|
Kim kime tehdit teşkil ediyor?
ABD dünyanın birinci ekonomisi. Yılda yaklaşık 800 milyar dolarlık bütçesiyle kendisinden sonra gelen 13 ülkenin toplamından daha fazla savunmaya para harcıyor. Çeşitli ülkelerde 800 askerî üssü olan ABD’nin ülke dışındaki asker sayısıysa 300 bin civarında. Birçok kez yaptığım gibi, bir kez daha vurgulayacağım, “
yıkıcı
güç” olan ABD nizâm kurmaktan acîz.
ABD’nin 20 yıllık işgal döneminde Afganistan’da kurduğu naylondan düzen çarçabuk dağıldı. Washington’da yayınlanan
“The Atlantic”
dergisinin yazarlarından Şadi Hamid, ABD’nin Afganistan’daki sözde ulus inşasına fantezilerin yön verdiğini belirtiyordu bir makalesinde. Amerikalı generallerse
“her şey yolunda”
türküsünü okumaya devam ettiler. ”
Askeri-Endüstriyel Kompleksi
’nin para çarkının işlemesi için gayet tabii bu aldatmaca gerekliydi.
ABD askerlerinin çekilmesine ilişkin tahliyelerin son günlerinde Taliban hiçbir direnişle karşılaşmadan başkent Kabil’i de hızlıca kontrol altına aldı. Amerikalıları şaşkına uğratan sürpriz ise
“Pentagon”
tarafından eğitilen-donatılan 300 bin askerlik Afgan ordusunun sırra kadem basmasıydı. Taliban Kabil’e girerken-aynı zamanda Amerikan vatandaşı da olan-
Cumhurbaşkanı Eşref Gani
bir helikopter doluşu parayla çoktan kapağı Dubai’ye atmıştı.
Taliban 20 yıl aradan sonra ikinci kez iktidarı ele geçirirken ABD’nin sosyal ve kültürel mühendislik ürünü kurumları da buharlaştı. Şadi Hamid,
“Amerika’nın teşekküllerine yardım ettiği siyasi kurumların çoğu şimdi silindi. Neredeyse hiç var olmamışlar gibi”
diyordu.
ABD Irak’ta Saddam Rejimi’ni yıktı ama orada da nizâm kuramadı. Tam aksine Irak fiilen üçe bölündü. Bugün bölgede ne yaşanıyor ise Irak’ın parçalanmasıyla ilgili. ABD’nin düzmece iddialarla Irak’ı işgal ve tarumar etmesinin ABD’nin ulusal güvenliğiyle de hiçbir ilgisi yoktu. ABD’deki etkili düşünce kuruluşlarından
“Brookings Enstitüsü”
nden
Bruce Riedel
17 Eylül tarihli makalesinde ABD müdahalesinin Irak’ta

tam bir trajediyle sonuçlandığını belirtiyordu.

Riedel Ortadoğu uzmanı olarak
“CIA”, “Ulusal Güvenlik Konseyi”
ve
“Pentagon”
da üst düzey görevler yapmıştı. Riedel 2001 Eylülü’nde Ulusal Güvenlik Konseyi’nde ABD Başkanı
George W. Bush
ve Ulusal Güvenlik Danışmanı
Condoleezza Rice
ile yakın çalışmıştı. Riedel, Bush’un İngiltere Başbakanı
Tony Blair
ile 14 Eylül’de yaptığı telefon konuşmasının tanığıydı. Bush’un Bağdat’ın El Kaide’yi desteklediği iddiasıyla Irak’ı vuracağını söylemesi

Blair’i de çok şaşırtmış.

Suudilerin ABD Büyükelçisi
Prens Bandar bin Sultan
’ın özel olarak Riedel’a Bush’un Irak planından endişe duyduğunu söylemiş. Bandar da Bush’a El Kaide ile Bağdat arasında ilişki kurulamayacağını anlatmaya çalışmış. Suudiler’e göre Irak’a ABD müdahalesi hem bölgede çok ciddi istikrasızlıklara yol açacak, hem de bu müdahale İran’ın işine yarayacaktı.
Riedel’ın verdiği bilgiye göre
“Amerikan İstihbarat Topluluğu”
nun elinde Irak’ın
“11 Eylül”
veya
“El Kaide”
ile bağlantılı olduğuna dair bilgi yoktu. Ancak, Bush Yönetimi Amerikalıların aksini düşünmelerini sağlamıştı. Tabii ki
“Askeri Endüstriyel-Medya Kompleksi”
halkın bu yalana inandırılmasında rol oynadı. Irak’ın işgalinde Bush yönetimindeki
“Neoconlar”
ve “İsrail Lobisi” de ittifak halindeydi. Irak’ın paramparça olması en fazla İsrail’in işine geldi. İsrail’in askeri üstünlüğünün sağlanması -bölgedeki ülkelerin parçalanmaları ve tarumar edilmeleri pahasına da olsa- ABD’nin iki partili siyasi egemenlerinin ortak görüşüydü.
ABD Başkanı
Joe Biden
, Trump’ın Şam’a yönelik yaptırımlarla ilgili olarak Ekim 2019’da çıkardığı
“Olağanüstü AciÎ Durum Kararnamesi”
nin uzatılması için Temsilciler Meclisi Başkanı
Nancy Pelosi
’ye mektup göndermiş. Biden’a göre Türkiye’nin Suriye’deki pozisyonu ABD’nin ulusal güvenliğine olağanüstü tehdit oluşturuyor imiş. Suriye Türkiye’nin burnunun dibinde. İki ülke uzun bir sınırı paylaşıyor. Suriye’den yaklaşık 11 bin kilometre uzaklıktaki ABD’yse, “
NATO
”da sözde müttefik olduğu Türkiye’nin ulusal güvenliğine tehdit teşkil eden grupları eğitiyor, donatıyor, silahlandırıyor. Asıl ABD’nin pozisyonu Türkiye’nin güvenliğine tehdit.

Ortadoğu’da ABD’nin politikaları sadece ve sadece İsrail’in çıkarlarıyla ilgili.

Irak’ı târumâr eden, mahveden ABD’nin Suriye’deki

pozisyonu da bu kapsamda görülmelidir. Gerisi hikâye.

#ABD
#NATO
#Trump
#Suriye
3 yıl önce
Kim kime tehdit teşkil ediyor?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?