|

Sınırları aşan şark kitapları

Yeditepe Yayınları arasında çıkan Şark Kütüphanesi: İslam ve Avrupa Aydınlanması adlı kitap Alexander Bevilacqua tarafından titiz bir araştırmanın sonucunda kaleme alınmış önemli bir çalışma. Kitap 17 ve 18. Yüzyılda başta İstanbul olmak üzere İslam şehirlerinden değerli el yazması eserlerin toplanıp gemilerle Avrupa’ya götürülmesi hikayesini anlatıyor.

Aslı Gül
04:00 - 15/12/2020 Salı
Güncelleme: 22:18 - 15/12/2020 Salı
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Alexander Bevilacqua’nın Doğu-Batı arasındaki entelektüel etkileşime odaklı kaynak niteliğindeki bu eser, on yedi ve on sekizinci yüzyıllarda (1650–1750) Avrupalıların İslam hakkındaki tasavvurlarında yaşanan büyük değişimi ele alıyor. Başta İstanbul olmak üzere Şark’ın ilim merkezlerinden Avrupa kütüphanelerinin raflarına taşınan kitaplar, zamanla Müslüman toplumlara ve geleneklerine karşı yeni bir tutumun ortaya çıkmasını sağlamıştır. İlk defa bu dönemde Avrupalılar İslam coğrafyasındaki kültürü, dini ve edebi geleneğini saygı ve ilgiyle takip etmeye başlamıştır. Yazar akıcı bir üslupla bizleri dünyanın entelektüel başkenti İstanbul’dan Arapça çalışmalarında hayli ilerlemiş Roma’ya, Kuran’ın Latince tercümesinin basıldığı Padova’ya, İtalya’dan İngiltere’ye, Hollanda’dan Fransa’ya uzun ve keyifli bir yolculuğa çıkarıyor; Akdeniz’in engin sularında taşınan Arapça, Farsça, İbranice, Süryanice elyazmalarının Avrupalıların düşünce ufkunda yarattığı değişimi gözler önüne seriyor. Daha sonraları Voltaire, Montesquieu ve Gibbon gibi aydınlanma düşünürlerinin İslam’a dair tezlerinde de büyük ölçüde bu dönemde ortaya koyulan entelektüel emeğin derin izleri olduğunu savunuyor.


YAZMA ESER TOPLAMAK

Ticaret gemileri yoluyla gerçekleşen kitap toplayıcılığı, başlangıçta birbirinden habersiz münferit girişimler -hatta bazen korsanlar- eliyle yürütülmüş, sonraları çeşitli kurumların ve devletlerin sürece dahil olmalarıyla daha sistematik bir hale dönüşmüştür. Bu dönemde yazma eser toplayıcılığı adeta yeni bir sektör haline gelmiştir.

Yazarın ele aldığı dönemde öne çıkan Avrupalı bilginler arasında Edward Pococke, Lodovico Marracci, Barthélemy d’Herbelot, Antoine Galland, Adriaan Reland, Simon Ockley, George Sale, Johann Jacob Reiske ve Edward Gibbon gibi isimler yer alıyor. Yazar, kitap boyunca farklı ülkelerden ve farklı fikirlerden bilginlerin, buluştukları ortak nokta olan Şark literatürüne katkılarını ve eserlerin Avrupa’ya taşınması, tercümesi ve yorumundaki rollerini ele alıyor. Avrupalıların eserleriyle en çok etkileşime girdikleri Şark’ın bilginleri arasında ise İbn Ebî Zemenîn, Vâkıdî, Ebü’l-Fidâ, Kadı Beyzâvî, Kâtib Çelebi ve Zemahşerî bulunuyor.

İSTANBUL GÖZDE ŞEHİR

Yazarın İstanbul’un entelektüel zenginliği üzerine aktardığı notlar dikkat çekicidir. Fransa Dışişleri Bakanlığı’nca İstanbul’da görevlendirilen Antoine Galland’ın (1646-1715) en önemli vazifelerinden biri şehrin sahaflarını gezmek, ilim çevrelerine nüfuz etmek ve bu yollarla kıymetli yazma eserleri toplayıp Fransa’ya göndermektir. Galland, 1685’te gönderdiği bir mektupta “Başka herhangi bir şehirde on ya da yirmi yıl sürecek bir çabayla elde edilebilecek sonuca İstanbul’da bir yıl içinde ulaşılabilir” şeklinde yazmıştır (s.78). Kütüphaneleri, çarşı pazarı kitaplarla dolu bu şehrin henüz keşfedilmemiş birçok köşesinde neredeyse tüm Asya’nın tarihini bulabilmek mümkündür. Galland’a göre İmparatorluğun başkenti İstanbul tam da yaşanılası bir şehirdir. (s.70)

Yazar başta Kuran’ı Kerim olmak üzere İslam kültürü elyazmalarının toplandığı ve tercüme edildiği bir merkez olarak Roma’dan da önemle bahsediyor. Uzun, zorlu bir entelektüel çaba ve dönemin siyasi ve dini otoritelerine karşı verdiği mücadele sonunda Kuran’ın Latinceye tam tercümesini yayımlamayı başaran İtalyan bilgin Lodovico Marracci’ye genişçe yer ayırıyor. Roma’yla ilgili dikkat çekici bir diğer nokta ise şehirde o dönemde Arapçanın ne kadar yaygın kullanıldığıdır. Öyle ki, İslam coğrafyasına gerçekleştirecekleri seyahatler öncesinde Avrupalıların konuşma Arapçalarını geliştirmek üzere Roma’ya gittikleri nakledilir. (s.118)

İDEAL KÜTÜPHANE

Yazar Avrupalıların Şark elyazmalarını toplama sürecinde kütüphanecilik anlayışının da değiştiğini, önceleri çeşitli yasaklarla sınırlandırılan kütüphanelerin zamanla nasıl zenginleştiklerini anlatıyor. Yeni anlayışın temellerini bu konuda öncü isimlerden Gabriel Naude’ye atıfla şöyle aktarıyor: “Zararlı kitapların en azından onlara reddiye yazacak araştırmacılar tarafından okunması, yani görülmesi gerekir… Bu tür kitapların diğer kitaplar içindeki yeri, buğday dalları arasında çıkan yabancı otlar veya güller içinde yetişen dikenler gibidir. Bunlar, yararsız veya tehlikeli şeyleri yararlı olanlarla bir arada sunan Üstün Yaratılış’ın tamamlayıcı unsurlarıdır” (s.99). Bu ve benzeri tezlerin desteğiyle zaman içinde Avrupa kütüphaneleri zenginleşmiş, yabancı ve düşman görülen Şark’ın bilgi hazineleri daha fazla ilgi görmeye başlamış ve kütüphaneler her türlü düşünceyi barındırabilen merkezler haline gelmiştir.

İSLAM VE HZ.MUHAMMED

İslam ve Hz. Muhammed hakkında Avrupa’daki yaygın algıları tartışan yazar, cehalete dayalı düşmanlığın zamanla nasıl yerini daha ılımlı yaklaşımlara bıraktığını uzunca aktarıyor. Bu dönemde Avrupalıların gözünde İslam artık güçlü bir medeniyet; Hz. Muhammed ise “Tanrı vergisi doğal yeteneklere, güzel karaktere, ince zekaya, uzlaşmacı kişiliğe sahip; yoksullara özgürlük vadeden, herkese karşı nazik, düşmanlarına karşı cesur ve metin, hepsinden önemlisi Tanrı’nın adına karşı derin saygı duyan, güçlü bir yasa koyucu” olarak görülebilmiştir.

Şark Kütüphanesi, başvurduğu atıf ve kaynakça zenginliğiyle de dikkat çekiyor. Kitabın sonuna eklenen geniş kaynak eser listesi, ileri okumalar ve yeni tartışmalar için araştırmacılara ciddi bir rezerv sunuyor. Harvard Üniversitesi The Thomas J. Wilson Memorial Yılın Kitabı ödülünü de almış olan bu nitelikli eseri Türk okurlarıyla buluşturan Yeditepe Yayınevi yine önemli bir işe imza atmış oldu.

#Şark
#Kütüphane
#Kitap
3 yıl önce