ABD ordusunda görevli havacı bir asker olan Aaron Bushnell, Gazze’de yaşanan soykırıma tepkisini göstermek için Washington’da İsrail Büyükelçiliği önünde kendini ateşe vermişti. Olaydan sonra Bushnell’in kaldırıldığı hastanede vefat ettiği duyuruldu. Aslında daha önce Atlanta’da başka bir kişi kendini ateşe vermişti fakat Bushnell’in eylemi daha dikkat çekiciydi. Bu, Bushnell’in eylemden önce yaptığı sarsıcı açıklamalardan kaynaklanıyordu. Fakat bu açıklamaların üzerine gidilmediğini söyleyebiliriz. Hatta Bushnell’in eyleminin konuşulmasından rahatsızlık duyduğunu açıkça beyan edenler dahi var.
Bushnell’in eylemden önce görüştüğü arkadaşlarından birine ABD ordusunun Gazze tünellerine girdiğine dair çok önemli bilgiler verdiği de basına yansımıştı. Anadolu Ajansı’nın 28.02.2024 tarihli haberine göre Bushnell, arkadaşlarından birine “ABD ordusunun Filistin’deki soykırıma dâhil olduğuna ve ABD askerinin tünellere girdiğine dair belgeler gördüğünü” söylüyor. Bushnell, ABD birliklerinin Gazze’deki varlığını dile getirdikten sonra “bunların orada birçok Filistinliyi öldürdüklerini” de ilave ediyor.
Bushnell’in iddialarının dayanaksız olduğu söylenemez. ABD’de olduğu gibi kendini feda eden bu askerin aklî dengesinin yerinde olmadığını iddia etmek de kolay gözükmüyor. Askerin ifadeleri kendi içinde oldukça tutarlı ve tarihî, fiilî gerçeklerle de birebir örtüşüyor. Dolayısıyla bu askerin söyledikleri değersizleştirilemez. Belki gündemden düşürebilirler. Bushnell’in ABD ordusunun Gazze’de birçok Filistinliyi öldürdüğüyle ilgili ifadelerinin üstünün örtülmesi de mümkün değil. İsrail, 7 Ekim’den sonra Gazze’ye yönelik saldırıları başlattığı günlerde ABD yönetimi İsrail’i her açıdan destekleyeceğini ilan etmişti. İsrail’in Gazze’ye yönelik kara harekâtının desteklenmesi de bu kapsamdaydı. Hatırlanacağı gibi Irak’ın Felluce kasabasına yönelik saldırılarda görev almış bir asker olan Korgeneral James Glynn, Gazze’ye yönelik kara harekâtını planlama amacıyla İsrail’e gönderilmişti.
James Glynn, İsrail’de görev yapan Amerikalı askerleri değil, komutanları yönetecekti. Bu da ABD’nin İsrail’e asker desteğinin boyutlarını ortaya çıkarmak açısından oldukça önemlidir. Şimdiye kadar ABD’den Gazze’ye yönelik saldırılarda kaç komutan yer aldı, kaç asker resmî veya gayr-i resmî olarak görevlendirildi, bilinmiyor. Aaron Bushnell, bu bilinmezliğin üzerindeki perdeyi biraz kaldırmış oldu. Bu yöndeki bilgilerin ortaya çıkarılması son derece önemlidir.
Bilindiği gibi ABD ordusunun Irak’ta işlediği cinayetlerin üzeri örtülememiş ve birtakım belgeler ortalığa saçılmıştı. Bu belgeler yayımlandığında Türkiye’de de yer yerinden oynamıştı. Yine hatırlanacağı gibi Türkiye’den de birçok gazeteci, aydın, kanaat önderi vs. ABD ve İngiltere’nin Irak’a demokrasi götürdüğüne inanıyor ve Saddam karşısında yer almanın heyecanını yaşıyordu. Hâlbuki ABD ordusunun Irak’ta işlediği kirli cinayetlerin haddi hesabı yoktu ve bunlar tüm insanlığı utandıracak cinstendi. Bu belgeler ortalığa saçıldığında ABD’nin imajının sarsılmasından endişe edenleri de unutmamak gerekir. ABD ve İngiliz ordusunun ve bu çerçevede Avustralya ordusunun Afganistan’da işlediği cinayetler de tüyler ürperticiydi. Bunun Gazze için de geçerli olduğu çok açıktır. Gazze’de İngiliz ordusunun varlığı da bilinmektedir. Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti’nde yer alan üslerden İsrail’e sadece silah sevkiyatı yapılmadığını tahmin etmek zor değil.
İsrail’in Gazze’ye saldırılarının başladığı günden itibaren İngiltere ve ABD’nin olayların içinde yer aldığı görülüyordu. Bu ülkelerin Gazze’ye yönelik saldırılara fiilen katılmalarını Yahudi tarihiyle ve Avrupalıların Yahudilerle ilişkilerine indirgenemeyeceğini gündeme getirmeye çalıştık. Bu tarz yaklaşımlar Filistinlilerin insanüstü direnişini de geri plana itmekteydi. Geride kalan bunca zamanda Filistinlilerin direnişi, sadece İngiltere ve ABD’nin bölge hesaplarını bozmadı. Yaklaşık iki yüz elli yıllık Batı hikâyesi de Gazze’de çöktü. Filistinliler direndikçe Batı hikâyesinin en güçlü feylesofları da insanlığın karşısına başka bir yüzle çıktı. Kuşkusuz bunlar İngiltere ve ABD’nin askerî desteğinin farklı alanlardaki yansımalarıydı.
Batılı feylesoflar Felluce’deki cinayetleri demokrasi kılıfı ile meşrulaştırmayı başarmıştı. Fakat bugün Gazzeliler onlara yeni bir kılıf sunmuyor.
