|

Anne tarifiyle yıldız kazandılar

Anadolu'nun zengin mutfak lezzetlerini ve gastronomi kültürünü dünyaya tanıtmayı hedefleyen ünlü Türk şeflerinin ilham kaynağı anneleri. Dünyanın ilk ve tek Michelin yıldızlı engelli restoranının sahibi Serkan Güzelçoban, annesinin tarhana tarifiyle Michelin yıldızını kaparken, Bangkok’ta yaptığı yemeklerin hikâyesini anlatan şef Fatih Tutak, ilk acemiliğini annesinin mutfağında atmış.

Yeni Şafak ve
04:00 - 25/12/2016 Pazar
Güncelleme: 22:39 - 24/12/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

Dünyada genel kabul görmüş en prestijli ödüllerden olan Michelin yıldızlı restoranlar ve şefler arasında Türkler de var. Bizler tanımasak da onlar, Türk mutfağını dünyada başarıyla temsil ediyor. Türkiye'nin zengin mutfağını ve gastronomi kültürünü dünyaya tanıtmayı hedefleyen bu Türkler, dünyanın en iyi 50 restorantı listesine girme potansiyeli olan önemli mekanlara sahip. Dünyanın ilk ve tek Michelin yıldızlı engelli restoranının şefi Serkan Güzelçoban, Bangkok'ta yaptığı yemeklerin hikayelerini anlatan şef Fatih Tutak ve Türk mutfağının Avustralya'daki önemli temsilciliğini yapan Somer Sivrioğlu, başarılı şeflerimizden bazıları. Bu üç şefin bugünlere gelmesinde annelerinin emekleri büyük. Kimi annesinin tariflerini modernleştiriyor kimi annesinin mutfağını alt üst ederek içinde aşçıyı ortaya çıkarmış kimi de annesinin restoranında edindiği tecrübesiyle kariyerine yön vermiş.



BULAŞIKCILIKTAN MICHELIN YILDIZINA


Dünyanın ilk ve tek Michelin yıldızlı engelli restoranının sahibi olan Serkan Güzelçoban'ın kendisi de Michelin yıldızına sahip üç Türk şeften biri. Bu ödülü ona kazandıran başarı ise 'Handicap' isimli restoranında annesinin reçetelerini uygulaması. Mutfağını Doğu ve Batı'nın buluşması olarak tanımlayan 31 yaşındaki genç şef, Almanya'da doğup büyümüş. Güzelçoban, 13 yaşındayken babasından harçlık istediğinde kendi parasını kendi kazanması gerektiği gerçeğiyle karşılaşır ve babası tarafından bir Türk restoranında bulaşıkçı olarak işe başlar. Liseyi bitirdikten sonra aşçı olmaya karar verir ve büyük otellere başvuru yapar ama 'Türkler'den bir şey olmaz' tavrıyla karşılaşır. Hayal kırıklıklarının kendisini yıldırmadığını söyleyen Güzelçoban, "İyi bir şef olabilmek için sürekli gezdim. Küçük büyük demeden her restoranın mutfağına girdim. Michelin yıldızlı restoranlarda staj, İspanya'da aşçılık yaptım. 2009'da otelcilik yapan, sanayici Würth Group'un restoranlarında çalışmaya başlamam ise hayatımı değiştirdi. Orada çalışırken ikinci restoranı açtık. Bir gün restorana pek gelmeyen babam geldi. 'Oğlum senin köklerin nereden geliyor sen ne yapıyorsun?' dedi. Sonra çok düşündüm. Özümden bir şeyler yapmaya karar verdim. Annemden revani, tarhana tariflerini istedim. Türk yemekleriyle öğrendiğim teknikleri birleştirdim. Sonrasında Michelin yıldızını kazandım. Annem de 'Yıldızın yarısı benim' diye takılır. Bir ay önce kendi restoranımı açtım" diyor.







YEMEKLERİ HİKAYELENDİRİYOR


Yemekleriyle Bangkok'ta hikâyeler anlatan şef Fatih Tutak ise sekiz yaşındayken annesinin kavurduğu soğan kokusundan etkilenip mutfağa aşık olmuş. Annesi yemek yaparken sürekli onu izleyip tek kaldığında mutfağın altını üstüne getirmiş. Aşçılık yetenekleri ailesi tarafından fark edilen Tutak, Bolu Mengen Aşçılık Meslek Lisesi'ne yazdırılmış. Bu işin temelini Türk şeflerinden öğrendiğini söyleyen Tutak, özellikle Asya ve çevresine yaptığı gezilerden ilham aldığı özel lezzetler hazırlıyor. Yeni tarifleri, pişirme yöntemlerini araştıran ve uygulayan deneyimli şef, gastronomi kariyerinde önemli restoran ve oteller barındırıyor. Hong Kong'da sunduğu özgün ve eşsiz ürünler ile öne çıkan Tutak, Kopenhag'da bulunan dünyanın önde gelen restoranlarından NOMA ve Tokyo'da bulunan 3 Michelin yıldızlı Nihonryori Ryugin gibi restoranlarda da çalışmış. Singapur'da bulunan Marina Bay Sands'de de Executive Sous Chef'lik yapan Tutak, buralarda kazandığı deneyimi Bangkok'da bulunan 130 yıllık tarihi bir bina olan The House on Sathorn mutfağında sergiliyor. Ürettiği yemeklerde tasarım yapan Tutak, "Geçmişi olan bir binada farklı bir konsept uygulamam gerekiyordu. Binanın karşısına geçip neler yapabileciğimi düşünürken hikayesi olan yemekler yapmalıyım dedim ve yemeklerimi tasarlamaya başladım. Malzemelere hayat veriyorum. Her yaptığım tabağın bir hikayesi var. Bu hikayeleri de misafirlerime anlatıyorum" ifadelerini kullanıyor.







Aile hayatı olmadan olmaz


Pek çok yemek kitabıyla Türk mutfağını dünyaya tanıtan Somer Sivrioğlu, Bilkent Üniversitesi'nde İşletme okuduktan sonra yüksek lisans için Avustralya'ya gitmiş. Sivrioğlu ilk olarak Sidney'de bulunan Efendy restoranını açmış. Efendy, ünlü Hollywood yıldızları dahil pek çok ziyaretçi tarafından yoğun ilgi gördükten sonra farklı konseptle yeni bir yer için kolları sıvayan Sivrioğlu, Anason'u açmış. Mahatma Gandi'nin "Önce görmezden gelirler, sonra gülerler sonra savaşırsınız ve sonunda da kazanırsınız" sözünü kendine düstur edinen Sivrioğlu, "Avusturalya'ya gittiğimde 10 yıl boyunca Alman, Japon, Amerikan mutfaklarının üst düzey yöneticiliğini yaptım. Bu sürede de Türk mutfağının temsil edilemediğini gördüm. Bir kebap kültürü var orada ama inanılmaz kötü. Eşime 'Ben artık profesyonel olarak çalışmaktan sıkıldım, kendi restoranımı açmak istiyorum' dedim. Bu iş iyi bir aile hayatı olmadan yapılamaz. Onların desteklemese bu yere gelemezdim. Türkiye'deyken annemin bir restoranı vardı. Onun yanında birçok şey öğrendim. Efendy'de ağırlık olarak et vardı. Kendimizi ispatladıktan sonra yeni arayışlara girdik ve 8 ay önce yeni mekanımızı açtık" şeklinde anlatıyor.


#Serkan Güzelçoban
#Michelin yıldızı
7 yıl önce