|
Müslüman sanatlarını Grabar’dan öğrenmek
Oleg Grabar
’ın (ö. 2011), İspanya’dan Hindistan ve Türkistan’a kadar uzanan Müslüman bölgelerindeki uzun seyahatlerinde katıldığı kazılara, yaptığı inceleme ve araştırmalara, gözlemlere, değerlendirmelere tabi olarak İslam sanatı hakkında süreli yayınlara, ansiklopedilere, derleme kitaplara yazdığı makalelerden üçte ikisini seçerek oluşturduğu,
İslam Sanatı Çalışmalarının İnşası 1954-2004
adlı dört ciltlik büyük seçkisinin,
Erken Dönem İslam Sanatı 650-1100
ile
İslami Görsel Kültür 1100-1800 başlıklı ilk iki cildi Albaraka Yayınları
’nca okurlara sunuldu.
Şenay Özgü
r’ün, hakkında yaptığı doktora çalışmasına (Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir 2007) göre, Grabar 1953-2003 yılları arasında İslam sanatları hakkında 205 makale yazmış; bu makalelerinden
Erken Dönem İslam Sanatı 650-1100’
de -Defne Karakaya ile Ayşe Meral’in tercümesiyle- 20’sine,
İslami Görsel Kültür 1100-1800
’de ise -Hayrullah Doğan ile Ayşe Meral’in tercümesiyle- 25’ine yer vermiştir. Kitabının genel başlığını açıklamak ve savunmak için yazdığı Önsöz’de, söz konusu dört cildin toplam 83 makalesinden oluşacağını söylemiş ve ilk iki ciltte yer alan toplam 45 makalenin ilk yayımlandığı yerleri listelemiş, -tercümesinde de uygulandığı şekliyle- ilk yayın yerindeki orijinal sayfa numaralarını da yeni metne işlemiştir. Albaraka Yayınları Genel Yayın Yönetmeni
Ahmet Faruk Çağlar
’ın verdiği bilgiye göre, diğer 38 makaleyi ihtiva eden 3. ve 4. ciltler de bu yılbaşına kadar yayımlanacaktır.

Ben henüz dumanı üstünde olan ilk iki cilten birincisini okuyabildiğim için onu merkeze alıp, Grabar hakkındaki genel bilgime yaslanarak -şimdilik- bir iki hususa değinmek istiyorum:

Grabar’ın da Önsöz’ünde söylediği gibi, yeni metinde tematik bir seçme yapıldığı için, makaleler kronolojik sırayı takip etmemektedir. Bu seçime rağmen,
El-Ezrakî
’yi Okuduktan Sonra başlığını taşıyan 3. makalenin,
İslam ve İkonoklazm ile İslam Mimarisinin İkonografisi
başlıklı 2. ve 4. makalelerin arasına girmesi amaçlanan tematiğe pek uygun düşmemektedir.
Yine, “İslam mimarisinin anlamının kavranabilmesi için hem
üst düzey bir okuryazarlık
hem de alışılmadık bir
soyut düşünme gücü gerekmektedir
.” diyen (s. 130) Grabar’ın,
Sanat Mimari ve Kur’an
adlı 5. makalesinde soyut düşünme gücünü işletmeyip, sadece maddi bilgileri vermekle yetinmesi de önemli bir eksilik olarak işaret edilmelidir.
Öte yandan Grabar’ın, kitabın 3. kısmını oluşturan
Fatımî Mısır ve Müslüman Sanatı
ana başlığı altındaki 5 makalesinde, İslam içinde
heretik
bir unsur yakalayabilmek için çırpınan birçok Oryantalistin aksine, nesnel bir tutum sergilemesi, Şiiliği nedeniyle bizden de birçoklarının mesafeli davrandığı Fâtımî devrini mezhep nitelemesine fazla bir ihtiyaç duymaksızın, -şu örnekteki gibi- İslam sanatının içinde değerlendirmesi ise bu cilde mahsus önemli bir güzelliklerden biridir:

“…Fâtımî sanatının İslami ya da İslamlaşmış bir düzeyi vardır. Bu, tüm özelliklerinin en etkileyicisi ve şaşırtıcısıdır. (…) Fâtımî sanatı birçok açıdan gelenekseldir; teknik, obje tipi veya mimari işlev açısından hep yaratıcı değildir. Ancak getirdiği yenilikler -mukarnas, türbe, temsilî sanat- neredeyse her zaman on ikinci yüzyılda Müslüman dünyasını sürükleyen büyük değişimlerin öncüsü olmuştur. (…) Fâtımî yeniliklerinin nihayetinde baskın olan Sünnî dünyadan alındığı ve kendi fikirleri ve görüşlerinin araçlarına dönüştürüldü savunulabilir. Bu yeniliklerin neredeyse her biri gerçek bir Fâtımî icadından ziyade onuncu yüzyıl sanatındaki ufak bir motif olduğundan, bunların en başından beri bir Şii zevkinin ifadesi olduğu iddia edilebilir; bu, Fâtımîler ile Büveyhîler arasındaki bazı paralelliklerle bir nebze doğrulanabilir. Yine de her şeyi düşündüğümüzde, Fâtımî sanatının mezhepsel temellerde yorumlanması gerektiğine şüpheyle yaklaşıyorum.”

Grabar, akademik çalışma hayatını Müslüman sanatlarına hasretmiş Orta Çağ uzmanı bir Oryantalisttir. Dolayısıyla Avrupacılık ideolojisinin şartlandırmalarından, yönlendirmelerinden ve hatta özel görevlendirmelerinden azade değildir.

Bu nedenle o da İslam sanatlarını Bizans sanatıyla açıklama, ikonoklazma tezi içinde sınırlama vb. eğilimleri taşımaktadır.

Ancak onca güçlüklerine rağmen sahada bulunan o olduğu için, özellikle kürsülerinin sınırlarını aşamayanların onun kimi yanlış hüküm ve hipotezlerinden, kasıtlı değerlendirmelerinden bile elde edecekleri büyük doğrular vardır.

Müslüman sanatlarını bir de Grabar’dan öğrenerek anlamayı ve anlatmayı ihmal etmemek gerekir.

#Oleg Grabar
#İspanya
#Hindistan
#Şenay Özgür
2 yıl önce
Müslüman sanatlarını Grabar’dan öğrenmek
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi