|

Beni bende demen

Yapılan pek çok çalışmada Yunus Emre’nin nispeten eksik hikayesine dikkat çeken Prof. Dr. Bilal Kemikli Yunus Emre/ Sufiyim Halk İçinde adlı kitabında bu açığı kapatmak için yola çıkmış. Kemikli’nin gönülden, samimi bir üslupla kaleme aldığı eser okurlara Yunus Emre’yi çok yönlü olarak anlatıyor.

01:00 - 15/10/2022 Cumartesi
Güncelleme: 23:06 - 14/10/2022 Cuma
Yeni Şafak
Beni bende demen.
Beni bende demen.
EMİNE SARAÇ

Tapduk Emre dergahına bir tek eğri odun dahi girmesin diye çabalayan Yunus, bizlere sözün eğrisi değmesin istedi, sözün eğrisinden de kaçındı hep. Öyle bir muhabbetle, coşkuyla yazdı ki Yunus Dili diye anılır oldu dilimiz. Yunus Dili: Hep yumuşacık, açık, dosdoğru… Derviş Yunus oldu, Miskin Yunus oldu ama O, bir kapı eşiğinde Bizim Yunus olmayı istedi, en çok Bizim Yunus oldu. Her şeyiyle bizimdi, bizdendi. Gönüller yapmaya geldi, gönüllere girdi, şiirleri gönülleri fethetti. Kendini küçülttükçe büyüdü; köksüz hissettikçe yeşerip serpildi. Viran olmuş gönülleri de yeşertti şiirleriyle, tertemiz diliyle.

Kültürümüzün yetiştirdiği en nadide isimlerden biri olan Yunus Emre belki de Anadolu’nun en zor günlerinde, o sancılı zamanlarında hamdı, pişti, yandı. Nefsi disipline etmeyi merkeze alarak Allah’a yaklaşmayı hedef alan İslam tasavvufu öğretisiyle besledi şiirlerini. Yunus Emre dostuna kavuşma hasretiyle yanıp tutuştukça kalbinin dili mısralarına döküldü. İşte o mısralar hala ilk günkü sıcaklığıyla gönülleri ısıtmaya, bizleri “Dost”a yaklaştırmaya devam ediyor. Samimiyetle söylenmiş tek bir söz asırlar boyu tazeliğini, etkisini koruyarak gelip giriveriyor gönül hanemize. Dost ilinden gelen sıcacık bir selam gibi gülümsetiyor yüzümüzü.

Yunus Emre şair olmaktan öte bir derviş, bir sûfî, Hakk’a gönül vermiş bir veli olarak karşımıza çıkar. Ona göre bu dünya, ulu bir şehirdir. Bizim orada geçireceğimiz hayat ise, sadece bir pazardan ibarettir. Pazar kurulur, insanlar gelir alış-verişini yaparlar, hanelerinin yolunu tutarlar. Saati gelince pazarcılar da tezgâhlarını kapatır, gider.

“Benim bunda kararım yok ben bunda gitmeye geldim.

Bezirgânım metâım çok, alana satmaya geldim.”

Bir divana bedel bu beytiyle Yunus dünya hayatından ne umduğunu neyi, nerede ve nasıl sunacağını bilen mahir bir pazarcı gibi çıkar karşımıza.

MANA DÜNYASINA YOLCULUK

Kendisini “bîçâre ve miskin” olarak nitelendiren Yunus Emre, “arayış”ın temel ilkelerini sunan öncülerden olmuştur. O, varlığı mânâ ve mazmunuyla muhataplarının idrakine sunmuş böylece karış karış gezdiği Anadolu toprağını birlik ve dirlik tohumlarıyla kutlu yarınlara hazırlamıştır. O, Anadolu insanının yitirdiği hazineyi yine kendi coğrafyasında aramıştır. Kendine has üslubuyla bu handa var olma gayesini:

“Ben gelmedim kavga için benim işim sevgi için

Dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim.” beytiyle dile getirmiştir.

Anadolu insanı da Yunus’una sahip çıkmış ve onu kıymetli bir yadigâr gibi kuşaktan kuşağa taşımıştır. Farklı mahallerde on sekiz ayrı Yunus türbesinin olması ve hemen her türbenin bulunduğu il yahut ilçe halkının da Yunus’u kendi hemşerileri olarak gösterme çabasına girilmesi ancak böyle yüce bir sevgiyle açıklanabilir. Esasen tüm bu dönemlerde ve bu türbelerde birer Yunus yaşamış olmalıdır nitekim Yunuslar ölmez!

Hazindir ki Yunus Emre bu kadar bizimken ona ait bilgilerimiz bir o kadar az. Yapılan pek çok çalışmada Yunus Emre’nin nispeten eksik hikayesi Prof. Dr. Bilal Kemikli hocanın dikkatini çekmiş ve bu açığı kapatmak adına yine gönülden, samimi bir üslupla işe girişmiş “Yunus Emre-Sufiyim Halk İçinde” kitabıyla. Sufi Kitap’tan çıkan kitabında “Yunus bizim neyimiz olur” sorusuyla başlıyor Bilal Kemikli bizi yoklamaya. Sahi Yunus bizim neyimiz olur? Yunus bizim toprağımız, Yunus bizim vicdanımızdır, O bizim derdimiz, aşkımızdır.

BİR YUNUS PORTRESİ

Yunus’un dert oduna düşüşü kitapta sanki her okuyucunun bu tecrübeyi yaşamasına bir davetiye kabilinden. “Gönül bağımızın bahçıvanı Yunus Emre, âşık olmuş... Hem de öyle aşk ki, sevgili derdinden öldüren aşk. İşte bu aşkla erin kapısına varmış, halini arz etmiş. İşte burada, tam da “sevgili derdiyle ölme” noktasında duralım; nefeslenelim... Aşk, ölmektir. Ölmekten maksat, “ad u şân”ı terk etmek; aşk derdinde, sevgilide var olmak. İnsan, derdiyle insan olur. O yüzden diyor ki Yunus “Gelin dertliler, benim şu derdimden siz de alın... Siz de alın ki, halleşelim.”

Tasavvuf edebiyatı alanında kıymetli çalışmaları olan Bilal Kemikli tam da ihtiyacımız olan tepeden tırnağa bir Yunus Emre portresi çiziyor. Makale ve sohbetlerden hazırlanarak meydana getirilen çalışmada sadece Yunus’u Yunus yapan manevi önderler, yaşadığı dönemim siyasi sıkıntıları, hayatına konu olan menkıbeler anlatılmakla kalmamış aynı zamanda Hacı Bektaş-ı Veli’den Tapduk Emre’ye uzanan bir nefes, onu sigaya çeken Molla Kasım’dan Aşık Yunus’a varıncaya kadar baştan sona ibretâmiz bir sergüzeşt derli toplu serilmiş önümüze. Kısacası koca bir ömrü akıtmış Bilal hoca satırlarına. Yeri gelmiş bir beyitte anlatmış Yunus’u yeri gelmiş sayfalara sığdıramamış içindeki sevgiyi, muhabbeti, dostluğu.

Aşık odur ki her baktığında sevgiliyi görür, her yol O’na götürür, her şiir onu söyler. Yunus da öyle yaşadı, bir çiçeğe baktı, Rabbini gördü, çiçeği dost bildi, bir kalbe baktı Rabbini gördü, suya baktı, ağaca baktı hep Rabbini gördü, tüm kainatla dost oldu, hep iyilik diledi, güzellik söyledi, şeyhinin illerine aşkla koştu, ayağına batan dikeni yoldaş bildi, davası da gayesi de sevgiydi, muhabbetti.

Yunus yazdı, çünkü artık taşıyamazdı bunca aşkı içinde, aşkı taştı, şiirlerine aktı damla damla. Bizler de bugün hala o damlaları içiyoruz kana kana. Dost evi bildiği gönüllerimiz ona öyle bir açıldı ki sanki o daha dün söylemiş biz de daha dün işitmiştik o eşsiz satırlarını. Aşk ile yaşadı, aşkı anlattı, aşkla yazdı. O hamdı, pişti, yandı; uzun bir arayışta yandı, aradığını buldu yandı, bulduğunu bilemedi yandı, kavuştu yandı. İşte o aşkın harıyla yazdı, söyledi. Sözün güzelini, aşkın özünü, insanın hakikatini… Sanki tek nefeste döküverdi içinden. Bir ben var bende benden içre dedi, aşıklar ölmez dedi, bana seni gerek dedi, kıymetli bir mücevher gibi daha nicelerini avcumuza bırakıp, elimizi sıkıca kapatıp gitti. Yunusça bir hayat, Yunusça bir adanış, Yunusça bir aşkla; bizler hala dağlar başında...

#Yunus Emre
#Prof. Dr. Bilal Kemikli
#Yunus Emre/ Sufiyim Halk İçinde
2 yıl önce