|

Sosyal medya bize ne söyler?

Sanattan siyasete, geziden mutfağa artık her alanda bize hizmet eden bir merci var: Sosyal medya. İnsanı teslim alan sosyal medya bizim için neyi ifade ediyor. Necip Tosun bu mecra üzerine kafa yoran, araştırma yapan yerli yabancı yazarların imza attığı sekiz kitap üzerinden bir okuma yapıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 10/03/2018 Cumartesi
Güncelleme: 04:28 - 10/03/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Yayın dünyasında da bu yeni mecra ile ilgili ardı ardına kitaplar yayınlanmakta, sosyal medyanın doğası çözümlenmeye çalışılmakta.
Yayın dünyasında da bu yeni mecra ile ilgili ardı ardına kitaplar yayınlanmakta, sosyal medyanın doğası çözümlenmeye çalışılmakta.

İnternet ve sosyal medyanın yarattığı yeni ilişki biçimleri, toplumsal algıdaki yeri, insanların bu mecralara yükledikleri anlam son dönemde yoğun bir şekilde tartışılmakta. Yayın dünyasında da bu yeni mecra ile ilgili ardı ardına kitaplar yayınlanmakta, sosyal medyanın doğası çözümlenmeye çalışılmakta. Kısa bir zaman öncesine kadar insanları etkileyen tek mecra televizyon iken artık televizyon sosyal medya karşısında gücünü önemli ölçüde yitirdi. Bizi yönlendirmek, dikkatimizi dağıtmak ve onun dayattığı davranış biçimleri doğrultusunda hareket ettirmek için bayrak artık sosyal medyada. Dünyadaki ve ülkemizdeki sosyal medya kullanıcıları şaşkınlık verici boyutlara ulaştı. Böylesine önemli bir mecranın konuşulması da kaçınılmaz. Hayatın nabzı artık burada, bu digital ortamda, Facebook’ta, Twitter’da, bloglarda, sözlüklerde, internet sitelerinde atıyor. Bilgiye, malumatlara, magazine hızla buradan ulaşılıp tüketiliyor. Buralarda birliktelikler kuruluyor, duygudaşlıklar yaratılıyor hatta giderek devrimler yapılıyor. Basılı gazetelerin, dergilerin tüketimi, magazini bile buralarda yapılıyor. Twitter’da küçücük birkaç cümle ile dünyalar kuruluyor. Aynı anda yüz binlerce kişi, anlık olayları değerlendiriyor, tartışıyor. Uzaktan ameliyatlar yapılıyor, şehirler geziliyor, dünya âdeta küçük bir köye dönüşüyor.

Sosyal medya üzerine yayınlanan kitaplardan biri Dominik Pettman’ın Sonsuz Dikkat Dağınıklığı-Gündelik Yaşamda Sosyal Medyaya Odaklanmak adlı eseri. Sel Yayıncılık tarafından yayınlanan kitapta Pettman, sosyal medyanın öncelikle bilgi verip aydınlatmaktan ziyade dikkat dağıtma amaçlı olduğunu belirterek, terörden hastalığa, yolsuzluktan sömürüye, adaletsizlikten eşitsizliğe ve ekolojik yıkıma kadar dünya ahvalini ilgilendiren pek çok konudan bizi uzak tuttuğunu ileri sürerek toplumun yeni afyonu olduğu tespitinde bulunur. Sosyal medya bu gibi konularda düşünmemizi sağlar: “Odağımızı daraltmak, dikkatimizi devamlı şekilde verme kabiliyetimizi kilitlemek ve aramızdan mümkün olduğunca çok kişiyi tüketimin etkileşimli sahasında incelikle ayarlanmış bir mekanizmadır.” Sosyal medya insanların ilgilerini, davranışlarını birleştirip tek sese dönüştürür: “Sosyal medyanın gelişen altyapıları bizi iki ayrı yöne doğru çekiyor. Bir yandan hashtag’ler ve başka trend işaretleri gibi protokoller sayesinde aynı hikâyelere, aynı sitelere, aynı vira sahte olaylarla doğru giderek daha fazla güdülüyoruz.”


HABERİ DEDİKODUDAN AL

Dedikodu bütün insan toplulukları için her daim birleştirici bir ögedir. İnternet, sosyal medya, icat etmeye ve ondan istifade etmeye yönelik doğuştan gelen dürtümüzün en son tezahüründen başka bir şey değildir. Dedikodu artık komşudan, akrabadan ya da iş arkadaşlarından ziyade sosyal medyadan gelir. Facebook hem şehir meydanı, hem belediye binası hem de kasaba tellalı işlevi görür. Dahası sanal bir okul, meyhane, matbaa, kütüphane, oturma odası, podyum, galeri, pazar, sinema salonu, Güzin Abla ya da çöpçatan görevi de görebilir. Sosyal medya bu dedikodu kültürünün sahasını, alanını genişletmiş, toplumu güdüleyerek tam bir senkronizasyon hüneri ile milyonları aynı dedikoduda birleştirmiştir. Sosyal medya akışlarında gördüklerimiz hemen her zaman dikkat dağılmasına yönelik bir tık tuzağıdır. Ücretsiz olması da bunun içindir. Sosyal medya platformlarını yeni, eğlenceli ve kullanışlı yollarla-ücretsiz olarak- iletişim kurmak için kullanırız. Çünkü “hizmet bedavaysa, ürün sizsiniz.”

Alfred Hermida’nın Herkese Söyle-Sosyal Medya’da Neden Paylaşımda Bulunuruz kitabı, adından da anlaşılacağı gibi sosyal medyada paylaşımda bulunmanın nedenlerini araştırır: “İnsanlar daima gerçekleri, dedikodu ve iddiaları paylaşmak için yollar bulmuşlardı, bu ister ofiste yüz yüze konuşarak olsun ister uzun mesafelere mektup yazarak. Sosyal medya teknolojileri her zaman varolan paylaşım kalıplarını görünür hâle getirdi. Değişen ise bu paylaşımların eskiden gizli alışverişlerde, işyerlerinde ya da evdeki sohbetlerde çoğunluk için görünmez ve çoğu gelecek nesillere kalmayan biçimlerde gerçekleşiyor olmaları. Bugün bu sohbetler sosyal ağlarda herkese açık şekilde gerçekleşiyor, burada kaydedilip arşivleniyor ve bunlar herkes için görünür kılınıyor. Sosyal medya, insanları doğuştan gelen bağlantı kurma arzusuna hitap ediyor. Bu yüzden birçok insanı etkiliyor.” Yazara göre yaptığımız şey hikâye anlatmak: “Her gün, dakika ve saniye, milyonlarca insan tecrübelerimizi, umutlarımızı ve korkularımızı yansıtan parçalar paylaşıyoruz. Hep birlikte, hikâyemizi yazıyoruz.”

TWİTTER İNSANI ORGANİZE EDER

Boris Groys Akışta-İnternet Çağında Sanat kitabında internet çağında sanatçının ve sanatın durumunu, geleceğini tartışır. İnternetin sanata, edebiyata katkılarını, olumsuzluklarını ve onu değiştirme, dönüştürme gücünü araştırır. Groys internetin giderek şöhret kültürüne, terörizme, dönüştüğünü ve 1. Dünya Savaşı öncesi ortamı yansıttığını belirtir. Ona göre internetin, başlıca üretim ve dağıtım aracı olarak kullanılması sanat ve edebiyatı kurmaca olmaktan çıkarır. Çünkü fabrika, tiyatro, borsa, müze, sanat ve edebiyat, askeri planlama, turistik işletmeler, sermaye akışları ile birlikte iş görür: “Aslına bakılırsa internet her şeyin ortaya çıkmak yerine kaybolduğu koca bir çöplük olarak iş görür. Nihayetinde herkes internette dostlarının ve tanıdıklarının neler olduğunu öğrenmek için arama yapar. Bazı blogları, bilgi veren web sitelerini, e-dergileri, bazı web sitelerini takip eder; bunun dışında her şeyi görmezden gelir.” Boris Groys’un dikkat çektiği durumlardan biri de artık, edebiyatçıların, sanatçıların yerelden küreselliğe doğru bir sanat serüveni izlemediklerini doğrudan küresel düzlemde sanata başladıklarını vurgulamasıdır: “Bugün, insanlar kendi kendilerini küreselleştirerek işe başlar. İnsanın kendi metinlerini ve sanat çalışmalarını internete koyması, doğrudan küresel izleyici kitlesine hitap etmesi, her türlü yerel dolayımdan kaçınması anlamına gelir. Bu noktada kişisel olan küreselleşir, küresel olan da kişiselleşir.” Boris Groys internet ile birlikte sanatın pratiğiyle uğraşan kişinin inziva ve gizlilik içinde gerçekleştirdiği sanatın ifşa olduğunu belirtir. Oysa bir sanatçının, edebiyatçının “bana bakmayın, yaptıklarıma bakın, hakiki benliğim budur” demek için gizli, hakiki arayışlar içerisine girerek kendilerini gizlediklerini, internet ortamının ise bunu yerle bir ettiğini tespit eder. Bir anlamda internet ortamında eserden çok yazarın, sanatçının gündeme geldiği vurgulanır.


