|
Ramazan bizi yalnız bırakırken

Ramazan oruç tutmaktır. Yani nefsini tutmak. Benliğini ve arzularını dünyaya karşı mesafeli hale getirmek. Oruç, bir mesafe içinde olmaktır. Dünyaya karşı, nefse karşı ve kötülüklere karşı mesafeyi korumaktır. Sosyal mesafe bugünlerde bizi nasıl ki salgından uzak tutuyorsa, oruç mesafesi de bizi kötülükler içinde yok olup gitmekten uzak tutar. Bedenimizi uzak tutar, ruhumuzu uzak tutar, bilincimizi uzak tutar. Kendimizi yeniden özgür hale getiririz. Tüm bağımlılıklara karşı ve şehvetle kendisine koşup durduğumuz dünyalıklara karşı serbest oluruz.

Bu sene başka bir ramazan yaşıyoruz. Artık sadece oruç mesafesi içinde Ramazan’ı geçirmiyoruz. Orucun sosyal mesafesini de derinden yaşıyoruz. Oruç da bize mesafeli. Onunla gelen sosyal hayatın, canlı ve coşkulu zamanın, dayanışma ruhunun bir çoğundan mahrum kalıyoruz. Teravihler kılınmıyor, camiler cemaatlere kapalı, sokak iftarları yok! Hepsi bizden çekildi. Bizi yalnız bıraktılar. Teravih namazlarının kalabalık coşkusundan geçemiyoruz. Dostlarla iftarlarda buluşamıyoruz. Ailelerle sahurlarda buluşmanın sevincini yaşayamıyoruz. Cami etrafındaki çay ocaklarında, teravih sonrasının muhabbetlerini yapamıyoruz.

Ne kadar çok yoksun kaldık! Ramazan bizi ne kadar yalnız bıraktı! Yalnızlığın en hüzünlü biçimi bu. Ramazan’ı Ramazan’sız geçirmek gibi bir duygu! Eve kapanarak geçen bir Ramazan. Çocuk seslerinin cami avlularında çınlamadığı bir Ramazan. Topluma sinmiş seslerini işitmediğimiz bir ramazan. Tutuk Ramazan… Sosyal varlığı budanmış bir Ramazan. Toplumsal olarak yaşanamayan bir Ramazan. Toplumsallığı olmayan bir Ramazan. Sosyolojinin içinden geçmediği bir Ramazan. Sosyolojimizle derinliğini hissetmediğimiz bir Ramazan.

Koronavirüs Ramazan’ı mı vurdu? Ramazan bizi korona gazabı ile vuruyor. Onun bereketinden, sevinçlerinden, geniş renkli günlerinden yoksun kalıyoruz. Sanki Ramazan hastalandı! Bize eskisi gibi bereketini sunmuyor. Bizim onunla geniş hasbihallerde bulunmamıza imkan vermiyor. Aslında Ramazan hastalanmadı. Hastalanan insanoğlu. İnsanoğlunun bencilliği, isyankarlığı, doymazlığı, dünyaya tapıcılığı. Virüs azabı da bu hastalıktan doğuyor. Ramazan’ın güzelliğine buradan gölge düşüyor. Dünyaya daha doymaz bir iştahla saldırdıkça, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya battıkça, mahlukatın Allaha zikrini bozdukça gazapların içinden geçiyoruz.

Ramazan da bir imtihandan geçiyor. O da bizimle beraber gelen bu gazap günlerinden geçerken hüzünlü. O da Allah’ın Müslümanlara verdiği ödül ruhunu gösteremiyor. Müslümanların gazap hallerine o da üzülüyor. O da Rabbin esfele safilin(insanın düşüşüne) hallerine gönderilen gazap ve imtihanlarına iştirak ediyor. Bizleri toplu iftarlarından, teravilerinden ve camilerinden mahrum bırakarak bu gazaba katılıyor.

Ramazan’ın bu hallerinden ibret alıyor muyuz? Yiyecek ve içecek inzivasından geçerken Ramazanın sosyal inzivasından da geçiyoruz. Her taraftan bir inziva hali. İnziva günlerinden geçiyoruz. Haramdan, gıybetten, günahtan, çalmadan, iftiradan da inziva hallerini yaşıyor muyuz? Önemli olan budur. Ramazan’ın inziva günlerini boşuna yaşamıyoruz. Rabbimiz bize daha fazla arınmamız, daha fazla doğal hale gelmemiz, daha fazla temizlenmemiz için bunu yaşatıyor. Bedenimizle ve ruhumuzla hayattan bu kadar fazla çekilerek yeni bir hayata başlangıç yapmak için belki de. Sosyal hayattan çıkıp ferdi dünyamızın mağarasına çekilelim. Hira mağarasına çekilen büyük Peygamber’in ruhuna eşlik edelim. Onu hatırlayalım. Tüm dış dünyanın arzu ve bağımlılıklarından bir an kurtulalım. Burada tefekkür edelim, burada arınalım. Benliğimizi ıslah edelim. Bilincimizi yeniden formatlayalım. Her başlangıç, yeni bir doğuştur. Her doğuş da yeni bir başlangıç. Biz Müslümanlar da virüs günlerinin Ramazan’ında bu kadar fazla hayattan çekilirken yeni bir başlangıç ve yeni bir doğuş yapalım. Yeni bir bilinçle ve yeni bir ruhla yeniden doğalım. İşte o zaman virüsten geçen Ramazan’ın bizi inzivanın inzivasına, mesafenin mesafesine çekmesinin manası da yerine gelecek.

#Ramazan
#Oruç
#Müslüman
#Teravih
4 yıl önce
Ramazan bizi yalnız bırakırken
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’