|
Momentum…

Bir elin parmakları kadar bile kalmayan, gazeteci-‘dış politika’ yazarları, arzın merkezindeki aklı kamuoyuna anlatmaya yeter mi?..

Mümkün gözükmüyor.

Kamuoyu da ne yapsın, ya akşam programlarında ‘rating’ vasatını arayan kanalların konu(k)larıyla idare ediyor. Yarım akıllı bir grup da sosyal medya üzerinden cari durumu fotoğraflayanlara dahi etiket yapıştırıyor…

‘Etiketleme’ korkudandır biliyorsunuz; tarif edemediklerinden ürküyorlar, içlerini rahatlatmak için yaftalıyorlar. Onlar için bilinmezlik kalmıyor. Kalmıyor ama dünya tersine dönmeye devam ettikçe yüzleştikleri gerçeklerden de utanmıyorlar…

Ne yapacaksınız, hayat böyle…

***

‘Atlantik İttifakı’nın konsolidasyonu’ ve ‘yeniden kutsanması’ denilen, yani Biden’in ağzından ilk çıktığı haliyle, ‘ABD döndü’nün anlamı bugün;
Avrupa’nın ABD karşısında nüfuz kaybettiği ve ikincil bir konuma doğru hızla sürüklendiğidir.
Tarihte de öyle değil miydi, evet öyleydi ama Ukrayna-Biden öncesi süreçte, Obama’nın iki çarpı dört ve Trump’ın tek dört yılında Avrupa daha bağımsız hareket etmek adına-ama ‘baş kaldırmadan’-stratejik özerklik arayışlarına girişmişti. Bugün daha da az özgürdür…

Türkiye’de, ‘Batıcıllar/NATO’cular/Amerikancılar/ ve bir kısım ‘müstevli ortakları’, “bakın NATO nasıl birleşti, Avrupa ülkeleri nasıl ABD’nin yanında toplaştı, hadi Türkiye sen de yerini al” türünden ittifak kampanyası başlatsalar da.. Hayat burada da öyle değil. Avro-Atlantik bunalıyor ve çıkış yolu arıyor…

***

İki önemli iş vardı, biri bitti; Pazartesi ve dün gerçekleştirilen, 27 AB üyesinin liderlerini buluşturan, Ukrayna’ya yaptırımlar ve etkilerinin masaya yatırıldığı, “Olağanüstü AB Zirvesi”. Özellikle kıtanın Ukrayna savaşı nedeniyle açılan ekonomik yaraları konuşuldu. İstenen yaptırımlar için siyasi ‘çatlaklar’ doldurulmadı, sıvandı.

İkincisi, Haziran sonundaki NATO zirvesidir. Şimdiden anlıyoruz ki,
“yeni NATO küresel güvenlik tarifi”
ne olacaksa şimdiden sorunludur. Bir sızlananlar olacaktır bir de itiraz edenler. ‘Razı olan’ları da işaretleyeceğiz…

Bu takvim ilerlerken Ukrayna’da yaşanan ‘basit’ gerçekliği bilelim…

Mariupol’ün düşmesiyle birlikte Rusların Donbass’daki ilerleyişi siyaseten öğütücü hal almaya başladı ve Batı tarafında da, ‘maalesef durum bu’ kabulüne eğilim mevcut. Kiev, Washington ve Londra resmi ağızları tarafından da inkâr edilmiyor.
“Donbass’dan sonra Moskova’ya”
ruh haline bürünmüş holiganizme siz de kapılmadıysanız, Kiev birliklerinin kuşatmadan kurtulmak için geri çekilebileceğini söyleyen Ukrayna yetkililerini de duymuş olabilirsiniz…

Hele, fevkalede stratejik ‘Severodonetsk’in düşmesi halinde Donbass’ı artık kimsenin kurtaramayacağına ilişkin askeri okumaları da akılda tutmakta fayda var.

Yani.. İttifak’ın Avrupa kanadı, ekonomik çıkmazın kendilerini bir yıl içinde ciddi durgunluğa ve enflasyona sürükleyeceğini.. Gıda, enerji, 7 milyona yürüyen mültecilerin mali yükü, pandemik mirasın, savaştan çok önce başlayan ekonomi kırıklarla buluşarak oluşturacağı kriz siklonuna kapılacaklarını düşünüyor. AB’nin vücut bütünlüğü bozuluyor…

***

Eşik, siyasi bir çıkışı zorluyor. Savaşın iki ay içinde veya Kasım’a (ABD Kongresi seçimlerine) kadar sonlandırılmasını öneren teklifler de revaçta. Kissinger bunlardan biriydi ve Rusya’yı bu denli itmenin küresel bloklarda kayma yaratacağı, beter bir II. Soğuk Savaş’ın ortaya çıkacağını,
Çin’in yükselişine hem Avrupa’nın hem de Rusya’nın çıkarlarının uyumlu olduğunu,
Atlantikçi politikacılar, Doğu Avrupa’daki anti-Rus müttefikleri ve Washington’daki mahfillerin savaşı zorlamaya devam ederlerse,
Avrupa-Rusya-Çin yakınlaşmasını
besleyecekleri ikazlarını, bir kısmı da üzeri örtülü yapıyordu…

Kissinger’ın sözleri Türkiye’ye, ‘Ukrayna toprak versin, çözülsün’ basitliğine indirilerek verildiğinden, ‘savaşın sürdürülmesinde ısrar Ukrayna’nın özgürlüğüyle değil, Rusya’ya savaş açmakla ilgilidir’ mealindeki sözleri atlandı.

Zımnen söylediği ise şuydu;
AB-Ukrayna-Rusya
ekseni, Pekin ve Washington ile rekabet edebilir!
İlginç bulmak lazım. Çünkü
bu aks, Türkiye’yi çağırır…
Bir,
Türkiye-Polonya-Romanya toplantısı (27/05),
İki
, Türkiye-Ukrayna-Gürcistan-Romanya-Bulgaristan-Polonya (‘Karadeniz’ toplantısı, 07/04),
Üç,
İngiltere-Ukrayna-Polonya ittifakının
ortak kümelerini
bildiğinizde, Batı ve Doğu’nun karşılıklı planları kadar Batı içindeki
zıt planları
da sezmiş olursunuz.
Kissinger’ın bu okumasını takiben ve AB zirvesi öncesinde,
Rusya
Devlet Başkanı Vladimir Putin,
Fransa
Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve
Almanya
Şansölyesi Olaf Scholz arasında Cumartesi günü gerçekleşen görüşmeyi de arka plana iliştirmelisiniz…

***

Ortak kümelerin en belirgin oyuncusu olarak taze ABD karargâhı Polonya’ya yer açmalıyız. Varşova-Kiev ilişkisindeki kucaklaşmalar ve tarihi boyut, Rus istihbaratının sıra dışı ikazları, Batı ve Doğu basınında Polonya’nın Ukrayna’nın belli bir alanına çökeceğine ilişkin okumalar, egemenlik hukuku alanında karşılıklı adımlar dikkat çekicidir ve biliniyor.

İki nokta ekleyeyim; bir, böylesi durum
Polonya’yı Avrupa’nın en büyük ülkesi-Almanya’dan bile büyük-hale getirir!

İki, 27 Mayıs’ta Kiev’de Rus Ortodoks Kilisesi’nin (Moskova Patrikhanesi) Ukrayna kolu, Moskova ile ilişkilerini kopardığını açıkladı. Şimdi Papa’nın Ukrayna savaşında bakışını hatırlayalım! 29 Mayıs’ta Türk büyükelçisini kabul etti ve ‘Türkiye’ye şükranlarını iletti’!

Tüm aktörler açısından jeopolitik sonuçları derin olacak.

#NATO
#Avrupa
#Rusya
2 yıl önce
Momentum…
Gizli diplomasi..
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir