Neçirvan Barzani, referandum kararı nedeniyle, Kürdistan Bölgesi’ne bir askeri müdahale olacağına ihtimal vermediğini kaydettiği röportajında; Bize yardım eden ülkeler özellikle ABD, İngiltere ve Fransa’dır. Özellikle ABD ve Fransa çok ciddi bir şekilde bizimle hazır bulunuyorlar. Bununla birlikte BM’de Bağdat’la görüşme yapmamıza hazır. Hiç şüphesiz değindiğim gibi kırmızı çizgimiz çok açıktır. Amacımız bağımsızlıktır. Bağdat ile yapacağımız görüşmeler de bu amacımıza kavuşmaktır. Şüphesiz bu amacımıza savaşla kavuşmak istemiyoruz. Bağdat’la karşılıklı anlayış ve diyaloglarla çözmek istiyoruz. Ben kesinlikle Kürdistan Bölgesi üzerinde herhangi bir askeri tehdit görmüyorum. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Askeri tehditler neden, referandum için mi? Ben söz konusu askeri tehditlerin gerçekleşeceğini görmüyorum. Eğer kendilerine göre başka icraatlara başvursalar da önerilen askeri tehditler söz konusu değil. Bu garantim, birçok noktadan kaynaklanıyor. Daha fazla açıklama yapamıyorum.
Enes Bayraklı’nın köşe yazısında açıkladığı gibi, İsrail’in Ortadoğu ile ilgili hedefi açıktır: Kendisi için tehdit oluşturamayacak, etnik ve mezhebi açıdan birbiriyle kavgalı küçük devletlere bölünmüş bir İslam dünyası. Amerika’nın Irak ve Suriye’de izlediği politikalarla tam da bu amaca hizmet ettiğini ise izah etmeye gerek yok. Sonuçta Kuzey Irakta ortaya çıkacak bağımsız bir Kürt devleti ve bölgede bunun oluşturacağı istikrarsızlık ve düşmanlık, İsrail'in ekmeğine yağ sürmektedir. Bundan dolayıdır ki Amerika bile erken ve zamansız olduğu için karşı çıkmasına rağmen, İsrail tarihi bir fırsat olarak gördüğü bağımsızlığı var gücüyle desteklemektedir.
Unutmayalım ki, Amerika’nın yönlendirmesiyle Saddam’ın Kuveyt’i işgali 1’inci Körfez Savaşı’nın başlamasına neden olmuştu. Amerika ve İsrail aynı zamanda Irak’taki Saddam karşıtı Kürt ve Şii grupları da kışkırtarak bu gruplara her türlü lojistik, eğitim ve silah desteği sağlayarak Irak’ta iç isyanları başlatmışlardı. Bu büyük oyunun son perdesi ise ABD ve Batılı güçlerin BM Güvenlik Konseyi kararıyla Saddam’ı güç kullanarak Kuveyt’ten çekilmesini sağlamaları olmuştu.
Ancak Saddam Hüseyin’in kısa sürede toparlanarak kuzeyde Kürtlerin, güney’de Şiilerin isyanlarını kanlı bir şekilde bastırmaya başlaması karşısında muhalif gruplar, Bush’un Irak halkını Saddam’a karşı ayaklanmaya çağıran açıklamalarına güvenerek, ABD’nin Saddam’a müdahale edeceğini düşünmüşlerse de kısa zamanda aldatıldıklarını acı ve kanlı bir şekilde anlamışlardı. ABD kendi körüklediği Kürt ve Şii ayaklanmalarını görmezden gelmiş, onbinlerce Iraklı Kürt ve Şii’nin katledilmesine göz yummuştu. İnşallah tarih tekerrür etmez. Mesut Barzani, ABD ve İsrail’in oyununa gelip Müslüman Kürt kardeşlerimizi büyük bir iç savaşın içerisine sokmaz. Böyle bir durum kesinlikle Kürtlerin tarihten silinmesi ve Yahudilerin Arz’u Mevud Hayallerinin önünün açılması anlamına gelir.