|

Araplar’ı en iyi biz anlatırız

Amerika’nın politikası ve hayat görüşünü en iyi şekilde empoze ettiği Hollywood sineması, her daim Ortadoğu sorunlarına değindi. Son yıllarda taktik değiştiren Amerika, artık Arap yönetmenlerin koltuğa oturduğu filmlere ödül vermeye başladı. Ancak bugüne kadar ödüllendirilen ve parlatılan hiçbir filmde Arap halkının gerçekliklerine değinilmedi. En son aday olan Lübnan yapımı “Hakaret” filmi de yine Filistin meselesi batının kabul edeceği çerçeveyle anlatıyor ve tarafsızlıktan tamamen uzaklaşıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 28/01/2018 Pazar
Güncelleme: 06:33 - 27/01/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
​Bu yıl Oscar adaylığına iki Arap yönetmenin filmi dahil oldu
​Bu yıl Oscar adaylığına iki Arap yönetmenin filmi dahil oldu

Bu yıl Oscar adaylığına iki Arap yönetmenin filmi dahil oldu. Ortadoğu’nun en büyük iki sorunu, Suriye iç savaşı ve Filistin meselesini konu alan yapımlar, birçok üllkenin arasından seçildi. Suriyeli yönetmen Fares Fayyad “Halep’teki Son Adamlar”belgesiyle, Lübnanlı yönetmen Ziad Doueiri, “Hakaret “ isimli filmiyle Oscar adayları arasına girdi. Akademi’nin Arap yönetmenlerin filmine ilgisi kuşkusuz Amerika’nın Ortadoğu siyasetiyle paralel ilerliyor. Amerika’nın politikalarının güçlü bir aygıtı olan Hollywood sineması, uzun yıllar terörist, iki kelime konuşmayan cahil ve kurtarılmaya muhtaç bir Arap figürünü yansıttı. Ancak gelişen teknolojiyle birlikte her ülke kendi sinemasını oluşturmaya başladı. Elbette, buna Amerikan film endüstrisinin de dahil olması gerekiyordu. Arap yönetmenlerin koltuğa oturacağı ve Arap ülkelerinin sorunlarını anlatan filmler, onların süzgecinden geçmeliydi. En iyi belgesel dalında aday olan Feras Fayyad’ın yönetiminde Suriye, Danimarka ve Almanya yapımı ortak belgesel, sosyal medyadan tüm dünyanın takip ettiği ve tamamen gerçek bir hikayeyi anlatıyor. Manipule edemeyeceği yalın bir gerçekle karşılaşan Amerika, sözde demokrasi anlayışı ile belgeseli ödüllendirmeye değer gördü. En iyi yabancı dilde Oscar’a aday olan Lübnan ve Fransa ortak yapımı “Hakaret”filmi Lübnan’daki Filistinli mülteci sorununa değiniyor.

KEŞKE ŞARON KÖKÜNÜZÜ KAZISAYDI

Ziad Doueiri’nin yönetmenliğini yaptığı film Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta geçiyor. Filistinli mühendis Yaser, bir inşaatta ustabaşı olarak çalışır. İnşaat çalışmasının yapıldığı sokakta oturan Tony, Filistinli Yasser ile balkonundaki su gideri nedeniyle karşı karşıya gelir. Basit bir anlaşmazlık sonrası çıkan tartışma, bütün ülkenin gündemine taşınan bir soruna dönüşür. Yönetmen, aşırı sağcı bir Hristyan olan Tony’nin kavga sırasında Yaser’e “Keşke, Şaron hepinizin kökünü kazısaydı” demesinin ardından çığrından çıkan olaylar dizisini ustalıkla yansıtıyor. Filmde, Filistin mültecilerin sorunları, daha çok Beyrut’ta yaşayan ırkçı bir karakter üzerinden ele alınıyor. Tony, Yaser’e hakaret etse de bunun altında yatan büyük acıları vardır. Mahkeme salonundaki konuşmaların çoğunluğunda “Filistinliler sanki yeryüzünde tek kendileri acı çekiyormuş gibi davranmaktan vazgeçsin” mesajı verilir.


FİLM PROTESTO EDİLDİ

İyi bir eğitim aldığı halde inşaatlarda kaçak olarak çalışan, mülteci kampında zor bir hayat sürdüren Filistinli Yaser, sadece sakin bir hayat istemektedir. Lübnanlı karısı ile hayat mücadelesi veren Yaser, gençliğinde Filistin Kurtuluş Örgütü üyesidir. Yönetmen meselesinin insani boyutunu ele alıyor. Fakat, Beyrut’ta milislerin Hristiyan sahil kasabalarında yaptığı saldırıları tüm yönleriyle gösterirken, Sabra ve Şatila katliamı gibi olaylara asla değinmiyor. Gösteriminin ardından Ortadoğu basınında büyük yankı uyandıran film, sert eleştirilere neden oldu. Filistin’in Ramallah kentindeki eylemlerde, yönetmen, Doueiri, Filistin karşıtı olarak protesto edildi.


