|
Rumeli ve Arnavutların Osmanlı"daki rolü

Balkanlarda/Rumeli''de Arnavutların Müslümanlıkla tanışması ilkin 1389 I. Kosova savaşı öncesinde (785/1383 tarihinde), Timurtaş Bey''in Arnavut iline akınlar yapması ile olur. Kısa zamanda Makedonya''nın tümü, Ergiri-Yanya bölgeleri Osmanlı kontrolüne girer. Daha Çelebi Mehmed zamanında bazı Arnavut Beyleri Müslümanlığı kabul eder. O dönemde Arnavutlarla meskun bölgeler, bugüne nazaran çok daha sınırlı bir bölge olduğu gibi, bu mıntıkalar irili ufaklı Arnavut derebeylerinin idaresindedir, bölgede güçlü bir hükümdarın varlığı bilinmemektedir. Müslüman olarak ilk bilinen bey Premedi beyi, Todor Muzak oğlu Yakup Bey''dir. Ancak Arnavut diyarına gerek Timurtaş Paşa, gerekse Evrenoszade İsa Bey komutasındaki askerlerle çeşitli akınlar düzenlense de, Osmanlıların bu diyara yerleşmesi 1431 yılında Sinan Paşa''nın akınlarıyla olur. Çelebi Mehmet zamanından başlayarak bölgenin tahriri de gerçekleştirilir. 835/1432 tarihli tahrir defteri (Defter-i Sancak-ı Arvanid) bu konuda elimizdeki en eski belge niteliğindedir. Bu tarih artık Osmanlının iyice bölgeye yerleştiği tarih''tir.

Önceki yazıda da izah edildiği gibi; imparatorluğun yükseliş, satvet, gerileme ve dağılması ile Osmanlı hanedanı - Arnavut ilişkileri arasında bir bağlantı sözkonusu''dur. Otranto fatihi Gedik Ahmet Paşa''dan başlayarak son döneme kadar 33 sadrazamla ,Osmanlıya sadrazam vermekte başta gelmişlerdir. Otranto Fatihi Gedik Ahmed Paşa, Kara Ahmed Paşa, Lütfi Paşa, Ferhad Paşa,Yemen Fatihi Koca Sinan Paşa, Tarhuncu Ahmed Paşa ve Köprülü Mehmed Paşa''dan başlayan Köprülü sülalesi bunların en ünlüleri''dir.

Özellikle 18. Yüzyıl sonlarıyla 19. Yüzyıl başlarında , Yanya''da Tepedelenli Ali Paşa, Girit ve Mısır''da Mehmed Ali Paşa , Balkanlar ve Doğu Akdeniz''de Osmanlı içerisinde yükselen Arnavut gücünün sembolü olmuşlardır. Her iki paşa Osmanlı sarayına bağlı faaliyet gösterdikleri dönemlerde büyük bir güç oluşturdukları gibi, Hicaz''dan Sırbistan''a kadar Osmanlının vurucu hakim gücü haline gelmişlerdir. Bu dönemde Mora ve Girit ayaklanmaları bastırılmış , Sırplar ve Yunanlılara göz açtırılmamıştır. Ayrıca, 20 yılı aşkın bir zaman, Suudi-Vahhabi işgalinde olup bir türlü Vahhabilerden temizlenemeyen Hicaz (Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere) bölgesi , sonunda Mehmed Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa komutasındaki gemilerle Selânik limanından Mısır''a sevkedilen 12 bin civarındaki seçme Arnavut askeriyle kurtarılabilmiş, bölge bu sergerdelerden temizlenmiştir. Bu harekatta mukaddes topraklarımız binlere varan Arnavut şehidin kanlarıyla sulanmıştır.

Zamanla, Batı Avrupa ülkeleri ve Rusya''nın güçlenmesiyle, kuzey Balkan topraklarını kaybetmeye başlayan Osmanlılar; güney Balkanları, Arnavut nüfus ve gücü sayesinde elinde tutabilmiştir. Ne var ki, Tepedelenli Ali Paşa ve Mehmed Ali Paşa''nın Osmanlı saray yönetimi ile yollarının ayrılması, Osmanlının güney Balkanlardaki talihini değiştirmiştir. Yanya valisi Tepedelenli Ali Paşa''nın, Sultan II. Mahmut döneminde padişahın başmüşaviri Mehmed Said Halet Çelebi ve diğer bazı paşaların (Hurşit ve İsmail Paşalar) kışkırtmasıyla, büyük kanlar dökülerek öldürülmesi, tüm çocuklarının saraya teslim olmalarına , dehalet etmelerine rağmen katledilmeleri, Arnavutları gücendirmiş ve çok geçmeden Mora Yarımadasında Yunan Devleti kurulmuş olup, Londra protokolü ile bu durum Batılı devletlerce resmileştirilmiştir (1830 ) . Daha önce Rusya, Fransa ve İngiltere''nin baskısıyla Toska Arnavutlarının , Osmanlı idaresince Mora Yarımadası dışına çıkarılmaları (1792 ) , müslüman ahalinin yarımadadaki nüfusunu bir hayli azaltmıştır. Osmanlı hanedanının Arnavut unsuruyla yollarının ilk ayrılışı bu şekilde cereyan etmiştir.

Tepedelenli Ali Paşa ve daha sonra Mısır valisi olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa hadiseleri; Osmanlının Arnavutlarla bir şekilde yollarının ayrılmasına sebebiyet vermiş , Akdeniz ve Balkanlarda da güç kaybına uğratmıştır. 1830''daki İşkodralı Mustafa Paşa ayaklanması, bu yol ayrımının tuzu biberi olmuştur. ( Aynı zamanda İşkodra valisi olan Mustafa Paşa, son olarak Medine-i Münevvere''de Şeyhülharem- Harem-i Şerif''ten sorumlu idareci - olarak vefat etmiştir. Aile efradı Eyüp sırtlarındaki Karyağdı Baba Bektaşi Tekkesinde gömülüdür.)

Daha sonra, gerek İşkodralı Mustafa Paşa, gerekse diğer yerel Arnavut yöneticiler affedilip taltif edilerek bu yara sarılmaya çalışılmış, ancak 1878-1881 yılları arasında,-İngiltere''nin devreye girmesi ve çabalarıyla oluşan Ayastefanos Anlaşmasını hafifleten- Berlin Konferansı sonrasında kurulan Prizren Birliğinin gereksiz yere dağıtılması , sonraları Firzovik toplantısı, 1908''de Şemsi Paşa''nın suikast sonucu öldürülmesi, II. Meşrutiyetin ilanı , 1910 ve 1911''de İttihatçı hükümetin en vahim icraatı olan Arnavutların silahlarının haksız bir şekilde toplanması olayı son yol ayırımı olmuştur. Ve akabinde çıkan Balkan Harbi ile de Edirne''ye kadar olan bütün Balkan toprakları kaybedilmiştir. Silahları İttihatçı hükümetçe haksız bir şekilde toplanan Arnavutlar''ın bir bölümü, tepki olarak tarihlerinde nadir rastlanacak şekilde Balkan Savaşında Sırplara destek vermiş, diğer bir bölümü de silahsız kaldıklarından Sırplara karşı savunmasız duruma gelmişlerdir. Bu da imparatorluğun sonu olmuştur.

Bugün de, Arnavutlar; Balkanların, Balkan (Rumeli) müslümanlığının kilidi konumundadır. Balkanların en kalabalık müslüman nüfusunu teşkil eden bu unsur, aynı zamanda coğrafyanın en geniş ve stratejik hinterlandına sahiptir .Yanya''dan (Epir) Niş''e, Preşeve ve Üsküp''ten, Ülgin, Bar ve İşkodra''ya kadar uzanan genişçe bir coğrafya , Sırbistan ve Yunanistan''a uzanan kolları, tarihten gelen konumu ve bugünkü durumuyla, Arnavut unsuru Balkan (Rumeli) müslümanlığının merkezinde durmakta, ana gövdesini teşkil etmektedir. Bu müslüman nüfusun parçalanmış değil, bütünleşmiş bir şekilde dinamize edilmesi, Balkan müslümanlığının geleceğini belirleyecektir. Aynı zamanda Arnavutların 1912''den beri yaşamakta olduğu, parçalanmışlıktan kaynaklanan kötü talihini değiştirebilecektir. Özellikle, Türkiye''de yaşayan milyonlarca (5 Milyon civarı) Arnavut''un da gerekli, olmazsa olmaz hükmünde desteği ile, müslüman Arnavut unsuru Balkanlarda bütünleşmiş bir hale gelip kötü talihinden kurtulma şansını yakalayacak, yanı sıra Balkan müslümanlığının teminatı olacaktır. Çünkü Arnavutlar, Balkanlarda en geniş coğrafyaya yayılmış, en büyük nüfusa sahip ve Adriyatik''e açılabilen tek müslüman topluluk''tur. Tüm bunlar için, Yanya (Epir) dan Niş''e , Preşeve, Buyanovac ve Üsküp''ten, İşkodra''ya kadar olan bölgede güçlü ve Büyük Arnavutluk devletine ihtiyaç vardır.

12 yıl önce
Rumeli ve Arnavutların Osmanlı"daki rolü
Sandık başına giderken…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir