‘Stratejik Vasiyetname’yi okumaya devam ediyoruz. G-7 ortakları içinde bir yandan Çin’le ilişkilerin ABD’nin istediği kıvamda olmasının ‘işleri’ bozacağına inananlar olduğu kadar, Trumpizm’in Trump’tan dayanıklı olabileceği korkusunu taşıyanlar da vardı. Yani 7’lerin ardından AB ve NATO zirvelerine taşınacak kaygılar sadece Rusya ve Çin’le ilgili değildi…
Aslında Washington’da da Çin’le ilişkileri hangi irtifada tutmak gerektiği konusunda tartışmalar var. Çin’le ticaret savaşının Amerika’ya da maliyeti var ve ABD’nin bu haliyle yürütmek isteyeceği bir rekabet değil.
NATO bildirisinde Pekin’e karşı yükselen dalga ayan-beyan ortada ve 2019 Londra Zirvesi’nde Çin’in adı bir defa geçti diye, ‘iş büyür’ diyenler haklı çıkmış durumdalar. Son bildiride Çin’e yönelik kapsamlı satırların içinde ismi de 10 kez geçiyor. 10 misli sayabilirsiniz. (Rusya da az değil. 9-15 paragraflarının tamamı.)
***
G-7 zirvesinden çıkan bildiri, evet, Çin’e karşı güçlü dil kuruyor. Bu anlamlı ama ABD’nin yaptığı gibi, örneğin Trump politikalarına sarılarak örneğin Covid-19’un Wuhan’dan ‘çıkarıldığı’ iddiası türünden çamur atmalara sahip çıkmıyor! Bu da ortakların Çin’e yönelik yaptırım ‘illa getirilecekse’ ABD’nin istediği ağırlıkta olmayacağını gösteriyor. Bildirinin gücü ‘organize bir çalışmayı’ vaat etmesidir. Pratiği ayrı konudur…
G-7’nin Tayvan’a yönelik formülasyonu tam budur. Tayvan sorunu Çin için ‘herkesi yakarım’ boyutunda bir hassasiyet. ABD bunu biliyor ve bölgede ne manevra yaparsa yapsın pimi çekmeyecek. İyi anlaşılması adına şu örneği tekrarlayabiliriz; NATO zirvesinin son günü Ukrayna’nın çıkıp, “bizim NATO üyeliğimiz kabul edildi” açıklaması yapmasına Rusya da mealen aynı yanıtı vermişti; “herkesi yakarım”. ABD ise, “Ukrayna üye olma şartlarını daha yerine getiremedi” dedi ve Kiev’in kırmızı çizgiyi geçmesine izin vermedi…
****
Artık NATO’ya geçebiliriz…
Genel kabulümüz şudur; ‘NATO eşittir ABD’ ve genellikle NATO’nun Washington hilafına adım atamayacağını güçlüce varsayarız…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Pazartesi günü, kuvvetlendirerek tekrarladığı, ‘Türkiye’siz NATO bırakınız mevcut gücünü korumayı, varlığını sürdürmesi dahi güçtür’ cümlesi, aynı gerçekliğin ifadesidir…
***
ABD’nin çıkmazları berbat. Tüm ülkelerin bu zamanlamayı yönetmek, geçiş dönemini kazasız atlatmak, çözülüşün artçılarına yakalanmamak adına suhuletle davrandığını izleyebiliyoruz…
ABD’nin hegemonyasını devam ettirmek için, devasa miktarda silah satmasına ihtiyacı var, Avrupa içinde başkaldırıya, bağımsızlık arayışlarına hazır güç merkezlerini baskılamaya, askeri gücünü hesap vermeden kullanabilmeye ihtiyacı var, stratejik menzilini korumaya ihtiyacı var, en temel sütun ekonomik sistemini korumaya ihtiyacı var…
NATO bildirisinin maddeleri bu muhtaçlığı bangır bangır bağırıyor. Yerimiz az geliyor, normaldir, yeni dünya alametlerini yazıyoruz, devam, duramayız…