|

Şiddet adalet duygusunu zedeliyor

İzlediğimiz diziler, sohbetlerimizin konusu kadar hayata bakışımızı da hiç olmadığı kadar çok etkiliyor. Dr. Yenal Göksun’un hazırladığı “Televizyon Dizilerinin Keşfi” çeşitli açılardan bu etkileri inceliyor. Dizilerin herkese yaşam kılavuzu sunduğunu belirten Göksun, “Diziler doğrudan şiddete yönlendirmiyor, adalet duygusunu zedeliyor” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 11/11/2018 Pazar
Güncelleme: 15:16 - 10/11/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Çukur dizisi.
Çukur dizisi.

Kablolu televizyon, internet ve uydu üzerinden seyirciye ulaşan diziler altın çağını yaşıyor. Teknoloji ve kültürel değişimde yerli ve yabancı yapımların nasıl rol oynadığı akademik alanda incelenmeye başlandı. Marmara Üniversitesi Radyo-TV bölümünde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev yapan Yenal Göksun’un hazırladığı “Televizyon Dizilerinin Keşfi” adlı çalışma Kaknüs Yayınları tarafından okura ulaştırıldı. Dizileri içerik, işlev, anlam üzerinden irdeleyen kitapta Rıdvan Şentürk, Yusuf Devran ve Şükrü Sim gibi akademisyenlerin metinleri yer alıyor. Bir yıl Suriye’de kalıp Arapça öğrenen Göksun, savaş muhabirliği hayaliyle yola çıksa da akademide kalıyor. Dizi takvimleri hazırlayıp yeni bölümleri kaçırmak istemeyen takipçilerin nasıl etkilendiğini Ortadoğu medyası ve göstergebilim üzerine çalışmalar yapan Yenal ile konuştuk.

TELEVİZYON YAŞAM KILAVUZU SUNUYOR
Çalışmanın iki yıllık bir geçmişi var. Hangi düşünçeyle yola çıktınız?

Diziler üzerine farklı mecralarda tartışmalara tanık olduk ama iletişim alanında yeterince çalışma yapılmadığı gözüküyordu. Türk dizilerinin son yıllarda yakaladığı uluslararası başarının sürdürülebilir olması için diziler konusuna akademik tartışmalarla katkı sunmayı amaçladık. Hedefimiz televizyon dizilerinin bilimsel anlamda tartışılması ve sektörün daha iyi koşullara ve kaliteye ulaşabilmesi için gerekli tedbirlerin alınması.

Televizyonun işlevi tarih içinde nasıl bir değişim gösterdi?

Televizyon öncelikle kamu yararını gözeterek bilgilendirme ve eğlendirme odaklıydı. Özel televizyonların çoğalmasıyla birlikte içerik ve kalitenin arttığını görüyoruz. İzleyicilerin katılımının sağlandığı güncel programlar arttı ve bu yolla toplumun farklı konularına daha fazla değinildi. Tarihi diziler, aşk ve savaş dizileri farklı konularda olsalar da bugünün toplumsal bağlamında izlediğimiz için bugünkü dünyayı anlamlandırmamıza yardımcı olan metinler bunlar. Yani tarihi bir diziyi izlerken sadece tarihi öğrenmiyoruz, bugünümüzü yeniden anlamlandırıyoruz. Aşk dizisi izlerken toplumsal ilişkilerimizi dizayn ediyoruz. Böylece toplumun değerleri yeniden üretiliyor. Televizyon bir yaşam kılavuzu sunuyor.

Türk yapımlarındaki değişim için ne söylemek istersiniz?

Diziler, toplumun kendi tarihini keşfetmesi, özgüvenini güçlendirmesi gibi ihtiyaçlarını karşılar. Kimliğini tutarlı bir şekilde inşa etmesine katkı sunar. Türkiye’de tüketilen televizyon ürünlerine baktığımızda daha çok Batı merkezli metinler olduğunu görürüz. Türkler’e ait her özgün içerik kültürel emperyalizme karşı çıkıştır. Güney Amerikalı izleyiciler bu güne kadar mahkum olduğumuz Batı merkezli kültürel emperyalizmi bozarak hayatımıza girdiler diyorlar. Yapımlarımızda daha az cinsellik ve şiddet var. Dünyada kültürel emperyalizm olarak algılanmıyor Türk dizileri. Kültürel merkezli iletişim gücü olarak görülüyor.

ÇARPITILMIŞ
GERÇEKLİĞE DİKKAT
İçerik üreticilerinin elinde ne tür silahlar var?

Bireylerin tüketimini arttırmak üzere gözetim sistemleri gelişti. Reklam veren mekanizmalar izleyicilerin korkularını, hazlarını, duygularını daha detaylı inceleyerek hayatımızın en kılcal damarına kadar ulaşmalarını sağlıyor. Çarpıtılmış gerçeklik örneklerine dikkat etmemiz gerekiyor. Örneğin bir dizimizde kadın karakter, ben feministim diyip saçını boyatıyor, istediği kıyafeti alıyordu. Burada gördüğümüz gibi bize ideolojiler altından kapitalizm pazarlıyorlar.

Dizilerin artan azalan şiddet üzerindeki etkisi hakkında ne söylenebilir?

Çukur dizisi mafyatik, gençler izleyip şiddete yöneliyor deniyor. Ancak bu etki düşündüğümüz kadar derin değil.Taklit yoluyla şiddeti tekrar etmek yerine gençler oradaki toplumsal düzene, adalete ilişkin değerleri alıyorlar. Dizi, adaletin eli silahlı kişiler tarafından sağlanabileceğine ilişkin mesaj veriyor. Doğrudan şiddet özendirilmiyor, adalet duygusu zedeleniyor.

Dizi ve film sektöründe toplu dönüşümler olarak askeri yapımlar, çizgi roman uyarlamalarına veya bugün Müslüm, Bohemian Rhapsody, Whitney, Rocketman gibi şarkıcıların biyografik filmlerine rastlıyoruz. Burada içerik seçimlerinde neye dikkat ediliyor?

Diziler, filmler kendi dünyamızı anlamlandırmak için veriler sunar. Yayıncıların ve üreticilerin en önemli kaygısı kâr maksimizasyonu, reyting kazanıp reklam gelirinden daha fazla pay almak olduğu için toplumda öne çıkan duygu, düşünce ve eğilimleri dizilere yansıtıyorlar. Asker dizileri tam olarak bu tür içeriğe sahip, toplumdaki dinamizmi reytinge dönüştürme çabasıdır.

Diriliş Ertuğrul ezber bozdu

Netflix’te Türkiye ve İslam hakkında olumsuz göndermeler olduğunu görüyoruz. Örneğin La Casa de Papel’de banka soyguncuları rehinelere “Korkmayın biz cihatçı değiliz” diyor. Buna karşılık biz ne yapabiliriz?

Türk ve İslam algısını olumsuz anlamda yönlendirmek için geçmişten günümüze kadar devam eden bir söylem mücadelesi var. Netflix’te artık Diriliş Ertuğrul da izlenebiliyor. Diriliş Ertuğrul, bu söylemleri yerle bir eden bir yapım. Mazlumla zalimin yer değiştiği, Batı merkezli anlatımın karşısına çıkan bir yapım olarak bir kısım ülkelerde seviliyor. Diğer yandan ise İslamofobi’nin yaygın olduğu Avrupa pazarına girmemizi zorlaştıran bir durum. Örneğin Fransa, İtalya, ABD ülkelerinde en büyük başarıyı Muhteşem Yüzyıl’la yakaladık. Çünkü tam olarak akıllarındaki Türk-İslam imajını canlandıran bir söylem içeriyordu.


Netflix’te Diriliş Ertuğrul’a ulaşmak için normalleştirilmiş çarpık ilişkilere, İslamofobi’ye filtresiz şekilde maruz kalmak zorunda mıyız peki?

Türk toplumu bu tür mesajlara karşı daha dirençli hâle geldi diye düşünüyorum. Eskiden modernliğin İslam karşıtlığıyla özdeşleştiğini görmüştük. Kötü içerikler her zaman olacaktır, serbest piyasanın akışından dolayı onları engellemek mümkün değil. Ancak mümkün olan, Diriliş Ertuğrul gibi onlarla rekabet edebilecek güçlü söylemlere sahip kaliteli diziler yapmaya başlamak. Varolan içeriklerin hepsi temiz değil ama bizim sahada olmamız lazım. Daha fazla dizi üretmemiz gerekiyor.

İçerik üretimi için nereye bakmamız gerekiyor?

İçerik üretirken kendi tarihimize yönlenmeliyiz. Dünya izleyicisinin karşısına kendi kültürümüzden oluşturduğumuz içerikle çıkmalıyız. Bunun uygun anlatım diline geliştirmeliyiz.

İnternet sosyalleşmeyi arttırdı
Yeni kuşağın televizyona bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Medyatik araçların iç içe geçmesiyle televizyon, internet üzerinden izlenebilen bir mecra haline dönüştü. Herkes istediği zaman, her yerde özellikle istediği içeriğe ulaşmak istiyor. İzleyiciler artık parçalara bölündü, bireyselleşti. Buna hizmet eder şekilde televizyon dizileri ve içerikler de çeşitlendi.

İzleyiciler arasında nasıl bir fark oluştu?

Geleneksel televizyon izleyicisi içeriği izleyip alımlardı ve orada biterdi. Ancak yeni televizyon izleyicisi içeriği alıyor, onunla ilgili internet üzerinden programa tavsiyede bulunuyor, forumlara katılıyor, dizinin devamını tahmin edip sosyal medyada dile getiriyor, teoriler yazıyor, yeni bir tartışma alanı üretiyor ve sonuçta televizyon içeriğine etki edecek duruma geliyor.


Akşam dizi izlenir gündüz kahvede, okulda, misafirlikte konuşulurdu. Şimdiyse bunu internet üzerinden yapıyorlar. Bunun sosyalleşmeyi engellediği savunulur genelde fakat siz tersini söylüyorsunuz sanırım...

Evet, günümüzde insanlar yalnızlaştı yorumu yüzeysel kalıyor diyebiliriz. Günümüzde içerik çeşitlendi, beğeniler üzerinden izleyicinin tartışma alanı genişledi. Sadece aile ve arkadaş ortamıyla sınırlı kalmadı. Türkiye’deki bir lise öğrencisi Black Miror’ı izleyip Amerika’daki başka bir liseliyle görüşlerini tartışabiliyor. Belki hiç farkında olmadıkları değerleri orada üretebiliyorlar.


#dizi
#çukur
#diriliş Ertuğrul
5 yıl önce