|
Siyâset, sokaklar ve caddeler

Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra, savaşın dört bir tarafımızı kuşattığı bir coğrafyada bulunuyoruz. Ne kadar tuhaf değil mi? Herkes Soğuk Savaş’ın bittiğini, artık hasreti çekilen bir barış ortamına kavuşacağımızı düşünürken oldu bunlar. Anlıyoruz ki, Soğuk Savaş dünyâsı, adından anlaşılacağı üzere savaşların soğutulduğu, baskılandığı bir dünyâ imiş. Terkibinde savaş olduğu için, onun sona ermesi kendiliğinden barış getirecek zannetmişiz. 1980-1988 arasında hüküm süren, ârızî olarak gördüğümüz İran-Irak savaşının sona ermesi de barış beklentilerini kuvvetlendiren bir gelişmeydi. Hâlbuki daha I.Körfez Savaşı’ndan başlayarak, 1990’larda komşumuz Irak, hemen akabinde Yugoslavya, nihâyet Sûriye cehenneme döndü. Kafkasya’da yaşanan çeşitli çatışmaları, savaşları da buna katabiliriz. Soğuk Savaş’ın bir kokusu yoktu belki. Ama bir rengi vardı. Gâliba ona en fazla yakışan renk puslu griydi. Onun nihayete ermesiyle gri çekildi, siyâh ve kırmızı galebe çaldı. Ukrayna savaşı bunun son evresidir aslında.

Türkiye, bir şekilde bu savaşlara-buna iç savaşlar da dâhildir- tam mânâsıyla doğrudan olmasa da bir şekilde müdahil oldu. Yugoslavya’da Boşnak katliamına karşı NATO ile berâber tepki verdik. Irak ve son olarak Sûriye’de, PKK meselesi üzerinden taraf olduk. Libya’da, Kafkasya’da Azerbeycan-Ermeni savaşında varlık gösterdik. Arap Baharı’nda Türkiye, BAAS rejimlerine karşı yükselen muhalefetleri destekledi. Bu müdahalelerin bir kısmı çok doğru, bir kısmı ise yanlıştı. Kitlesel kıyıma uğrayan Boşnak kardeşlerimizin karşısında sessiz kalmamız gerektiğini kim iddia edebilir ki? Keşke çok daha fazlasını yapabilseydik.. Buna benzer olarak, Ermenistan karşısında Âzerbaycan Türklerine verilen destek için ne söylenebilir? Gelgelelim Libya’da Kaddafi’nin devrilmesine müdâhil olmak son derecede hatâlı bir karardı. Filistin meselesinde İsrâil’e karşı kararlı karşı çıkış son derecede isabetliydi. Türkiye’nin Arap sokağındaki itibârına zirve yaptırdı. Mısır ve Sûriye’de yaşananlar karşısında yapılanlar ise siyâseten ve diplomatik olarak Türkiye’nin içinden çıkılması son derecede zor neticeler doğurdu.

Ukrayna-Rusya savaşında Türkiye’nin takındığı ve bugüne kadar başarıyla yürüttüğü tarafsızlık ve denge siyâsetleri söylediklerimizin sağlamasını yapmayı mümkün kılıyor. Son tahıl krizinde kazanılan başarı tam da Türkiye’nin başarısıdır ve tekmil dünyânın takdirine mazhar olmuştur. İnsan düşünmeden edemiyor, benzer bir tavrı, Arap Baharı esnâsında Sûriye’de ve Mısır’da takınmış olsaydık, acaba bugünkü sıkıntılı tablo ortaya çıkar mıydı? Muhtemelen bunun da doğuracağı bâzı sıkıntılar olurdu. Ama tablonun bugünkü kadar kara olacağını zannetmiyorum. Galiba temel mesele, sokak-siyâset ilişkilerinin doğru kurulması üzerinden ele alınmalı.

Siyâset yapımında sokaklar ihmâl edilecek bir olgu değildir. Sokakları küçümsemeye dayalı, sokaklarda yüzen toplumsal tepkilerin göz ardı edildiği siyâsetlerin başarı şansı yoktur. Ama bu, mutlak bir kriter olmanın çok uzağındadır. Bunun aksine, siyâsetlerin külliyen, karmaşık duygulanımların hüküm sürdüğü sokağa göre ayarlandığı bir siyâset ise eş derecede başarısız olmaya mahkûmdur. Siyâset nihâyetinde bir akıl işidir. Bir teşbih yapacak olursak, siyâset karmaşık sokaklarda değil, düzgün caddeler üzerinde yapılır. Siyâsal başarı caddeleri sokaklara çevirmek değil, sokak şebekelerini ihmâl etmeden onları bir caddeye bağlamaktır. Değilse, o karmaşık sokaklarda, labirentlerde kaybolmak işten bile değildir. Başka memleketlerin sokaklarında ortaya çıkan tansiyonlara göre dış siyâset üretmek ise hatâların en katmerlisi olsa gerekir.

2023 hem Türkiye’de hem de Yunanistan’da seçimlerin yapılacağı son derecede kritik bir târih. Yunanistan siyâsetlerinde Türkiye tehdidi çok kullanışlı bir malzeme olduğunu eskiden beri biliyoruz. İnşaallah bardağı taşıran işlere girmez, ama Miçotakis’in bunu kullanmak isteyeceği muhakkak. Türkiye’nin sabrını sonuna kadar zorlayacağı âşikâr. Son radar kilitleme hadisesi ve arkasından gelen bir Türk Ro-Ro gemisine ateş açılması bunu gösteriyor. Yunanistan sokaklarında bir Türk tehdidi algısının dolaşmasını anlayabiliyoruz. Ama tuhaf olan Yunan caddelerinin de buna göre inşâ edilmiş olması. Türkiye büyük bir devlet olduğunu bu oyunları bozma kabiliyeti gösterebildiği, süreçleri diplomatik ve siyâsal bir düzlemde tutabildiği nispette ispat edecektir. Türkiye’ye yakışan da sokak siyâsetlerine düşmemektir.

#Türkiye
#Rusya
#Ukrayna
2 yıl önce
Siyâset, sokaklar ve caddeler
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…