|
150 yıl sonra!
“Türkistan’da ezan okumak, Mekke’de namaz kılmaktan daha faziletlidir” / Süfyan-ı Sevri

Yazıyı, Elmalılı Hamdi Yazır’ın o muhteşem terkibi ile açmalıyım; “Hamdini sözüme sertâc ettim.” Zira bu serüveni anlatmaya başlamak için hamd ve şükürden başka bir giriş kapısı yok.

40 yıldan fazla bir süreden bu yana, Mescid-i Aksa’nın imar ve tadilatını yapan, Ürdün merkezli bir kurumun yöneticisi, ailesi ile asırların Kudüs yerlisi olan Muhammed Amiri, şu cümleleri kurmuştu; “Onca senedir buradayım, 40 seneye yakın zamandır Mescid-i Aksa’da çalışıyorum, böyle bir program duymadım, görmedim, sizlerin yaptığı bu programla gurur duyuyorum, Kudüs’lü olarak, Filistinli olarak, binlerce kez teşekkür ediyoruz.”

2016’da hamdolsun, yapımcısı, tasarımcısı ve emekçisi olduğuma ancak şükredebileceğim o serüvenin başladığı yer, Kudüs’tü. “Zeytin Dağı’nda iftar soframızı kuruyor, İstanbul’un ezanlarını bekliyoruz” diyerek verdiğimiz selama, Mescid-i Aksa’nın genç müezzini Azzam Düvik, o muhteşem Kudüs ağızı ile okuduğu ezanla mukabele ediyordu. TVNET olarak “Kudüs’te Ramazan” yayınımızla tam 30 gün, iftar vaktinde izleyicimizle buluşmuş, Türk ve Kudüs’lü bir çok konuğumuzla birlikte, yaklaşık 120 dakikalık canlı programlarla, Kudüs literatürünü kalıcılaştırmak, kitleselleştirmek, o büyük hafızayı keşfetmek ve inşa etmek için, rutin televizyon ve Ramazan yayıncılığının dışına çıkarak bir ilke imza atmıştık.

Bir hüzün, duygu hatta turistik duygusallık atlası ilgisi olmasının dışında, hakiki, ciddi, akademik, derinlikli ve çok yönlü bir okuma yapılmamış coğrafyalar arasında Endülüs muhtemelen ilk sıralardadır. Tam da bu sebeple, 2019’da, bu kez Ramazan kameramızı Endülüs’ün şehirlerine, Granada, Kurtuba, Sevilla ve Ronda’ya çevirdik, Zeytin Dağı’nda başladığımız serüvene El Hamra Sarayı’nın yamacındaki Granada Ulu Camii’nde devam ettik. Kudüs’lü Muammer Amiri’nin kurduğu cümleleri bu kez İspanyolca olarak bölge müslümanlarının imamı Ömer Pozo’dan, Marakeş kafenin bahçesinde bir iftar sonrasında dinlerken, kararımı tam da orada vermiştim. Kudüs ve Endülüs hattının haritası bizi bir sonraki yıl Semerkand’a, Buhara’ya davet ediyordu.


Bu satırları 2022 Ramazan’ı boyunca her gün iftar özel yayını yapmak üzere geldiğimiz, “ilmin kubbesi” Buhara yolundan yazıyorum. Taşkent – Semerkant, Şehr-i Sebz ve Buhara’da kurduğumuz stüdyolarımızda Ramazan boyunca, Türkiye’den çok kıymetli isimler, akademisyenler, kanaat önderleri, gazeteciler ve sanatçıları ağırlayacak, o büyük hafızamızın mayasının karıldığı bu kadim topraklardan, Türk hinterlandının sınırsız ufkuna ve dünyaya sesleneceğiz. Ramazan-ı Şerif’in ilk gününde, benzersiz bir müjdeyi taşıyormuşçasına heyecanlandıran haberimizi ilk olarak Yeni Şafak okurları ile paylaşmak isterim. 1860’lardaki Rus – Sovyet işgalinden bugüne, Kur’an ve ezan sesinin duyulmadığı Registon Meydanı ve Tilla Kâri Medresesi, bugün, 150 yıl aradan sonra, Kur’an-ı Kerim ve ezan sesiyle yankılanacak. Ramazan boyunca her gün, bu derin yankıya dair notlar, izlenimler ve okumalarla, siz kıymetli Yeni Şafak okurları ile, bu sayfada 30 günlük bir yolculuğa çıkacağız. Hamedani hazretlerinin açtığı Hacegan yolunu, Anadolu, Balkanlar ve tüm dünya ile buluşturan atlas isimler kılavuzumuz olsun ki “durulanmış kelimeler” azığımız olsun. Bugün ve her gün 18:00’da TVNET ekranına ailece davetlisiniz. Xush Kelibsiz !


Yelkenler fora diyen tek bir bölge!

American Foreign Policy Council, Wilson Center ve Institute for Security and Development Policy gibi düşünce kuruluşlarının kıdemli üyesidir. Çeşitli Avrasya ve Orta Asya ülkelerinde Sovyetler sonrası dönemde üniversitelerin kurulma sürecinin merkezinde yer almıştır. Akademisyenlik ve arkeologluğun yanısıra Rusya ve Avrasya meseleleriyle ilgili olarak üç farklı ABD başkanına danışmanlık, büyük bir enerji şirketinde yöneticilik yapmıştır. Ayrıca Louisiana Repertory Jazz Ensemble of New Orleans isimli bir müzik grubu var.

Gerçekten orijinal bir biyografiye, sağlam bir birikime, incelikli ve detaycı yazı diline sahip ABD’li yazar Frederick Star’ın herhangi bir kitabı ile tanıştınız mı? Ki kendisinin yayınlanmış 20 kitabı mevcut. 1974’te Türkiye’de bir arkeolojik kazıya katıldığında karar alır ve Orta Asya üzerine çalışmaya başlar. İyi ki de başlar, çünkü “Kayıp Aydınlanma” isimli o görkemli kitaba giden serüven böyle başlar. Hangi kültürel havzaya ait olursanız olun, okurken, insanlık hafızasının bulanık bir evresine çıkılan uzun yolculuk tecrübesi yaşayacağınız kitabın yazılma sebebini Star, şöyle açıklıyor;
“Bu kitap sorduğu soruların cevabını bildiğim ya da değindiği çok sayıdaki alan ve konu hakkında belli bir fikrim olduğu için değil, ben böyle bir kitap okumak istediğim için yazıldı. Bu kitapta öne çıkartılan meseleler yirmi yıldır kafamdaydı. Bölgenin hemen her köşesine yaptığım seyahatlerde de bu meseleleri beraberimde götürmekteydim ki, Karakum Çölü’nde kavurucu güneş altındaki yürüyüşlerim ve Pamir Dağları’nda eksi 40 derecede bir hafta boyunca karda mahsur kalmam da dahildi. Ofisime döndüğümde henüz bilgisayarıma dökmediğim çok sayıda not vardı ve pek az kişi böylesi bir zorlukla uğraşmayı tercih ederdi.”

Açıkçası, bir çok harita ile birlikte yaklaşık 700 sayfalık kitaba tam da buradan bakmak istiyorum. Yazı ve anlatı meselesi olan kaçımız, 20 yıl zihninde taşıdığı herhangi bir mesele için bu derece ince çalışılmış, büyük bir emek ürünü bir eser ortaya koyabilir? Meselem biraz da bu ciddiyet ve bu güçlü ironik hafızayla. Kronik Yayınları tarafından yayınlanan kitabın çevirisi (muhteşem özgüvenli bir Türkçe ile) Yusuf Selman İnanç’a ait.

“Bilim tarihinde geleceğe bu kadar cesurca sıçrayan çok az sayıda fikir alış-verişi vardır ki bu alışveriş bugün, gelişmemiş olarak görülen ve bilimsel başarılarından değil, sadece tabii kaynaklarından ötürü kıymet atfedilen bir bölgede bin sene evvel gerçekleşmişti. Orta Asya’nın dünyanın ilim merkezi olduğu bu zamanda kültür baharı sözkonusuydu. Hindistan, Çin, Orta Doğu ve Avrupa, fikirleri sayesinde yarattıkları zengin gelenekleriyle böbürleniyorlardı. Ancak 1000’li yıllarda beş asır boyunca tüm diğer bölgeleri tesir altına alan ve kabaran dalgalar üzerinde yelkenler fora diyen
tek bir bölge vardı; Orta Asya.”

“Aynı kaynaktan besleniyoruz”

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Özbekistan ziyaretinden bir hafta kadar önce, araştırma ve ön çekim provaları için bulunduğum Taşkent elektronik pazarındaki Özbek esnaf Aziz, İstanbul’dan geldiğimi duyunca refleks olarak heyecanla kolumdan tuttu, “Erdogan, Erdogan, bekle” dedi, yan odadan bir Türk şirketine ait yeleği getirdi ve yeleğin göğüs kısmındaki bayrağı göğsüne koyarak “Erdogan, Erdogan” dedi sadece uzun uzun.

Özbekistan’daki Türk şirketler gerçekten önemli, zira 2100’ü aşan şirket sayısı ile Rus ve Çin sermayeli şirketlerden önde, ülkede en çok şirkete sahip olan ülke olarak, bazı Rus şirketleri gibi, katma değeri daha yüksek ürün ve projeler üretmemizi bekliyor aslında Özbekistan. Özellikle Türk Devletleri Teşkilatı’nın “Çok Taraflı Serbest Ticaret Anlaşması” ve “Türk Yatırım Fonu” kararları ile milat niteliği taşıyacak bir süreç temenni ediliyor. Cumhurbaşkanımızın gerçekleştirdiği stratejik ve çok yönlü Özbekistan ziyaretinde 10 farklı alanda imzalanan anlaşmaların mahiyeti de iki devlet başkanının birbirlerine duydukları muhabbet ve sevgi de gösteriyor ki, işe, başta medya, kültür, dijital, inovatif sektörler gibi alanlardaki potansiyelimizi farketmekle başlayabiliriz. Nuri Pakdil’in “aynı ateşten ısınıyoruz, ilerle” olarak ifade ettiği ateş, aslında, Cumhurbaşkanımızın sözünü ettiği haliyle tam olarak “aynı kaynak”. Abdulhalık Gucduvani, Şah-ı Nakşıbend, Ubeydullah Ahrar, Abdullah İlahi, Ahmed Emir Buhari hattını, Maveraünnehir’den Anadolu’ya, Balkanlar’dan dünyaya,imar, inşa ve ihya hattını yeniden keşfetmemiz ve güncellememiz gerekiyor.

#Elmalılı Hamdi Yazır
#Türkistan
#Küdüs
#TVNET
#El Hamra
#Buhara
#American Foreign Policy Council
#Wilson Center ve Institute for Security
#Recep Tayyip Erdoğan
2 yıl önce
150 yıl sonra!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim