|
Livaneli, FETÖ meselesini neden Ecevit’e indirgedi?

15 Temmuz 2016’ya yaklaştıkça FETÖ’nün Türkiye’ye büyük bir müdahalede bulunacağı görülebiliyordu. Özellikle 2013’teki kitlesel hadiseler ve FETÖ’nün organize ettiği hukuk ve finans alanındaki darbe teşebbüsleri Türkiye’nin ne denli zorlu bir süreç içinde olduğunu gösteriyordu. Türkiye bağımsızlaşma adımlarını sıklaştırdıkça Amerika ve Avrupa müdahale ediyordu. Bu dönemde yapılan müdahaleler farklı alanlarda organize edildiği için her birini bir bütün olarak kendi içinde analiz etmeliyiz. Bazı ayrıntıları gözden kaçırmamak için bu yaklaşıma önem vermek gerekiyor. Diğer taraftan ise ardı ardına gelen müdahalelerin anlamlı bir bütün oluşturduğu da açıktı. Dolayısıyla hadiseleri yorumlayabilmek açısından anlamlı bütüne odaklanmak gerekiyor. Örneğin Gezi Parkı Kalkışması’nda birbirine zıt kutuplarda yer aldığı düşünülen FETÖ gibi bağımlı yapı unsurları ile sanat camiası arasındaki birlikteliğin üzerindeki sır perdesi tam olarak kaldırılmamıştır. Bağımlı yapılar arasında da kitlesel olarak bir temassızlık vardı. 2013’ten sonraki hızlı yakınlaşma da dikkat çekiyordu. Bu tarihten sonra bağımlı yapılar arasında hem örgütlü bir yakınlaşma hem de kitlesel temas sağlanıyordu. Bu kadar büyük değişimlerin bir hedefi olmalıydı ve bu hedefe ulaşmak için her şey yapılacaktı. Tabiri caizse ok yaydan çıkmıştı.

2013’ten sonraki büyük müdahaleleri iki farklı açıdan incelemenin önemi inkâr edilemez. Fakat bu yaklaşım yeterli bir analiz çerçevesi sunamayacaktır. Çünkü Türkiye’nin bağımsızlaşma adımlarını durdurmak için harekete geçen bağımlı yapıların ortaya çıkması, kök salması ve güçlenmesi uzun bir geçmişin ürünüydü. Bu geçmiş ortaya çıkarılmadan olayları aydınlatmak neredeyse imkânsızdır. Çoğu ifadeler iz karıştırmaya matuf olduğu için karmaşık ilişkiler gözlerden uzak tutulacaktır. Zülfü Livaneli’nin açıklamalarına da bu çerçevede bakmak gerekir. Livaneli, 1990’ların başından itibaren İslam dünyasının düşmanlaştırılacağını görenlerden birdir. Onun bağımlı yapıların derin kökleri hakkında fikir sahibi olması gerekir. Özellikle FETÖ hadisesini izah ederken bu yapının devlette güçlenmesine odaklanıyor. FETÖ’cüleri devlete ilk yerleştirenin Bülent Ecevit olduğunu söyleyerek güya insaflı bir açıklama yapmış oluyor. Kuşkusuz 28 Şubat’ta Bülent Ecevit ile FETÖ elebaşı arasındaki yakınlaşma gözle görülür bir hâl almıştı fakat bu tespit, derin bağlantıları izah etmez. Çünkü Ecevit’ten ve 28 Şubat’tan çok daha önce, 1960’larda Kasım Gülek’in müdahaleleri bilinmeden 2013’teki ani yakınlaşma anlaşılamaz. Bu da II. Dünya Savaşı’ndan sonraki gelişmeleri birbiri ile ilişkilendirmeyi zorunlu kılmaktadır.

2014’ten sonra FETÖ’cüler de Avrupa’ya kaçmaya başladı. Üstelik bu defa çok daha farklı bir durum yaşanıyordu. Adeta kitlesel bir sığınma durumu vardı. FETÖ’cülerin Türkiye’ye karşı yabancı devletlerin müdahale aracı olarak harekete geçmesinin çok önemli sonuçları olacaktı. Artık örgütsel yapılanma ve suç boyutunun dışında bir süreç yaşanıyordu. Daha önce “içeriden” unsurların bu denli açık bir karşıtlık içine girdiği görülmemişti. Bu farklılığı izah etmek ve muhtemel gelişmeleri öngörmek hayatî bir mesele hâline gelmişti. Fakat bütün bağımlı yapılar harekete geçti ve “devlet aklı”nı farklı yönlere çekebilmek için her şeyi yaptılar. Muhafazakâr muhalefet de bu dönemde teşekkül etti. Hâlbuki FETÖ’cülerin ABD ve Avrupa’da yeni bir sürece girdikleri görülüyordu. Onlar din, dil, millet, vatan ve coğrafya ile son bağlarını da kopardılar. 15 Temmuz 2016’daki büyük hadisenin öngörülememesini muhakkak sorgulamak gerekir. Kasım Güleklerin kurduğu bağımlı yapılar, Türkiye’nin bağımsızlaşma yönünde attığı adımları oldukça dar bir çerçeveye sıkıştırmayı başarmıştı.

Livaneli’nin FETÖ meselesini bilerek Ecevit’e indirgediğini söyleyebilirim. Aynı söyleşide Livaneli, Türkiye için çıkış yolunun Avrupa Birliği olduğuna inandığını da söylüyor. Söyleşide işaret edilen tarihin 2000’lerin başı olduğu da belirtilmiş. Söyleşiden Livaneli’nin bu inancını koruduğu da anlaşılıyor. FETÖ’cülerin sığındıkları ülkelerin başında AB ülkeleri geliyor. Fakat Livaneli FETÖ’yü devlete yerleştiren Ecevit’i hedefe koyuyor. Yani ne AB ne de ABD FETÖ ile ilişkilendirilmiyor. Bunun tabiî bir sonucu olarak da Türkiye’nin bağımsızlaşma yönünde attığı kararlı adımlara temas edilmiyor.

Türkiye’de Avrupacı olmaktan öteye geçemeyen güçlü bir sol gelenek var. Bu geleneğin kaçınılmaz olarak kolonyalist bir zihniyete sahip olduğunu bilmek gerekiyor.

#FETÖ
#Amerika
#Avrupa
#Bülent Ecevit
#ABD
3 yıl önce
Livaneli, FETÖ meselesini neden Ecevit’e indirgedi?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?