|
Mü'minleri müjdele…
“Tövbe edenler, ibâdet edenler, hamdedenler, oruç tutanlar, rükû' ve secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruyanlardır. Mü'minleri müjdele. “ Tevbe Sûresi /112

Dünyaya, hayat bize altın tepsiyle sunulsun diye geldiğimizi sanıyoruz. Ve ömrümüz ya sunulan altın tepsi yahut aranan altın tepsi uğurunda tükeniyor, saçlarımıza düşen aklar, artan ağrılar da açmıyor gözlerimizi, fâniliğimizi, dünyanın fâniliğini unuttuğumuz hayatlarda, altın tepsi peşinde, gaflet içerisinde tüketiyoruz ömrümüzü…

Dünyanın bir elhamdülillah ve bir estağfirullah arasındaki bir sürünceme olduğundan bîhaber hallerimizle, namazın içeriğinden çok şekline; orucunun bütününden çok bir cüzüne takılıyoruz, böylelikle ibadetlerimizin özü kaçıp gidiyor elimizden…

Dünya bize çok güçlü olduğumuzu söylüyor; taşı sıksak suyunu çıkarırmışız… Hiç sanmıyorum. Dene bakalım aciz ama acziyetini unutmuş insan, taşı sıksan suyunu çıkartabilir misin?

Acizliğimizi unuturken, kaybettiğimiz imtihanların bu dünyaya gelişimizdeki sebep; âhiret yurdundaki yerimizi belirleyen sonuç olduğunu unutuyoruz. Mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz, evlatlarımız hepsi ama hepsi birer emanet ve imtihan vesilesi iken biz onları hayatta kalma, hayata tutunma vesilesi sanıyor, tamamıyla bize ait, bizim tasarrufumuzda biliyoruz.

Bu sanrı, bu zan, bu “benim” anlayışı, insandaki bencilliğe teşne yanlarla sulanınca ortaya biraz tökezlediğinde yıkılan insanlar çıkıyor.

Sevdiğimiz ama kendilerine olan sevgimiz karşısında kalbimizi cayır cayır yakanlar, umarsızca kıranlar, alâka ve ehemmiyet gösterdiğimiz halde ihanetlerine şâhit olduğumuz insanların bizim için birer imtihan olduğunu unutuyor da, üzerimize bıraktıkları bu çamuru temizlemeye kalkıyoruz. Bu bizim tevekküle olan uzaklığımızı gösteriyor aslında. Sahabe “Ayakkabımın bağı kaybolsa, Rabbimden isterim.” diyor. Hz. Yusuf'un zindan imtihanında Allah'tan değil de, bir efendiden eman dilediği için hapis süresinin uzatılması aslında bize yönelinecek tek merciinin Allah olduğunu gösterirken, biz elden ve kendimizden medet umarak, verebileceğimiz imtihanları, kapısına kendi ellerimizle kilit vurduğumuz zindanlarımıza çeviriyoruz. Çünkü tefekkür ve tevekküle uzanmıyoruz, çok güçlüyüz ya!

Başımıza bir iyilik geldiğinde kendi kazandıklarımızdan yahut hak ettiğimizden olduğunu sanıyoruz. Güçlüyüz ya! Hata pâyesini kendimize biçemiyoruz. Başımıza bir sıkıntı geldiğinde –hâşâ- Allah'tan biliyor ve sık sık hak etmediğimizi düşünüyoruz, tevekkül ile aramızdaki mesafenin ne denli büyüdüğünü göremiyoruz, çok güçlüyüz ya, bize musallat olmuş bir sıkıntıyı kendimize konduramıyoruz.

Biz tevekkül etmiyor, tefekküre dalmıyoruz. Teenni, teemmül, tedebbür… ne kıymetli haslet varsa, hepsini altın tepsi peşinde tükettiğimiz hayatın uğurunda hebâ ediyoruz. O altın tepsi bazen güzel evler oluyor, bazen yüksek statüler, bazen akıllı çocuklar, güzel eşler, yüksek maaşlar… bundan gayrısını konduramıyoruz kendimize, hep en iyisi olsun istiyoruz, sırf ahlaki güzelliğinden dolayı bir insana değer vermeyeli ne kadar oldu düşünsene, konuştuğunda âyetle konuşan, yaşadığında nefsiyle yaşayan insan; sâhi ne kadar oldu?

Aciziz, unutkanız, nefsimize tapıyoruz, nimeti hak ettiğimizi düşünüyor; külfeti kendimize konduramıyoruz, oysa Fecr Suresi bize ne olduğumuzu hatırlatmak üzere nazil olmuştu:

“ İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der. ”

Şimdi Türkiye'den Mısır'a; Suriye'den Filistin'e, Tel Abyad'dan Doğu Türkistan'a ne kadar sıkıntı varsa hepsi üzerimizdeyken, bizler de haziran sıcağı ve hayatın rehâveti içerisindeyken Allah'ın lütfu, bir kurtuluş vesilesi Ramazan geliyor, bizi tevekkül ve tefekküre davet ediyor.

Bize oruçla birlik bir sakınma, bir tevekkül, bir tefekkür, sabr-ı cemil, tövbe, ibâdet, hamd, oruç, rükû' ve secde, iyiliği emredip kötülükten alıkoyma ve Allah'ın koyduğu sınırları hakkıyla koruma düşüyor. Çünkü her türlü eksik ve noksandan münezzeh olan Allah, bu hasletlere sahip mü'minleri müjdeliyor.

Müjdelenenlerden olmak duâsıyla, hayırlı bir Ramazan ayı dilerim.
#ramazan
#oruç
#ibadet
9 yıl önce
Mü'minleri müjdele…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset