|
Öldürene kadar vurun

Adaletsiz bir dünya burası… Hele iş savaş bahsine geldiğinde iyice adaletsiz. Tüfek icat olalı çok oluyor elbette ve savaşta mertliği de ara ki bulasın.



Çocukluğumun öğretmen emeklisi Salih amcasını hatırlıyorum. 'Savaşmayı çok istiyorlarsa devletlerin liderleri er meydanına çıksın, kimin gücü kime yeterse o savaşı kazanmış sayılsın' dediğinde çocuk aklımla bile gülerdim bu cümlelere. Oysa yaş Salih amcaya yaklaştıkça 'neden olmasın?' diyorum bu naif teklife.



İstatistik ilmine çok güvenmemekle birlikte arada bir işe yaradığını düşünürüm. Alın size, 2014 yılında, Halk Sağlığı Derneğinin yayınladığı 'Çocuklar ve Savaş' raporundan bir istatistik. 18. Yüzyıldaki savaşların tamamında 'savaş kurbanı' olan masum halk oranı %35. 19. yüzyılda bu oran %48'e, İkinci Dünya Savaşında %75'e, İkinci Dünya Savaşından günümüze kadarsa %90'a ilerlemiş durumda.



Tabii, bu istatistik 'geride kalan kötüdür, her yenilik insanlığın ilerlemesini sağlar' diyen ortalama aydınlanmacı için biraz sıkıntılı, fakat yapacak bir şey yok. Savaş teknolojisi 'insandan yana' gelişmeyince sonuç bu.



Hadi bir istatistikten daha bahis açalım. 2011 yılında Afganistan, Irak, Sudan ve Kongo'da süren savaşlardaki toplam kayıpların içerisindeki çocuk oranı %50'yi aşmıştı. Özellikle Kongo'da rakam %68 ile dehşet verici boyuttaydı.



Gelin işin burasında Alan Woods'un Aklın İsyanı kitabından bir paragraf okuyalım: 'Bilim ve teknolojinin 20. yüzyılda kaydettiği eşsiz başarılar sayesinde gezegenin karşı karşıya kaldığı tüm sorunlar çözülebilecekken, aynı zamanda bu başarılar gezegenimizin imhası için bir tehdit oluşturmaktadır. Maddenin derinliklerinde keşfedilen muazzam enerji, insanlığın refahına hizmet edecekken, nükleer bomba ve nükleer santraller şeklinde bir karabasan haline gelmiştir.'



Şimdi burada bir duralım. 'Savaş ve çocuklar' bahsinin en can sıkıcı yanı elbette savaşlardaki çocuk ölümlerinin artması. Ancak, tek dert bu değil. Sakatlıklar, yaygın hastalıklar, cinsel istismar ve fuhuş, çocuk askerler problemi… Tamamı iç içe girdiğinde dünyanın geleceğiyle ilgili muazzam bir karamsarlığa kapılmamak, umudumuzu yitirmemek elde değil. Eğer oranlar bu hızla artmaya devam ederse çok da uzak olmayan bir gelecekte dünya, çocuklar açısından Mad Max filminin seti haline gelecek.



Mazlum coğrafyalarda, yani ağırlıklı olarak dünyanın doğusunda durum bundan ibaret de, gelişmiş batı ülkelerinde her şey güllük gülistanlık mı peki? Elbette hayır. Dünyada 197 ülkenin tarafı olduğu 'Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalamayan ABD'de 18 yaş altında silahaltına alınabiliyor, ailelerin izniyle orduya gönüllü yazılabiliyorsunuz. Diğer yandan 18 yaş altı bireylerin ateşli silahlar kullanımı oranında ABD açık ara önde. Yani 'savaş ve çocuklar' bahsi, iki tarafı da kesen bir bıçak gibi dünyanın tam ortasında ve neredeyse hiç dokunulmadan duruyor.



'Peki, yazar bütün bunları bize niçin anlatıyor?' diye sual edilirse…



hatırlıyorsunuz değil mi? Hani, şehri Rus uçakları tarafından bombalandığında yaralanan ve bir ambulansta tozun toprağın, kirin pasın içerisinde otururken bomboş gözlerle dünyaya bakan 5 yaşındaki o küçük yavruyu.



Umran, kısa zamanda Suriye'deki ahlaksız, insanlık dışı savaşın simgesi haline dönüşmüştü. Adeta bakışlarıyla yerin dibine sokuyordu modern dünyayı. Diyordu ki 'ben, yaşıtlarım, büyüklerim, ebeveynlerim burada günden güne, saatten saate ölüyoruz. Sizse bizim ölmememiz için bir şey yapmak bir yana, daha çok ölmemiz için gayret ediyorsunuz. Ve kendinizden bir an, bir saniye, bir dakika bile utanmadan yaşamaya devam ediyorsunuz.'



Hatırladınız tabii değil mi? Hah. İşte o Umran bebek, Rus güçlerinin bombardımanı ile bir kez daha

dün. 'Katerci'de gerçekleşen hava saldırısında Suriye'deki savaşın sembol ismi olan Umran bebek bir kez daha yaralandı. Umran'ın durumunun ağır olduğu belirtiliyor' cümleleriyle geçti ajanslar haberi.



İnşallah bu yarayı da atlatır Umran bebek. Ama atlatsa ne olacak ki? Nasılsa savaş, Umran'ı mutlaka öldürmenin bir yolunu bulacak. Mermiyle olmazsa bombayla, bombayla olmazsa açlıkla, açlıkla olmazsa hastalıkla…



Umran'ı, Umranları öldürene kadar vurmaya devam edecek dünya. Biz de öyle, her zamanki gibi seyredeceğiz. Vicdanımız bir, sadece küçük bir an sızlayacak elbette. Fakat hemen sonra unutacağız Umran'ı da, diğer Umranları da…



Ne diyordu Alan Woods: 'Başına gelenlerle ilgili başkasını suçla ve hayatına devam et!'


#Çocuklar
#Savaş
#Suriye
#Umran bebek
8 yıl önce
Öldürene kadar vurun
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset