AK Parti yöneticilerinin uzun zamandır dillendirdiği “Saha çok iyi” ifadesinin ne anlama geldiğini Ramazan Bayramı dolayısıyla gittiğim yerlerde ve yaptığım görüşmelerde anladım. AK Parti seçmeni inanılmaz motive görünüyor.
Kırgınlıklar, dargınlıklar, yıllardır iktidarda olmanın verdiği rehavet ve yılgınlık tamamen bir kenara bırakılmış. Daha önce AK Parti’yi çeşitli nedenlerle eleştirenler, “Bu seçim başka” diyerek yepyeni bir motivasyon ve heyecanla hareket ediyor.
Seçimden seçime sandığa gidip, onun dışında siyasetle hiçbir ilgisi olmayan, hatta siyasetin konuşulmasından haz almadığını bildiğim insanlar, 24 saat siyaset konuşur hale gelmiş. Hemen konuyu siyasete getirip, soru sormaya başlıyorlar.
Bayramlaşma için aradıklarım, konuyu hemen siyasete getirdi. Muhalif olduğunu bildiğim, dargın ve kırgın olduğunu tahmin ettiğim dostlarımla konuşurken siyasete girmemeye özen gösterdim. Ama hiç beklemediğim bir durumla karşılaştım. Ben siyasetten kaçındıkça onlar üstüne üstüne gitti. Yine eleştirdiler, yine söylendiler:
-“Netice” dedim,
-“Reis en az yüzde 55” cevabını aldım.
-Ama deminden beri eleştiriyorsunuz.
-“O başka, bu seçim farklı” cevabını aldım.
Daha önceki seçimlerde illerden çokça liste eleştirisi geliyordu. Bu seçim için milletvekilliği listelerine gelen eleştiriler eskisine oranla çok çok az. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üç dönem kuralını istisnasız işletmesi ve listede büyük değişim yapmasının şüphesiz bunda etkisi çok. Ama listelerin beğenilmediği illerde de Erdoğan’a büyük teveccüh var. Büyük illerimizden birinde listeye yönelik ciddi eleştiri var:
- “Ne olacak” diye soruyorum,
-“Yeminimizi bozup, kefaret orucu tutup oy vereceğiz” diye karşılık veriyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vereceğini söyleyenlere de rastladım. Daha doğrusu “Erdoğan’a oy vermeyeceğiz” diyenlere rastladım. “Erdoğan şöyle kötü, böyle yanlış yaptı. Gitsin artık” diyenlere “Erdoğan’ı boş verin sizin oy vereceğiniz kişi beklentilerinizi karşılıyor mu” sorusunu yöneltince afallayıp kaldıklarına şahit oldum.
Kılıçdaroğlu’na oy vermeyi düşünenlerin önemli bir çoğunluğu büyük bir hayal kırıklığı içinde. İstemeye istemeye oy vereceklerini o kadar belli ediyorlar ki, dokunsanız bin ah işitirsiniz. Elleri CHP’ye gitmeyenler, vicdanları Kılıçdaroğlu’na elvermeyenler, Erdoğan karşıtlığıyla kendilerini avutmaya, teskin ve teselli etmeye çalışıyor.
Kılıçdaroğlu’nun adaylığının Anadolu’da böyle bir tepkiyle karşılanacağını herkes tahmin ediyordu. Ancak HDP ile iş tutması olayı daha da ileri bir boyuta taşıdı. “Teröristlerin desteklediği adaya oy veremeyiz” diyen ve bunu yüksek sesle dillendiren vatandaşlar var.
Bizim, sahada gördüğümüzü Kılıçdaroğlu da görmüş olmalı ki, durumu kurtarmak için Mansur Yavaş’ı sahaya sürdü. Görevi emir telaki addeden Mansur Yavaş il il gezerek, “Siz bakmayın PKK’nın elebaşlarının Kılıçdaroğlu’na destek açıklamalarına. Bizim terörle ilişkimiz” yok minvalinde açıklamalar yapıyor.
Görev, Yavaş’ın gözünü o kadar karartmış ki ne dediğini bilmiyor. İHA’ları ele geçirince Kandil’i füze yağmuruna tutacakmış. Ama bunun için sınır ötesi tezkere gerektiğini bilmiyor. Cumhurbaşkanı yaptırmak için oy istediği Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile birlikte PKK’ya yönelik yapılacak sınır ötesi operasyonlar için Meclis’e sevk edilen tezkerelere “Hayır” dediğini hatırlamıyor.
Ama Kılıçdaroğlu’nu tebrik etmek lazım, kimi görevlendireceğini tam isabet bulmuş. 12 Eylül öncesi Gladyo’nun komünizmle mücadelesinde aktif görev almış Mansur Yavaş bu konuda biçilmiş kaftan. “Biz komünizmle mücadele etmeseydik, anamız, bacımız şimdi Nataşa olmuştu” diyen Yavaş; şimdi, mücadele ettiği siyasi anlayışı cumhurbaşkanı yaptırmak için meydan meydan geziyor. Bundan daha iyi görev adamı mı olur!
Yavaş, bu zor görevin üstesinden gelebilir mi?
Şimdilik mümkün görünmüyor. Fakat bir konuda işini iyi yapıyor; “Müslüman Kürt düşmanlığı” konusunda iyi performans sergiliyor... “İrtica PKK’dan daha tehlikelidir” diyen 28 Şubatçı asker ve bürokratları yanına alan Yavaş, HÜDA PAR’a terör örgütü diyerek, laikçi, seküler, PKK uzantısı HDP ile iş birliğine kendince kılıf buldu.
