|
Sosyal gülücü
"Duyguların özel, yazdıkların değil.”

Ne zaman aşık bir insanın yazdığı şiiri okumak zorunda kalsam, galiba hep bunu söylemek zorunda kaldım.

Kimseyi kırmak istemem. Bu yüzden, ‘özel’ olanın yazdıkları değil duyguları olduğunu göstermeye çalışmak gerekir.

“Duygularımızın çok özel olması, ne yazık ki yazdıklarımızı özel yapmaya yetmiyor. Sadece sevgili değil, sevgili yazı da emek istiyor.”

Beyhude çabalar bunlar.. Bu açıklamalar yeterli olmaz. Her zaman daha somut örnek beklenir. O zaman, içimde yankılanır feryadım: Yetiş Ahmet Muhip Dıranas!

Mahalleli sıradan bir kadın için yazdığı o şiir olmasa, halim nice olurdu. “Fahriye Abla” kötü kadın olabilir, ama iyi örnektir. “Fahriye Abla” şiirinin şarkısını dinlerken de hep o mısralara takılırım, sendelerim, düşerim, düşüncelere dalarım.

“Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi,

Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;

Güneşin batmasına yakın saatlerde

Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.”

“Güneşin batmasına yakın saatlerde, kuytu bir derede yıkanan gölgeler”i seyre dalmışken bile, benzerlik görülebilir. Yeter ki istensin, her halükarda soru sorulabilir. Davasına büyük bir aşkla bağlı idealist insanların yazdıkları da, ‘güçlü duyguların eseri zayıf aşk şiirleri’ne benzemiyor mu?

Güçlü duygulardan neşet eden zayıf fikirlere şahit oldukça, siz de merak etmiyor musunuz: İyi niyetiyle, samimiyetiyle ve efkarıyla saygımızı hak eden birçok insanın yazdıklarının, yani o içli yazılarının ve söylediklerinin bir ‘özel’liğinin, bir derinliğinin olmaması nasıl izah edilebilir?

Tek cümlede özetlemeye çalışırsak, belki şöyle denebilir: Nerede zayıf fikirler varsa, orada güçlü duygular vardır.

Gerçi ne kadar ‘güçlü’ olduklarından kuşkuluyum, ‘gösterişli duygular’ demek daha doğru belki de. Bu güçlü ‘gösterişli duygular’ı siz daha çok ideoloji olarak tanıyorsunuz.

Eğer doğruysa bu iddia, resmi ideoloji de ‘güçlü duygulardan doğmuş zayıf bir aşk şiiri’, İslamcılık da... Sol da ‘gösterişli duyguların, zayıf fikirlerin’ eseri, sağ da...

‘Güçlü duygulardan doğmuş zayıf aşk şiirleri’ gibi olan ideolojilerimizin bu benzerliğini görmek için, israf konusundaki fikirlerine bakalım. Fikirlerinin zayıflığı, çelişkinin büyüklüğü, İslamcılar özelinde daha iyi görülebilir. Bir yandan büyük Selatin camilerinin israf olduğunu iddia ederken, diğer yandan İstanbul’un tarihi siluetini bozduğu için gökdelenleri eleştirmeye doyamıyorlar.

“İstanbul’un silueti”ni niçin hep karanlıkta bırakıyorsunuz, önce bu meseleyi aydınlığa kavuşturalım: O siluet, planlı olarak büyük camilerin sıralı dizilmesiyle İstanbul’a atılmış bir İslam mührü demek değil mi? Büyük Selatin camileri olmasa, İstanbul’un silueti olmayacaktı! Yani o siluet, sana göre büyük bir israfın eseri, niçin korumak için çalışıyorsun? Nereden baksan tutarsızlık.

İdeolojilerin iddialı ama zayıf bir aşk şiiri olduğunu anlamaya bizi götürecek otoban, devlet ve israf konusunda ürettikleri popüler kültürdür. Onların bakış açısıyla bakacak olursak: Köylere yol götürmek de büyük israftır! Çünkü köylerde yaşayan çok az sayıdaki insan için, o kadar parayı sokağa atmanın gereği yoktur. Eğer öyle bakılacak olursa, sadece otoban, ana caddeler ve bunlara yakın sokaklar israf değildir; bunların haricindeki bütün yollar ise sokağa atılmış paradır.

Şiirle başlamıştık, şiirle bitirelim. Ülkü Tamer'in Türkçesiyle Bolivyalı şair Pedro Shimose bize küçük burjuvaları anlatsın:

“Genç kadınları kültürümüzle etkiledikten sonra,

Vesta kızlarına ve utangaç rahibelere saldırdıktan sonra,

leylakları yaktıktan, bulutları gömdükten,

tapınakları ateşe verdikten sonra,

kutsal inekleri boğazladıktan, tanrıları öldürdükten sonra,

güle ve İsveç Kralı Gustave’a sövüp saydıktan sonra,

müzeleri havaya uçurduktan, mezarlıklarda dansettikten sonra,

ün peşinde koştuktan ve o kadınla yattığımızı düşledikten sonra,

ejderhalarla, imparatorluklarla, devlerle savaştıktan sonra,

gazetelere geçsin diye adımız, yalvar yakar olduktan sonra,

piramitleri yıkmak için sabah karanlığı toplantılar yaptıktan sonra,

elimize ne geçti?

Akademide bir koltuk,

bir de çek defteri.”
#ibrahim paşalının yazıları
#fahriye abla
#şiir
#ülkü tamer
9 yıl önce
Sosyal gülücü
Demokrasinin temeli, insanın kifayetsizliği…
Kredini rakibin belirliyor
İslam içi Armageddon, Kasım Süleymani ve Kabe Savaşı..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?