|
Yeni siyasi gündem…
Sıcak siyasette dar alanda mücadele evresi başladı.

Seçimlere nasıl bir hükümetle gidileceği, seçim kampanyasının dinamikleri ve seçimler-sonuçları önümüzdeki aşamanın kritik virajlarını oluşturacak.

Şüphe yok, ilk tartışma Davutoğlu'nun hükümet kurma görevini iade edip etmemesiyle başlayacak.

Başbakan bu konudaki eğilimini önceki gün açıkladı. Hükümet kurma faaliyetlerinde henüz tüm yolların tüketilmediğini ima eden, parlamentonun inisiyatifi çerçevesinde erken seçim hükümeti ve kararı için görüşmelerini sürdüreceğini söyleyen Davutoğlu'nun bu tavrı bir yanda… Aynı gün böyle bir davranışın yetki gaspı olacağını, Davutoğlu'nu hükümet kurma görevini iade etmeye davet eden Kılıçdaroğlu tavrı öte yanda, bu ilk tartışmanın niteliğine şimdiden işaret etti…

Meselenin, siyasi partilerin sadece teknik görüş farklılıklarından oluşmadığı açık. Söz konusu olan aynı zamanda seçimlere doğru, alan hakimiyeti arayışlarıdır.

Seçimler sonrası tek başına iktidar olma ihtimalini yüksek gören ve stratejisini buna göre ayarlayan AK Parti, Meclis'teki tüm partilerin üye vereceği anayasal seçim hükümetinin kurulmasına meydan bırakmadan, seçimlere parlamantonun erken seçim kararıyla ve kendisinin oluşturacağı azınlık hükümeti formülüyle gitmek istiyor.

AK Parti'nin bu açıdan doğal olarak güveneceği parti MHP'dir. Bu siyasi parti azınlık hükümeti konusunda daha önce olumsuz bir tutum almışsa da, anayasal seçim hükümetine her siyasi partinin üye verecek olması, yani HDP'li milletvekillerinin bakanlık yapacak olması, MHP'nin bu partiye yaklaşımı açısından sorun üretecektir.

MHP, bu hükümete bakan vermeden bir hükümette AK Parti-HDP ortaklığını zorlayacak ve buradan oy toplamayı mı hedefleyecektir yoksa HDP'nin hiç bir koşulda bakanlık göreviyle ilişki kurmaması için azınlık hükümeti formülüne evet mi diyecektir?

Şimdilik sorulardan birisi budur.

CHP muhtemelen koalisyon görüşmeleri sırasında benimsediği meşruiyetçi eleştirilerini ve siyaset tarzını sürdürecektir. Koalisyon konusundaki başarısızlığı AK Parti'nin sırtına yükleyerek, “yapıcı siyaset iddiası'yla oy talep edecektir.

HDP ise en sıkışık ve pasif durumda olan partidir. Yüzde 13 barajını aşarken Türkiyelilik dili, barış umudu gibi iki ana dalganın üzerine oturan HDP, seçim sonrası iyi bir performans gösterememiştir. Kandil, bu siyasi partinin hareket alanını, başka bir ifadeyle siyaset alanını daraltmış, HDP'ye vasilik yapmaya soyunmuş, siyasi alanda ön almıştır.

Bu durum, HDP temsilcilerini pasif bir konuma ittiği gibi, kamuoyu karşısında Kürt Hareketi'nin edilgin bir parçası görüntüsünün pekişmesine yol açmış durumdadır. Çatışmaların, PKK eylemlerinin, özerklik denemelerinin bu siyasi parti açısından sorun oluşturduğu ve oluşturacağı açıktır.

HDP, seçimlere nasıl bir dil üzerinden gidecektir, 7 Haziran'da aldığı oyları nerede ve ne kadar koruyacaktır, bu dönemin bir başka önemli sorusudur.

Önümüzdeki bir kaç ay bu pistlerde yaşanacak gelişmelere tanıklık edeceğiz…


Not. Yıllık izin zamanı geldi. Yazılarıma 28 Ağustos'a kadar ara vereceğim. 10 gün sonra buluşmak üzere.
#mhp
#koalisyon
#ak parti
9 yıl önce
Yeni siyasi gündem…
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’