Editörlüğünü Selva Ersöz Karakulakoğlu ve Özge Uğurlu’nun yaptığı İletişim Çalışmalarında Dijital Yaklaşımlar: Twitter adlı kitap da ise, Twitter’ın yapısı, etkisi, alternatif kullanım pratikleri tartışılır. “Twitter ve Siyasal İletişim”, “Twitter ve Siyasetçi-Yurttaş İkilemi”, “Dijital Karnavalesk Uzam: Twitter”, “Yeni Toplumsal Hareketler ve Twitter”, “Twitter’da Sözlü, Yazılı ve Görsel Kültürün İzleri”, “Alternatif Bir Haber Ortamı Olarak Sosyal Medyanın Manipülatif Yapısı”, “Gerçek Olanın İkame Alanı Olarak Twitter” yazılarında, bir sosyal medya örneği olan Twitter’ın çeşitli özellikleri gündeme getirilir. Kitaptaki yazılar özellikle Twitter’ın siyasal yapısına vurgu yapar ve fonksiyonelliğine dikkat çeker. Katılım için ön koşulların olmaması, kolay katılım ve basit kullanım olanağı vermesi, söz söylemek isteyenlerin dinleyici bulabilmesi, aynı fikri taşıyan insanları birleştirebilmesi gibi hususları sağlayarak sosyal medyanın katılımcı demokrasinin olmazsa olmaz şartı olan fırsat eşitliğine katkıda bulunduğu belirtilir. Twitter insanlara organize olma gücü verir: “Adaletsizliğe uğrayan vatandaş artık hiçbir zaman yalnız kalmayacak, yaşadığı toplumdaki insanlara yorum yapma ve tepki gösterme olanağı sağlayan bu mecraları kullanarak sessiz kalabalıkları yanında toplamayı ve bir güç olmayı başarabilecektir.” Kitaptaki ilginç yazılardan biri de Twitter ile Bahtin’in “Karnaval Roman” arasında bir benzerlik kuran yazıdır: “Bahtin’in kavramları hem sosyal medyanın çok sesliliği için zengin okumalara kapı açmakta, hem de netteki iktidarın eleştirilme biçimleri için dayanak teşkil etmektedir. “Gerçek Olanın İkame Alanı Olarak Twitter” başlıklı yazıda ise online dünyada yönetilen algılar hususu gündeme getirilir: “Günümüze, kulağımıza, zihnimize hitap eden her şey algılarımızı etkiler ve şekillendirir. Gerekli gereksiz, doğru yanlış bilgi iç içe geçirilerek bireyin beynine doğru taarruz ettiği vakit, alıcı pasif hâle getirilmekte, gerçek olanla olmayanı ayırt etmek konusunda yorulmakta, manipülasyona açık hâl alması sağlanmaktadır.”

AŞK VE AHLAK YARA ALDI

Erol Göka, İnternet ve Psikolojimiz adlı kitabında, internette bulunmamızın perde arkasını, psikolojik nedenlerini ve internetin toplumsal ve bireysel etkilerini gündeme getirirken, hayatımıza neler getirip neler götürdüğünü bilimsel bir yetkinlik ve bir edebiyatçı gözlemiyle gözler önüne seriyor. Kitapta hem bu alanda yapılan araştırmaları aktarılıyor hem de kişisel gözlem ve yorumlarını açıklıyor. Bu yanıyla da kitap kıymetli bir kılavuz kitap özelliği taşıyor.

Erol Göka yaşadığımız internet ortamını “teknomedyatik dünya” olarak kavramlaştırırken, bu dünyanın doğrudan doğruya insan ilişkilerinin biçimini değiştirici, kimliğimizi inşa edici, psikolojimizi biçimlendirici bir özelliğe sahip olduğunu belirtiyor. Erol Göka teknoloji ve medya tarafından çerçevelenen dünyamızda, aşk ve ahlakın yara aldığını belirterek bu yeni dünyanın psikolojik yaralarını irdeliyor. İnsan-sonrası ve insan-ötesi kavramlarından yola çıkarak, günümüzde insanlık tarihinden ve insanlık anlayışından radikal kopuşları gündeme getirirken, teknomedyatik dünyaya giderek “hunhar yenidünya” kavramını yakıştırıyor.

Kafka Yayınları’nca yayınlanan Twitter ve Toplum kitabında ise Twitter’ın doğası sorgulanır. Ağırlıklı olarak Twitter kullanıcılarının deneyimlerine yaslanan kitap, ayrıntılı ve kapsamlı bir Twitter kaynağı olma özelliğine ulaşır. Twitter araştırmaları üzerine nitelikli yazıların yer aldığı kitap, sosyal medyayı anlamamız üzerine çeşitli ipuçları da sunar. Bu alanda çalışmış yazarların çeşitli bakış açılarından Twitter’ın gelişimi, geleceği üzerine yararlı perspektif sunar. “Popüler Kültür”, “Marka İletişimi”, “Siyaset ve Aktivitizm”, “Gazetecilik”, “Kriz İletişimi” gibi başlıklar altında Twitter yorumlanır. Kitaptaki en ilginç yazılardan biri “Twitter’da Mahremiyet, Mahremiyet Üzerine Twitter” başlıklı yazı. Yazıda Twitter’ın doğası ile mahremiyet üzerinde durulurken muhtemel açmazlar da yorumlanır.: “Twitter’ın popülerliği arttıkça, kullanıcılar tarafından paylaşılan ve platformda saklanan kişisel ya da hassas enformasyonla ilgili mahremiyet meseleleri da artmaktadır. Kişisel bilgilerin izinsiz paylaşılması ve yanlış kullanılması, kişinin itibarını zedeleyecek şekilde sonuçlanabilmekte, kimlik hırsızlığına yol açmakta veya çeşitli ayrımcılık biçimlerini körüklemektedir.” Yazıda Twitter’ın retoriğinden ve pratiklerinden kaynaklanan, mahremiyete yönelik tehditleri iyi anlamanın kullanıcılar için önemli olduğu vurgulanır.

Leah A. Lievrouw Alternatif ve Aktivist Yeni Medya kitabında geleneksel medya davranış kalıplarıyla yeni medya arasındaki ilişkiyi, benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyar. Burada özellikle toplumsal hareketleri ve aktivist sanatları öne çıkarır: “Sosyal medya ve açık kaynak yazılımları gibi teknolojilerin hepsi; birbirinden farklı ilgi/çıkar sahibi toplumsal grupların kendi topluluklarını kurma ve sürdürmelerine görünürlük ve söz kazanmalarına, alternatif ve marjinal görüşleri sunmalarına, egemen kültür, politika ve iktidara direnmelerine, cevap vermelerine ya da başka bir deyişle karşı durmalarına olanak verdi.”

Yasemin İnceoğlu ile Savaş Çoban’ın derlediği İnternet ve Sokak kitabı sosyal medya-iktidar ilişkisine odaklanırken, sosyal medya ile iktidarlar nasıl geriletilir, devrim nasıl yapılır sorusunun cevabını arar. Twitter’ın toplumsal mücadeledeki rolü özellikle gezi olayları üzerinden araştırılır. Kitap geziye ithaf olmasına rağmen sosyal medyanın mahzurları da ortaya konur: “Sosyal medyadaki diyalogları daima izliyorlar, muhalifleri ve bağımsız yayıncıları… Çok yaratıcı diktatörler ise halkın kafasını karıştırıp, gerçek soruları önemsiz kılmak için internet aracılığıyla eğlenceler, fuzuli sorunlar yaratıyorlar.” Kitaptaki tüm yazılar sosyal medyanın ideolojik olarak ne işe yarayacağını araştırır: “Özgürlükler ‘Twit’le Gelmez”, “Dijital Aktivitizm mi Sokak İsyanı mı?”, “Toplumsal Hareketlerde Anonim Örgütlenmeler ve İsyan Ağlarının Mülksüzleştirilmesi”, “Neoliberal Zamanların Direniş Kültürleri”.

Artan sosyal medya üzerinde kitaplarda ağırlık olarak, toplumsal eşitlik, dayanışma, mahremiyet, güvenlik, siyasi ve ekonomik katılım, özgürlük, denetim, gerçek/yanılsama, popüler kültür, toplumun güdülenmesi/sürü hâline getirilmesi, yalnızlık/sosyalleşme çabası gibi ana başlıklar altında yeni medyanın doğası yorumlanır. İlk dönem araştırmalarda sosyal medyanın imkânlarından coşkuyla bahsedilirken son dönem yazılarında yaşanan pratik ve tecrübelerle birlikte daha çok mahzurlarının ve olumsuzluklarının öne çıkmaya başladığı görülür. Sosyal medyanın öyle görüldüğü gibi masum olmadığı mahzurlarının üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken bir imkân olduğu öne çıkarılır. Gelişen, yenilenen ve sürekli yeni yüzüyle ortaya çıkan sosyal medyanın ne olduğu ne getirip ne götürdüğü zamanla daha iyi anlaşılacak.

#Necip Tosun
#Özgürlükler ‘Twit’le Gelmez
6 yıl önce