|
Ahmet Yesevi’nin paltosundan çıkan 90 bin genç

Geçtiğimiz hafta Semerkand’da Ramazan yayını için bulunduğumuz Özbekistan sınırını karadan aşmış ve bir başka ülkeye, bir başka iklime geçmiştik. Dr. Hayati Bice hoca ve ekibimizle, her türlü zorluğu göze alarak ve yaşayarak geçtiğimiz İpek Yolu sınırını aştıktan sonra da 3 saatlik yolculukla Hace Ahmet Yesevi’ye varmıştık. Bizi, tam 6 saat beklemesine rağmen, o doğal güleryüzü ile karşılayan, 2015 yılı Ahmet Yesevi Üniversitesi mezunu Selim ile birlikte Cengiz Tomar hoca buluşmak üzere Türkistan toprağına, şükürle adımımızı attık. 2018 yılında Nur Sultan Nazarbayev’in aldığı kararla adı resmi olarak Türkistan olan bölgenin iklimi tam olarak gönül iklimi. Zira, Hayati Bice hocamla çimler üzerinde diz kırarak gerçekleştirdiğimiz o özel yayından sonra, Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektörü Cengiz Tomar ile gerçekten kayda değer bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte o arşivlik sohbetimizden bazı bölümler.



Ahmet Yesevi babamızın izinde bir gelenek kurmak için

Orta Asya ifadesini kullanmayı çok sevmiyorum, daha ziyade Ulu Türkistan demeyi daha doğru buluyorum. Türkistan’da son 2-3 yılda önemli gelişmeler oldu. Ramazan burada artık hissediliyor, çok daha fazla sayıda insan oruç tutuyor, Ramazan artık daha görünür oldu. Biz de burada Osmanlı’dan gelen neşvemizi, Ramazan – iftar geleneklerimizi, özellikle bize özgü toplu iftarları başlattık. Allah nasip etti, bu yıl, 30 gün, 30 iftarımızı da üniversitemizde her gün, 1000 – 1500 arası öğrencimizle birlikte yapıyoruz, yapacağız. Hep birlikte Kur’an okuyor, aşr okunuyor, duamızı yapıyoruz. Üniversitemizin yanı sıra hayırsever Türk milleti, hem Türkiye’den hem Almatı’dan, farklı yerlerden, mezun ve çalışan eski öğrencilerimizin katkıları ile her akşam bir hayırseverimizin iftarlığını ikram ediyoruz. Her gün o hayırseverimize de hep birlikte dua ediyoruz. Biz de burada, Ahmet Yesevi babamızın izini takip etmeye, böyle bir gelenek başlatmaya gayret ediyoruz. Bol miktarda Türkçe dil kurslarımız var. Türkiye’den bir çok hocamız eğitim için gidip geliyor, ameliyatlar yapılıyor, 18 farklı ülkeden gençlerle birlikte olmak gerçekten bizi duygulandırıyor iftarlarda, bazen gözlerimiz yaşarıyor, Çuvaşistan, Yakutistan, Başkurdistan, Tataristan gibi ülkelerle birlikte Özbekistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan, Afganistan gibi bir çok ülkeden maddi durumu iyi olmayan ama burslu olarak okuyan başarılı öğrencilerimizle hep bir aradayız. Osmanlı geleneği, biz farkında olsak da olmasak da genlerimizde mevcut. Dünyanın her yerinde yaptığımız Türk yardımlarını hatta bazen insanlar, bu kadar karşılıksız iyiliği niye yaptığımızı anlamakta güçlük çekiyorlar, soruyorlar. Çünkü dünyada karşılıksız bir şey yapan insan ve kurum sayısı o kadar az ki.

Ülkede elektrik yokken Türkiye vardı

Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin yaşı ile Kazakistan’ın bağımsızlığı yaşıt, okulumuz da aynı yıl kuruldu. 1992’de ülkede elektrik yokken, su yokken burada Türkiye vardı. 30 yıldır yaklaşık 90 binin üzerinde öğrencinin mezun olmasını sağlamışız Türkiye olarak.

Ahmet Yesevi Üniversitesi, dünyada hükümetler arası kurulan ilk üniversite aynı zamanda. İki parlamentonun onayıyla kurulan özel bir üniversiteyiz, dünyada bugün 15’e yakın böyle okul varken, dünyada kurulan ilk uluslararası üniversiteyi kuran da Kazaklar’la ortak olarak kuran biziz. 4 dil bilen bir çok mezunumuzun olması çok kıymetli. Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği gibi fakültelerimizde alanında uzman her ay 4 profesörümüzü burada misafir ediyoruz, Kazakistan’da yapılamayan ameliyatları ücretsiz olarak biz yapıyoruz. Aslında biz burada sadece eğitim hizmeti vermiyoruz. Toplu sünnetler, çok yönlü kurslarımız, meslek edindirme atölyelerimiz, özellikle zihinsel engelli kardeşlerimiz için geliştirdiğimiz projelerle üniversite dışında çok şey yapmaya, Türkistan’a faydalı olmaya çalışıyoruz. Hastanemizin büyük kısmı TİKA tarafından teftiş edildi, yenilendi. YTB ile yoğun temas içindeyiz. Bu yaz 300 Türkçe öğrettiğimiz öğrencimizi yaz okullarına Türkiye’ye götüreceğiz, master doktoraya gençlerimizi götürüyoruz. 10 binin üzerinde öğrencimiz var.


Osmanlı neşvesi ile 18 ülkeden gençlerle

Kendimi Kazakistan’da bir konuk gibi hissetmiyorum, burası bizim anavatanımız. Fakat Üsküdar tavrı dediğimiz, teravihleriyle, salat ve selamları ile o Osmanlı neşvesini taşımak önemli, bu kültürün rafineleşmesi önemli. Şunu söylememiz gerekiyor, bu inceliğin, bu kültürün ulaştığı her yerde bir esenlik ve huzur görürsünüz. Bu vakıf kültürüdür. Ve aslında her Türk tek başına bir vakıftır. Az ya da çok herkes kendi imkanı ölçüsünde bir vakıftır. Türk işadamlarımız, mezunlarımız burslar noktasında iftar ikramları noktasında yardımcı oluyorlar sağ olsunlar. Devletimiz onun dışında her aşamada her şeyimizi sağlıyor. TİKA, DİB, YTB, Büyükelçiliğimiz, Başkonsolosluğumuzla hep birlikte bir takım gibi çalışıyoruz.


Son bir şey!

Cengiz hocanın şahsında özellikle yakından takip ettiğim dijital ansiklopediyi sordum. Yani, 27 ciltlik ansiklopediye eşdeğer veritabanı, 14 bin madde, 5 milyon kelime, 14.000 madde, 62.000 eserden, 1500 yazardan müteşekkil, o devasa Ahmet Yesevi Üniversitesi Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü projesini sorduğumda yeni ve çok önemli bir şey daha öğrendim. Meğer, Ahmet Yesevi Üniversitesi yayınladığı her eseri, her kitabı, tam metniyle dijital ortamda da paylaşıyormuş. Müthiş, muhteşem bir kamu hizmeti. Dijitalizasyonu, hafıza inşa etmek için böylesi etkin şekilde değerlendirmek ve sosyaliteyi derinleştirmek tam olarak budur.

( Nur-Sultan Büyükelçimiz Ufuk Ekici, Basın Müşaviri Mahmut Şevket Bayram, Dinara İzanova, Taşkent Büyükelçimiz Olgan Bekar, Taşkent Basın Müşaviri Hamdi Turşucu’ya içtenlikle teşekkürler)

Ulu Türkistan’a selam ile.

#Semerkand
#Ramazan
#Hayati Bice
2 yıl önce
Ahmet Yesevi’nin paltosundan çıkan 90 bin genç
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...