|

NATO caydırıcılık stratejisinde bundan sonraki adım ne?

İttifak, güneydeki riskleri dikkate almadığı takdirde, caydırıcılık meselesinde kanatlar arasında yapacağı bir seçiciliğin/ayrımın NATO güvenliğinin bölünmezlik ilkesine zarar vermesi kaçınılmaz olacak.

Yeni Şafak ve
03:00 - 3/05/2016 Salı
Güncelleme: 22:24 - 2/05/2016 Pazartesi
Yeni Şafak
Prof. Dr. NurşiN Ateşoğlu Güney

BİLGESAM Bşk. Yrd.


NATO'nun geçen seneki Galler Zirvesi'nde Rusya'nın Avrupa'nın kuzey-doğu kanadına yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğu ifade edilmişti. Müttefikler, geçen sene bu yeni Rus tehdidini hayata geçirecekleri acil tedbirlerle ortadan kaldırabileceklerine inanıyorlardı. Nitekim Galler Zirvesi'nde İttifak Harekât Planı'nı (Readiness Action Plan) kabul ederek İttifak'ın olası bir kriz durumunda gerek Baltıklar gerekse de Doğu ve Merkezi Avrupa'daki müttefiklerine 48 saat içinde caydırıcı bir askeri destek sağlayabilmesi planlanmıştı. Bu kararlar alındığında beklenti yalnızca, NATO'nun kuzey-doğu cephesine yönelik olası Rus saldırısının melez (hybrid) bir çatışma modeli çerçevesinde gerçekleşmesiydi. Oysa son bir senede ortaya çıkan Rus askeri kuvvetleriyle ilgili veriler bu beklentiyi radikal bir biçimde değiştirdi.



RUSYA'NIN ÜÇ AYAKLI SAVAŞI AVRUPA GÜVENLİĞİNİ SINIYOR


Müttefikler huzursuzluk içerisinde şunu fark ettiler; Kırım stili melez savaş taktiklerinin yanı sıra Kremlin'in elinde başvurabileceği iki yeni askeri mücadele modeli daha var: İlk model, Moskova'nın melez savaş yöntemlerini savaş alanında konvansiyonel kuvvetleriyle destekleyebileceği yeni bir konvansiyonel savaş modelidir. İkinci modelde ise Rusya Batı'yı taktik nükleer silahların kullanılacağı sınırlı bir alan savaşı ile tehdit etmektedir. Zaten Rusya'nın 30 Eylül'de Suriye'de gerçekleştirdiği hava saldırısı Moskova'nın artık askeri müdahalelerini yalnızca Kırım modeli melez savaş yöntemi ile sınırlamayacağını kanıtlamıştır. Sonuçta, Moskova A2/AD (Anti-Acess- Area Denial) olarak işlev gören konvansiyonel kuvvetleriyle ( yani rakip gücün belirli bir alana girmesini engelleyerek alan üstünlüğünü sağlayan konvansiyonel kuvvetleriyle) kendisine Kola yarımadası, Karadeniz ve Kaliningrad gibi alanlarda stratejik manevra zemini sağladı ve bu alanlara Batı'nın askeri erişimini kısıtlayabildi. Tüm Avrupa sıkıntıyla bu gelişmelerin yaşandığı kuzey ve doğu hatlarına bakarken Moskova Suriye'e müdahale ederek NATO'nun Akdeniz'deki hareket kabiliyetini de kısıtlayabilir hale geldi. Rusya Federasyonu Batı'nın tahminlerinin aksine geçmişte yaşanan askeri çatışmalardaki başarısızlıklarından ders çıkarmasını iyi bilmiş ve bazı konvansiyonel askeri yeteneklerinde- özellikle A2/AD yeteneklerini bağlamında- modernizasyon konusunda epeyce yol kaydetmiştir. Fakat, Moskova yönetimi Avrupa ve Ortadoğu 'da bugüne kadar uygulamış olduğu bu üçayaklı stratejiyle çatışmaların doğrudan tarafı olmadığı görüntüsünü de vermek istemiştir. Örneğin Ukrayna'da Rus askerleri yerine çatışma sahasına “yeşil küçük adamları” sürerek, savaş alanını ve tarafların kimliğini muğlak hale getirmiş; NATO'nun 5. Maddesini tırmandıracak davranışlardan özellikle sakınmıştır. İşte, bu nedenle Batılı askeri uzmanlar Rus askeri tehdidi konusunda bir süre yanılsama yaşamıştır. Tabi bu yanılsamada Moskova'nın genelde NATO'nun karşısındaki konvansiyonel açığını kapamamış olması da etkili olmuştur.



NATO NE YAPABİLİR?


Hâlihazırda Doğu ve Merkezi Avrupa ülkeleriyle Baltıkların, hemen yanı başında mevzilenmiş üstün nitelikteki Rus konvansiyonel kuvvetleri karşısında ciddi bir askeri zafiyet içerisinde oldukları bilinen bir gerçek. A2/AD kapasitelerine dayalı Rus askeri varlığı nedeniyle İttifak'ın bu ülkelere karşı bir erişim zafiyeti içerisinde olduğunu görüyoruz. Batı'da kendi kendine itiraf etmeye başlıyor; bu ülkelerden bazıları olası bir ani Rus konvansiyonel askeri saldırısıyla karşı karşıya kalabilir. İttifak'ın kuzey-doğusunda yer alan bu ülkelerin güvenliklerinin garanti altına alınması için olası saldırganın cezalandırılmasına dayanan bir caydırıcılık mekanizması (Deterrence by Punishement) bugüne kadar mevcuttu. Rusya'nın yeni stratejisi bu mekanizmayı zorlamakta. Ayrıca Rusya'nın 2000 sonrası benimsediği taktik nükleer silahların kullanılabileceği bir savaş olasılığı NATO caydırıcılığı sınırlarken ani ve kısıtlı bir konvansiyonel saldırı riski melez çatışma doğasıyla birleşerek Rusya hanesine önemli bir avantaj olarak işleniyor.



Peki, neden NATO'nun stratejik adımı atması bu kadar gecikti? NATO'nun 28 üye ülkesi bir sene öncesine kadar, İttifak'ın kuzey-doğu kanat ülkelerine yönelik konvansiyonel bir Rus saldırısının gerçekleşme olasılığını öngörmüyorlardı ve Spearhead Force olarak bilinen Ortak Müttefik Acil Müdahale Gücü'yle bu ülkelerinin mevcut caydırıcılık problemini aşmayı planlamışlardı. Ancak bugün, 5000 askerden oluşacak ve 48 saatte kriz bölgesine konuşlandırılacak Müttefik Acil Güçleri'nin Gürcistan ya da Don Bas'da gerçekleştirilen cinsten olası bir Rus konvansiyonel saldırısında kifayetsiz kalacağı bilinen bir gerçek. Moskova'nın yeni üçayaklı askeri stratejisi gereği Kremlin, İttifak'ın kuzey-doğudaki müttefiklerine yönelik başlatacağı olası bir konvansiyonel saldırıyı elindeki A2/AD askeri imkânlarıyla birkaç saat ya da dakikalar içerisinde sonuçlandırabilir. Bu zaman zarfında, 28 NATO üyesinin siyasi bir karar verip Acil Askeri Müdahale Gücünü kriz alanına intikal ettirmeleri iyimser bir tahminle ancak 48 saat içerisinde olabilecek. Sonuçta, bu NATO kuvvetlerinin erişimi İttifak tarafından sağlandığı anda Rus saldırganlığının caydırılması bakımından oldukça geç kalınmış olunabilir. Daha da önemlisi 5000 askerden oluşan bu NATO Acil Müdahale Gücünün sayısal olarak üstün durumdaki Rus askeri kuvvetleri karşısında yetersiz kalma olasılığı da bulunmakta. Bu durum, Baltık, Doğu ve Merkezi Avrupa ülkelerinin Rus askeri konvansiyonel kuvvetleri karşısındaki mevcut askeri zafiyetleriyle birleşince Moskova'nın sınırlı bir konvansiyonel-nükleer savaş senaryosunu pratiğe geçirmesi için elverişli bir ortam ortaya koyuyor.



RUSYA İLE İLİŞKİLERİN BAĞLAMI


Bugün bir dönüm noktasındayız. İttifak'ın Varşova Zirvesi öncesi kuzey-doğu kanattaki müttefiklerini olası bir Rus saldırganlığı ya da saldırı tehdidi karşısında yalnız bırakmayacağı konusunda ikna edebilmesi gerek. Bunun için Brüksel'in iki husus üzerinde karar vermesi gerekmekte. İlk olarak, NATO Kuvvetlendirilmiş Erken İleri Savunma Gücü (Enhanced Forward Defence) oluşturabilir ve bu gücü kuzey-doğu kanat ülkelerinde konuşlandırabilir; böylece Moskova'nın bu ülkelere yönelik olası bir saldırıyı ve bunun doğuracağı yüksek maliyeti düşünerek bu tür bir eylemden vaz geçmesi (deterrence of denial) sağlanabilir. İkinci olarak NATO, Rus sınırlı taktik nükleer savaş senaryosu karşısında nasıl bir tutum takınacağı konusunda karar vermek zorunda. NATO'nun 28 üyesinin bu bağlamda en çok zorlanacağı nokta Rusya'yla olan diyalogları bağlamında 1997 Rusya-NATO Kurucu Senedi'nin getirmiş olduğu sınırlamaları aşmamaya yani Rusya'yı provoke etmemeye çalışmaktır.



Tabi, şu ana kadar bahsettiğimiz hususlar sadece NATO'nun kuzey-doğu kanadında caydırıcılığın yeniden tesis edilmesiyle ilgili. Oysa İttifak'ın Varşova Zirvesi öncesi bir de güney kanadının muhatap olduğu güvenlik sorunları var. İttifak, güneydeki riskleri dikkate almadığı takdirde, caydırıcılık meselesinde kanatlar arasında yapacağı bir seçiciliğin/ayrımın NATO güvenliğinin bölünmezlik ilkesine zarar vermesi kaçınılmaz olacak. Dolayısıyla son bir can alıcı tespit yapalım: NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO'nun güney sınırı olan Türkiye-Suriye sınırına yönelik DAEŞ tehdidi kapsamında Kilis'e düşen roketleri de düşünmek zorunda kalacaktır. Tüm kuzey-doğu kanadı yeniden yapılandırılırken İttifak'ın Türkiye'ye yönelik ne türde bir güvence tedbiri vereceği bu İttifak caydırıcılığının temeli olan güvenilirlik ve bölünmezlik ilkeleri açısından büyük önem arz ediyor.


#NATO
#Galler Zirvesi
#Rusya
#NurşiN Ateşoğlu Güney
8 yıl önce