Sinemada ikinci vizyon dönemi

Sevda Dursun
Sevda Dursun
04:0019/08/2025, Salı
G: 19/08/2025, Salı
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Son yıllarda boşalan sinema salonlarını canlandırmak için eskinin filmlerini ikinci kez vizyona sokma yarışı başladı. Yeni Şafak’a konuşan yapımcı ve yönetmenler, eski filmlerin yeniden vizyona girmesinin geçici bir çözüm olduğunu ve sektörü canlandırmaya yönelik olmadığını belirtti.

Pandemi sonrası dijital platformlara olan rağbetle birlikte izleme alışkanlıklarının değişmesi, tüm dünyada sinema salonlarının boşalmasına sebep oldu. Bir zamanlar Türkiye’de yıllık 70 milyonlara ulaşan sinema seyirci sayısı, geçtiğimiz yıl 32 milyon olarak hesaplandı. Sinema endüstrisinin sürekli aşağı doğru bir seyir izlemesi, yeni bir çıkış arayan sinema salonu sahipleri ve dağıtıcılarında eskinin çok izlenen kült filmlerini yeniden seyirciye sunma fikrini doğurdu. Ancak son zamanlarda klasik olmasa da birçok film üstelik bir veya iki sene önce vizyonda olan filmler yeniden gösteriliyor. Baba, Whiplash, Issız Adam, Duvara Karşı, Dağ 2, Müslüm, Bergen, Düğün Dernek, Arif V 216 ve İncir Reçeli ikinci kez vizyona giren filmlerden bazıları. Peki sinema sektörü neden eski filmleri yeniden vizyona sokuyor? Bu durumun salonları canlandırmaya yarayıp yaramayacağını sektördeki isimlerle konuştuk.

Murat Onbul, Ertuğrul Fındık, Murat Saraçoğlu, Meryem Beyza Er.

SEANS BOŞ KALMASIN ÇABASI

Eski filmlerin yeniden vizyona girmesinin, bu filmleri sinemada seyretme şansı bulamayanlar için kıymetli olabileceğini söyleyen Yönetmen Murat Onbul, bu durumun sektörü canlandıracağından pek emin olmadığını söyledi. Onbul: “Bu biraz seans boş kalmasın çabası gibi geliyor bana. Malum, sinema filmi üretimi oldukça azaldı, yapılan filmler de sinema seyircisi için yapılmıyor, daha çok sinemada görünüp dijital platformlara satılmak için yapılıyor. Gerçekten kaliteli yapımlar için talep var mı? Günde 20 saat baktığımız telefon ekranı görsel hafızamızı yok etti. Reels seyrederek aldığımız 30 saniyelik hazlar gerçek zevk algılarımızı köreltti. Ama bu artık yeni gerçeklik ve bu gerçeklikte eski dünya senaryolarının; aşklarının, çatışmalarının, savaşlarının, zaferlerinin bir karşılığı var mı?” dedi.

BAĞIMSIZ SİNEMA İLE SALONLAR AYAKTA KALMAZ

Eski filmlerin yeniden vizyona girmesini seyircisi yok olmak üzere olan bir sinemanın çaresiz çırpınışları olarak gördüğünü söyleyen Yapımcı Ertuğrul Fındık, şunları söyledi: “Eski bir filmin belli bir sayıda kişi tarafından izlenmesinin yapımcı ve dağıtımcı arkadaşlara -üç beş kuruş- kazandırmak dışında bir anlamı yok. Bir filmi yeniden gösterime sokmanın da adabı vardır. Film yenilenir, yeniden dublaj yapılır, çok kült bir filmdir, perdede izlemek için insanlar can atıyordur, yeniden gösterim yapılabilir. Nostaljik duyguları gıdıklayıp üç beş bilet satmanın sektörel bir anlamı yok bana göre. Türk sinema sektörüne devletin -evet maalesef devletin- yapısal bir müdahalede bulunması gerekiyor. Çok hızlı alınacak önlemler var. Sinema salonlarının kalitesi berbat durumda, denetim yok. Kayıp kaçak oranları yeniden yüzde 30-40’lara çıktı. Dengesiz bilet fiyatlarını promosyonla dengelemek mümkün. Seyirci nüfusu artarsa her şey düzelir. Bağımsız sinema ile salonlar ayakta kalamaz.”

MANTIKLI BİR ARA ÇÖZÜM

Bu durumun arkasında, sinema sektörünün son yıllarda yaşadığı dönüşümün yattığını söyleyen Yönetmen Murat Saraçoğlu, şu ifadeleri kullandı: “Yüksek bütçeli film üretmek, bugün çok daha büyük bir risk. 60-70 milyon liralık bir yapım için izleyici garantisi vermek imkânsıza yakın. Bu nedenle klasikleşmiş yapımları yeniden gösterime sokmak hem nostaljik bir değer yaratıyor hem de sinema salonlarını canlı tutuyor. Ancak izleyici alışkanlıkları da değişti. Sinema salonları artık eskisi gibi ‘filmle baş başa kalınan’ yerler değil. Seyircilerin telefon kullanması, yiyecek-içecek tüketimi, dikkatin dağılması gibi durumlar, film deneyimini farklılaştırıyor. Ev konforunda, dijital platformlardan film izleme alışkanlığı güçlenmiş durumda. Bunun yanında, dizi sektörü Türk yapımlarını dünya çapında bir ticari başarıya taşıdı. Kısa sürede daha yüksek gelir elde etme imkânı, sinema yerine diziyi tercih etmelerine yol açıyor. Tüm bu nedenlerle, ikinci vizyon uygulaması bugün için sektör adına mantıklı bir ara çözüm gibi görünüyor.”

SADECE NOSTALJİK BİR HOŞLUK

“İzleyiciyi salonlara çekmek için eski filmleri yeniden vizyona sokmak sadece nostaljik bir hoşluk olabilir, ancak bu yaklaşım, sinemanın olması gereken yere dönmesi için asla yeterli değildir” diyen Yönetmen Meryem Beyza Er ise şu tespitlerde bulundu: “Asıl sorun, seyircinin sinemaya olan güvenini kaybetmiş olmasıdır. Bu yüzden sadece ve sadece özgün filmler üretilmelidir. Sektörün tüm paydaşları arasında güveni yeniden tesis etmek gerekir. Dağıtımcılar, sinemacıları yanlış yönlendiren pazarlıklar yapmak yerine, asıl işlerini yaparak çektiğimiz filmleri seyirciyle buluşturmalıdır. Film üretimini artırmak yerine başka çareler arandığını gördükçe hissettiğim kırgınlık çok büyük oluyor. Batan gemiyi kurtarmak yerine, elimizdeki cevheri tekrar işlememiz gerektiğinin hatırlanmasını umuyorum.”



#Sinema
#Film
#Aktüel