|
HDP'nin ciddiyetle dinlenmediği tek yer!
Geçtiğimiz hafta Brüksel'de Davutoğlu ile Avrupa Birliği üyesi ülkelerin liderleri arasında gerçekleşen zirvedeki diyaloglardan biri hem Türk medyasına hem de dünya medyasına ya pek yansımadı, ya da küçük bir farkla, “iye” farkıyla yansıdı. Davutoğlu, Macaristan'ın özellikle Türkiye ve mülteciler hakkındaki açıklamaları ile sıklıkla gündeme gelen Başbakanı Viktor Orban'ın şahsında AB üyesi ülkelere yönelik olarak dedi ki; “DAEŞ'in temsil ettiği İslam mı, Türk İslamı mı?"

Bazı gazetelerse bu cümleye 3 harf daha katarak, “Türkiye İslamı" ifadesini manşete çektiler. Bugüne dek, bu kavramsallaştırmanın teolojik, etimolojik ve sosyolojik referansları üzerinden yapılagelen bir ton tartışmaya girmeyeceğiz. Zira bunun tartışmasını açmak, hem “kaderle” hem de “coğrafya” ile tartışmaya, hatta inatlaşmaya girmek demektir. “Coğrafya kaderdir” evet ve Türk İslamı ya da Türkiye İslamı nedir sorusunun cevabı tam olarak şudur; “Bu millet hiçbir zaman sırtından bıçaklamamış, göğüs göğüse çarpışmasını bilmiştir. Neticesi ne olursa olsun öyle yaparız.”

Koşullar ne olursa olsun, sırtından bıçaklamayı değil, göğüs göğüse çarpışmayı bilen refleksin kültüre dönüşmüş binlerce yılına verilen isimdir Türk İslamı ya da Türkiye İslamı.

Kadere ve coğrafyaya inanmanın adıdır. Tarihe ve yarına inanmanın. Bu topraklara inanmanın adıdır. İstanbul'a inanmanın. İstanbul'un şehirlerine inanmanın adıdır. Toprağından, dününden, bugününden, halkından, sokağından, bayrağından, devletinden nefret edenlerin yaktığı, 500 yıllık Kurşunlu Fetihpaşa Camii ile yanmanın adıdır.

Tam da bu yangının ortasından yol alalım mı?

HDP Eş Genel Başkanı sıfatı taşıyan kişi birkaç gün önce Amerika seyahatinde şu cümleleri kurdu; “Yeryüzünde HDP'nin söyleminin ciddiyetle dinlenmediği tek yer Ankara'dır. Avrupa'nın ülkelerini geziyorum, AB kurumlarını ziyaret ediyorum, ABD'ye, Kanada'ya, Avustralya'ya, dünyanın her yerine gidiyoruz HDP olarak, bizi dinlemeyen sadece AK Parti dünyada."

Ankara'dan, İstanbul'dan ve hatta Diyarbakır'dan başka dünyanın tüm şehirlerinin, her nedense, “ciddiyetle dinlediği” yapıyı anlamak için, Türkiye'nin en “siyasetsiz” gazetesi Yeni Yüzyıl'ın bir haberini okuyalım mı?

“Kandil'den eyleme İstanbul'a gelmiş” başlığını taşıyan haberin içeriği şöyle; “Kandil'den İstanbul'a canlı bomba eylemi için geldiği iddia edilen 20 yaşındaki Dilan Kortak, polisin teslim ol çağrısına ateşle karşılık verince, düzenlenen operasyonda ölü ele geçirildi. Kortak'ın ailesi, 'Kızımızı barış için büyüttük' dedi”.

Ailesinin “barış için yetiştirdiği” 20 yaşındaki kızı, ailelerinin “barış için yetiştirdiği” yüzlerce kızı, Kandil'den, “Avrupa ülkelerine, AB kurumlarına, ABD'ye, Kanada'ya, Avustralya'ya, dünyanın her yerine” ve İstanbul'a gönderen Eş Başkanlık, yeni “çözümlemesini” yaptı. YDG-H'nin açtığı hendeklerin üstüne çıkılacak ve “direnişe devam” edilecek. Camiler kurşunlanacak, hastanedeki çocuklar vurulacak, ambulanslar saldırı için kullanılacak, okullar bombalanacak, canlı bomba olunacak, Tahir Elçi cinayetinin keşfini yapan savcılar 3 kez taranacak ve bütün bunlar sadece “barış” için yapılırken, tek cümle kurulacaktır; “Katil devlet.”

Bu devlet, muhtemelen, “gövdesini siper ettiği” tarihinin bir çok döneminde, hiç bu denli “hayasızca akına” uğramamamıştır.

YDG-H'nın hendeklerine, PKK'nın cephelerine saklanarak saldıranlar, Türkmen Dağı'nı bombalayan Rus uçaklarından konuşanlar, Esad'ın cephesine milis yazılanlar, Amerikan elçilerinin, sözcülerinin tüm “kaygılarının” kayığına binenler, Fetullah Gülen'ın ağzıyla maskaralaşanlar...

Biraz, az biraz İzzet.

Bilmeyenler için Erem Şentürk “İzzet” nedir anlatıyor; “Suriye'de öğrenmiştim. Yorgun bir devrimci, Türkiye'den gelen bir gazeteci olduğumu öğrenince yanıma gelip, “Sen Erdoğan'ı tanıyor musun” diye sormuştu. “Tanıyorum, tanışıklığım yok, ama kim olduğunu biliyorum” demiştim. “Yerden Türk bayrağını kaldırıyor, biliyor musun” diye sorunca, “Biliyorum” demiştim, “Yerden neyi kaldırıyor” diye sorunca, “Türk bayrağını” diye cevaplamıştım. Yorgun haliyle, üzerime yarım adım yürüyüp sağ elinin işaret parmağını yukarıya kaldırıp vakarlı bir halde “lâ”, demişti, “Lâ. O sadece sizin siyasi sembolünüz olan bir bayrak değil. Erdoğan, yerden sadece bir ülkenin bayrağını kaldırmıyor, Hilâl'i kaldırıyor, İbrahim Aleyhisselam'ın mirasını kaldırıyor. Selçuklu'yu, Osmanlı'yı kaldırıyor, Bilad-üş Şam'ı kaldırıyor. Kampa bırakıp geldiğim kızımı kaldırıyor yerden” demişti.”
#HDP
#Ankara
#Demirtaş
8 yıl önce
HDP'nin ciddiyetle dinlenmediği tek yer!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset