|
İsrail saflarında hangi ülkelerin askerleri var?

7 Ekim’den sonra Hamas’ın veya daha doğru bir ifade ile Gazze’deki Filistin yönetiminin silahlı gücü ve askerî kapasitesi hakkında kanaatler değişti. Bu değişimi ilk fark eden İsrail’di. Hamas’ın İsrail’e çıkarma yapacak güç ve cesarete sahip olacağı düşünülmüyordu. İsrail her zaman olduğu gibi bir bahane ile Gazze’yi ağır bir şekilde havadan vurur ve Hamas karşılık verir, düşüncesi hâkimdi. Bunu da İsrail’in kendini savunma hakkı gibi kısır döngüye dâhil etmek zor değildi. Üstelik tekrar eden hadiseleri, sebep sonuç tartışmalarının muğlaklığı içinde asıl bağlamından uzaklaştırmak kolaydı. Fakat Hamas’ın askerî kanadının İsrail’e çıkarma yapmasıyla birlikte adeta bütün kalıplar kırıldı.

7 Ekim’den sonra ABD’nin çıkışları var olan kalıpların kırıldığını görmek açısından oldukça anlamlıydı. Dolayısıyla bu çıkışlar da yeni olanı görmeyi gerektirir. Bu sebeple önceki yazımızda “ABD ordusu Gazze’de kaç Filistinli öldürdü” sorusunu başlığa taşıdık. ABD ve İngiltere birçok Avrupa devletiyle birlikte yıllarca İsrail’i silah bakımından teçhiz etmişti fakat bu ülkelerin ordularının sahadaki varlığı hakkında çok az bilgi vardı. Özellikle ABD ve İngiltere’nin asker desteğiyle ilgili herhangi bir sızıntıya izin verilmedi. Çünkü bu iki ülkenin İsrail ile birlikte Filistinlilere yönelik saldırılarda yer aldığının ortaya çıkmasıyla birlikte bugünkü Yahudi kimliğini oluşturan temel sütunlar yıkılacaktı ve itina ile inşa edilen İsrail algısı da dağılacaktı. Bu açıdan Filistin’in İsrail çıkarmasından sonraki gelişmeleri değerlendirirken de eski kalıpların dışına çıkmak gerekir.

Bugünkü Yahudi kimliğini oluşturan temel sütunların yıkılması ve İsrail algısının dağılmasını önlemek gayesi ile 7 Ekim’den sonra ABD tarafının çok dikkatli davrandığını söyleyebiliriz. Bu dikkat sözcülerin açıklamalarına yansımıştır. John Kirby’nin 17 Ekim’de yaptığı açıklamada geçen “İsrail’deki çatışmalarda ABD botlarını sahaya sürmek gibi bir planımız ya da niyetimiz yok” cümlesi ifade etmeye çalıştığımız hassasiyeti yansıtıyor. Buna karşın Hamas’ın askerî kanadının İsrail çıkarması bu hassasiyetin sürdürülebilir olmadığını gösterdi.

Ken Klippenstein’in “The İntercept” sitesinde yayımlanan yazısındaki şu paragraf yeni durumu gözler önüne serer niteliktedir: “Kirby’nin açıklamalarından iki gün sonra Beyaz Saray yanlışlıkla Başkan Joe Biden’ın İsrail’de ABD’nin gizli özel operasyon birimlerinin üyeleriyle birlikte poz verdiği bir fotoğrafı paylaştı ve hemen ardından bu fotoğrafı sildi. Ekim ayı sonlarında New York Times, Amerikan özel harekât personelinin rehine kurtarma çalışmalarına yardımcı olmak üzere İsrail’de bulunduğunu bildirmişti.”

Responsible Statecraft’ta yayımlanan bir yazıda ise ABD’nin “İsrail dışındaki eylemleri konusunda oldukça şeffaf davrandığı” fakat “daha hassas iki konunun gizemini koruduğu” belirtilmiş. Onlar da soru cümleleri ile gündeme getirilmiş: “Amerikan özel kuvvetlerinin İsrail’de tam olarak ne işi var? Ve ABD şu anda İsrail Savunma Kuvvetlerine (IDF) hangi silahları veriyor?” Bu makalenin devamında şu ifadeler de oldukça dikkat çekicidir: “New York Times’a konuşan diğer yetkililer Savunma Bakanlığının ‘7 Ekim’de İsrail’de daha önceden planlanmış bir eğitim yürüten küçük bir ekibe ek olarak son haftalarda birkaç düzine komando gönderdiğini’ söyledi. Times’a göre diğer Batılı ülkeler de rehinelerin kurtarılmasına ve olası sivil tahliyelerine yardımcı olmak üzere ‘İsrail’e daha yakın’ özel operasyon güçleri gönderdi.” Makalede gizliliğin nedeni şu şekilde izah ediliyor: “Orta Doğu’daki insanlar ABD askerlerinin doğrudan çatışmalara dâhil olduğuna inanmaya başlarsa, bu durum bölgedeki Amerikan eylemlerine yönelik algılar üzerinde vahim sonuçlar doğurabilir.”

Metinde geçen İsrail’e daha yakın özel operasyon güçleri gibi oldukça muğlak ifadelerin açıklığa kavuşmasıyla çok daha sorunlu bir gerçekliğe işaret edildiğini düşünebiliriz. Çünkü bu çifte vatandaşlık gibi suiistimale açık bir alana odaklanmayı gerektirir. İsrail pasaportu taşıyan ABD vatandaşları, İngilizler veya Avrupalılarla ilgili şüpheler daha da derinleşir. Zira İsrail askerlerinin savaşma isteksizliği “keskin nişancılar”ın İsrail açısından önemli olduğunu gösterir. Kuşkusuz bu tipten katillerin varlığını ispat etmek kolay değildir. Fakat Bosna Savaşı’ndan beri her yerde ortaya çıktıkları biliniyor. Bunların her yerde ortaya çıkmalarından sistemli bir örgütlü yapıya dönüştükleri sonucu çıkarabiliriz. Fakat asıl önemli olan çifte vatandaşlık meselesidir. Bu kimlik altında kaç ülke Filistin’de soykırıma dâhil oluyor? Asıl sorulardan biri de budur.

#Politika
#İsrail
#Ortadoğu
#ABD
#Selçuk Türkyılmaz
2 ay önce
İsrail saflarında hangi ülkelerin askerleri var?
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet