|
Hem fitneci hem kendini haklı sanıyor

Yangın yerine dönen güneyimizdeki komşu ülkelerden sınırlarımıza on binlerce mazlum akın ediyor. Ergün Yıldırım Hoca"nın ifadesiyle: "Anadolu toprakları iki yüzyıldır muhacirlerin barış adası... Herkes buraya koşuyor... Hz. Muhammed"in asırlar öncesinde Medine"de kurduğu Muhacir ve Ensar kardeşliği bu defa bu topraklarda tesis oluyor." Anadolu, her defasında olduğu gibi yine muhacirleri yüce gönlüyle karşılıyor. Irkına, dinine, mezhebine bakmaksızın Türkiye, dünyada hiçbir devletin yapmayacağını yapıyor; hiç yüksünmeden mazlumlara kapılarını açıyor, onlarla ekmeğini bölüşüyor. Asırlardır dayanışmaya, işbirliğine kardeşleşmeye hiç hayır dememiş bu toprakların ruhu, farklılıklarımızı muhteşem bir ahenk içinde kanaviçe gibi işliyor, bütünleştiriyor.

Sınırlarımıza gelen muhacir kardeşlerimize ilişkin bakışımızı belirleyen en sağlıklı yaklaşım, ancak böyle sözlerle ifade bulabilirdi. Geçen Pazar günü Kobani"den IŞİD saldırılarından kaçıp gelen bizlerce mazluma yine ülkemiz kucak açtı. Türkiye"ye tek bir günde gelen Suriyeli mülteci sayısı; bütün AB"nin 2013 yılında kabul ettiği Suriyeli sayısına eşitti. Sanki gerçekler bunlar değilmiş gibi bazı kışkırtmalar neticesinde, sınırda, Suruç"ta, Siirt"te hiç olmaması gereken tatsızlıklar yaşandı. Bunun üzerine, "Suriye"den ülkemize sığınan mazlumlara hiçbir ayrım gözetmeksizin yardım elini uzatmak vazifemizdir; lütfen fitneye fesada fırsat vermeyelim" diye yazdık sosyal medyada. "Ensar olma sırası şimdi bizde!" diye, sağduyuya seslenen bu ifade, birçok destek aldı.

Destekten emindim ama fitnenin burada da kıyıya vurmasını bekliyordum. Sonunda beklediğim oldu. Adı bende saklı bir kavmiyetçinin hırsla fırlattığı mızrak, sağduyusunun tüm zırhlarını delip geçti: "Senin ülkene sığınan insanlar kendi toprağına yurduna Kürdistan"a geldi. And olsun o sınırlar eninde sonunda yıkılacak!"

Bu cümle sayesinde anlayabildim fitnenin kaynağındaki düşünceyi. Güvenlik güçlerimiz IŞİD"ten kaçıp gelen mazlumları kaosa meydan vermeden sınırlarımızın içine almaya çabalarken sağduyudan uzaklaşıp taş yağmuru başlatan, etnik fanatizmin batağında izanını yitirenlerin kendilerini haklı görmelerini sağlayan iç ses işte buydu. "Burası bizim, kimseye hesap vermek zorunda değiliz, canımızın istediğini yaparız" diye kışkırtıp duran ses... Daha önce de okul yakmalarda, heykel dikmelerde, bayrak indirmelerde bu türden iç seslerle sufle verilmiş, "Burası bizim!" diyerek fitneciye fitnesi meşru, kendisi masum gösterilmeye çalışılmış olmalıydı.

Kürtlerin üçte ikisinin Türkiye"nin batısında yaşadığı, yeni Türkiye"nin geçmişin etnikçi politikalarından kurtulmak, demokratik bir devlet inşa etmek için elinden geleni yapmaya çalıştığı, çözüm sürecinde şiddetsiz bir özgürlük ortamına girmeye uğraştığımız sırada, böyle seslerin tarihi, siyasi, ideolojik hiçbir mesnedi yoktu. Buna rağmen dillendiriliyorsa, bunun iki amacı olabilirdi. Birincisi, Suriye"deki zalim rejimle hiçbir zaman göbek bağlarını kopartamamış PYD"nin IŞİD karşısındaki başarısızlığını örtmeye çalışmak. İkincisi, Türklerin ve Kürtlerin önünde açılmaya başlanan hacet kapılarını kapamaya uğraşmak.

Bir süreden beri, çözüm süreciyle ve bölgemizdeki yeni konjonktürle birlikte, Türkler ve Kürtler güçlerini birleştirdiklerinde neler olabileceğini düşünmeye başladık. Tarih, şimdi de IŞİD vesilesiyle Türkleri ve Kürtleri daha büyük ve güçlü bir beraberliğe zorluyor. Türkleri ve Kürtleri birlikte parlak geleceğe yönelten bu sürecin, özellikle bölgede 100 yıl önce dilediğince sınırlar çizen emperyal güçleri rahatsız etmemesi imkânsız.

Etnik meseleye bakışımız farklı olabilir, ayrılıktan yana bir kavmiyetçi de olabilirsiniz, sizi sabırla dinler, tartışırım. Yeter ki eski Türkiye"de olduğu gibi birbirimizi etnik kimliklerimizle tehdit etmeden oturup sakince konuşabilelim. Yeter ki şiddetten, söz ve eylemlerimizle şiddete yol açmaktan kaçınabilelim.

Etnik kimlikle ilgili sorunlarda, aklıselimle hareket etmenin çok zor olduğunu kabul ediyorum. Kimlik meselelerinde, derilerimizin soyulmuş, sinir uçlarımız açık bir halde irtibatta olduğumuzu zalimler de biliyor ve fitne tuzaklarını oraya kuruyor. Kobani sınırına yerleşiyor, bizi birbirimize karşı kışkırtıyor. Ya da saçma sapan bir yurtseverlik yarışı başlatıyor. Rehinelerimizi kurtarılmasındaki başarıyı gölgelemek, bizi ortak kıvançtan mahrum etmek için akla gelmedik iftiralar atıyor. İktidarda kim olursa olsun, rehine vatandaşların kurtarıldığında için sevinç doluyor ve ülkenle övünebiliyorsan yurtseverliğinin tartışılmaz olacağı basit gerçeğini örtmeye çalışıyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar, biz başarıya daha yakınız. Güneşin balçıkla sıvanmayacağını göstermek için gerçeğe ve kardeşliğimize sarılmamız kâfi.

Twitter.com/erolgoka
10 yıl önce
Hem fitneci hem kendini haklı sanıyor
Danıştay’dan memur kavgasında şaşırtan tahrik indirimi kararı
3. Faz’ın ilk 6 ayı kritik önemde
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…