60 YILDIR VERİLİYOR

Elbette bu adaylıklar Araplar için ilk değildi. 1929 yılından beri verilen Oscar ödülleri, 1957 yılına kadar sadece İngilizce dilinde çekilen filmlere veriliyordu. Ancak, bu yıldan itibaren en iyi yabancı dilde film kategorisi eklendi. O dönemlerde , Arap dünyası Oscar ödülleriyle ilgilenmiyordu. Orta doğu ülkelerinde de tüm dünyada olduğu gibi Hollywood yapımı filmler izleniyordu. Oscar ödülleri ise sadece ünlü yıldızların boy gösterdiği bir tören olarak takip ediliyordu. Daha sonraki yıllarda ise Arap dünyası Oscar ödüllerine ayrı bir önem vermeye başladı. Mısır, Lübnan, Filistin, Fas ve diğer Arap ülkeleri adaylık yarışına girdi. Aday gösterilen filmlerin büyük çoğunluğu Arap ülkelerinde yaşanan sorunlara değinen filmler oldu. Bu filmlerin en belirgin özelliği ise Batılı ülkelerinin yapımcılığında ya da ortak yapım olarak üretilmesiydi.


BATI’NIN SEVDİĞİ KAHRAMANLAR

Batı dünyasının Ortadoğu’yu anlatan filmlere ilgisi ise daha eskilere dayanıyor. 1969 yılında en iyi yabancı dilde Oscar alan “Z” Fransız-Cezayir ortaklığında ve Yunan Costa-Gavras’ın yönetmenliğinde, işgalin anlatıldığı taraflı bir film. 1983 yılında ödülü alan “Parti” isimli film ise yine İtalya ve Cezayir ortak yapımı olarak ve yine bir Avrupalı yönetmen tarafından beyaz perdeye taşınır. İlk kez 2006 yılında Cezayirli bir yönetmen olan Raşid Buşareb’ın “Z” isimli filmi adaylığa oynar. Elbette bu filmde Fransa, Belçika, Fas ve Cezayir ortak yapımıdır. Cezayirli biri, yönetmen koltuğuna otursa da Fransa’nın Cezayir k katliamlarını anlatmaz. 2. Dünya Savaşı sırasında; Abdülkadir, Yaser, Said ve Mesut Nazi işgalinden kurtulmak için Fransız ordusuna katılırlar. Daha önce Fransa’yı hiç görmemiş olan bu askerler, Fransa topraklarını Nazi askerlerinden korumak için canlarını ortaya koyarak savaşırlar. Sonuçta bir Arap’ın kahraman olarak gösterilmesi için Fransız ordusunda savaşması kaçınılmazdı. Neredeyse yüzyıldır değişmeyen bir gelenek olarak ödül alan Arap filmleri her zaman Batı’nın çerçevesinin dışına çıkamadı. Amerika, Ortadoğu politikalarını sinema aracılığıyla empoze etmeyi sürdüyor. Yönetmen koltuğunda Araplar olsa da Arap halkının gerçekliğini ve tarihini yansıtan filmler ortaya çıkmıyor. Yakın gelecekte ise bu tür filmler ödüle layık görülecek gibi de durmuyor.


Her filmde İsrail mağdur oluyor

Amerikalı ve Avrupalı yapımcılar hiç gündemden düşmeyen Filistin meselesine de her daim ilgi gösterdi. 2005 yılında Filistin, Almanya, Fransa, Hollanda ve İsrail ortak yapımı “Vaad Edilen Cennet” tüm dikkatleri üzerine çekti. Hani Ebu Esad yönetmenliğindeki film , o yıl En İyi Yabancı Dilde Film Altın Küre Ödülü’nden Oscar adaylığına kadar onlarca ödüle layık görüldü. Değişmeyen bir gelenek olarak filmde yine İsrail’in işgal ve haksızlıklarına yer verilmedi. İki Filistinli'nin Tel Aviv’e intihar saldırısı yapmak için giriştikleri çalışmalar konu edildi. Bu kez 2013 yılında Hani Ebu Asad, Filistin yapımı Omer filmiyle zinciri kırdı. Arap tarihinde ilk kez sadece Arap yapımı bir film Oscar’a aday gösterildi. Fırıncılık yapan Filistinli Ömer ile Filistinli işbirlikçileri konusunu ele alındığı film, İsrail tarafından beğeniyle karşılandı. Daha önce de yine aynı konuyu işleyen İsrail filmi ‘Beytüllahim’ de Avrupa film festivallerinde ödüle layık görüldü. Filistinli işbirlikçilerle çalışan İsrailli yetkililer, her iki filmi beğendiklerini söyleyen açıklamalar yaptılar.


#Hakaret
#Lübnan
#Sinema
#Filistin
6 yıl önce