|

Mis sadece bir lezzet ifadesi midir? Çok yerde kullandığımıza göre öyle olmasa gerektir. Bazen bir sıcaklık gibi sıcakla soğuk arasında ılık yerine kullanılsa da aslında durum ifade eder.

Ilık süreğendir. Fakat mis geçicidir, bir anda ortaya çıkar, sonra dağılır. Oysa fizik ılığın da geçici olmasını gerektirir. Gene de ılık bir aralık boyunca takip edilebileceğinden süreğen kabul edilir. Mis ise tek bir andaki mükemmel bir birleşimdir. İfade ettiği mükemmellik de onu kırılgan yapar. Tesadüfileştirir.

Aynı durum ifadesi, ortam için de kullanılır. Bazen dost sohbeti, bazen bir yalnızlık anı da mis olabilir. Bazen de işte, piyasalar mistir. Zaten yatırımcının şaşmaz beklentisi de böyle olmasıdır ama mükemmellik hassasiyetinden beslenen kırılganlığın sürekli işlediğini ve inişli çıkışlı bir trend oluşmasının kaçınılmaz olduğunu en baştan hatırlatayım. (Yatırımcı, gerçekçiliğini artırmak Türkiye’nin öncelikli iyileşme alanlarından birisi gibi duruyor.)

Gene de bazen, yani ara sıra doğru anı gösteren bozuk saat gibi misin rast gelmesi gerekir. Yatırımcının Türkiye’deki bütün beklentisi de bu anın geleceğiyle hayli ısınmışa benziyor. Hatta piyasanın misi, yatırımcıyı sabırsızlandıracak kadar gecikmişlik hissettiriyor diye anlıyorum. Diğer taraftan epeyce de olumlu sinyal akıyor.

Adeta misi oluşturmak üzere birçok değişken bir araya gelmeye başladı. Borsa belli dirençleri kırdı, savaş sulhe yaklaşıyor, ABD’den F-16 mesajları geliyor, AB Türkiye’ye göz kırpıyor, dış politika normalleşiyor, kur ve faiz –sürdürülebilirse- belli bir istikrarı koruyor, enerji fiyatlarının barış ile dengelenmesi bekleniyor, Türkiye’nin tedarik zincirindeki rolü pekişiyor ve daha birçok pozitif gelişme ardı ardına sıralanıyor.

Borsaİstanbul BİST-100 endeksi geçtiğimiz Cuma itibariyle
haftalık %6,29, aylık %18.99, yıllık %68,96
yukarıda. Sene başından bu yana
%28,84
artış kaydederek en iyi küresel performansa sahip. Tüm alternatif finansal araçların ötesinde getiri sağlıyor.
Üstelik Borsa bu performansını artan yerli yatırımcı sayısı ile ve küçülmüş fon büyüklükleriyle yapıyor. Blok fonların ağırlığı azalıyor. (Faizsiz finansal okuryazarlığın arttığı şeklinde yorumlanabilecek bir gelişme.)
Yani Türkiye ekonomisi sıcak parayla soğuk para arasında…
Daha iyi bir yerde…

Nitelik de artıyor. Şirketlerin hikâyeleri, iletişimleri kuvvetleniyor. Borsa döviz cinsinden kayıpları telafi etmeye hazırlanıyor.

Türk Lirası 2002-2007 arasındaki gibi anlamlı getiriler sunan bir para birimi olmaya doğru yeniden dönüyor.

Negatif faiz şartları para piyasalarından sermaye piyasalarına geçişi de zorluyor.

Her zaman söylerim;
mevduat finansal okuryazarlığın en zavallı seviyesidir
diye. Bu pozitif faiz dönemlerinde tespit ettiğim bir olgu. O dönemlerde de herkes servet kazanırken mudiiler ancak enflasyonun biraz üzerinde getiri elde edebilmişlerdi. Getiriler bu denli negatif faize dönmüşken hala mevduatta ısrar edip kalmaları finansal okuryazarlığın en zavallı seviyesi tezimi yeterince doğruluyordur sanırım. (Görece ve dönemlik olarak en yüksek yıllık getiri sağlayan mevduat türü olan KKM’nin toplam mevduata oranı da %12.)
Aslında Türkiye’de mevduat bir yatırım olarak da görülmüyor. Bir saklama ya da güvenlik mekanizması olarak ele alınıyor. Para maalesef atıl duruyor.
Mudiler kendi paralarının başkasının karlı yatırımlarına dönüşmesine kayıtsız kalıyor.
Kendi paralarıyla kendileri yatırım yapmalılar.

Çünkü faizli finansal mimari onları hedeflerinden uzaklaştırıyor.

Kolay bir örnek vereyim;
yeterli tutara ulaşıp ev almak için bankada para biriktiriyorsanız sizin paranız banka tarafından başkasına konut kredisi olarak veriliyordur ve konut kredisini alanın faiz maliyeti evin fiyatını birkaç katına çıkarıp sizin için ev almayı her seferinde daha erişilmez bir hedef haline getiriyordur.
Tüm diğer faizli kredi mekanizmaları da aynı şekilde aleyhte çalışır. Hatta bankacılar ne kadar akıllı ki? Müşterilerine kredi verip dolar almalarını tavsiye ettikleri günleri unuttunuz mu? Aslında bu tavsiyeyle müşterile
rine şunu söylediler;
bizden kredi alın bugün tekabül ettiği dolar karşılığının yarısına düşürtüp ödersiniz. İyi de akıllı arkadaşlar, müşteriniz size uyup kredi çekip dolar alırsa siz ba-tar-sınız. 100 bin dolarlık alacağınız 50 bin dolara düşer mesela… Tıpkı geçtiğimiz aylarda sizin yanlış kredi politikalarınız ve korumacı söylem manipülasyonları sonrası olduğu gibi.

Sevgili mudiler, işte ancak bu kadar zeki olabilen kurumlara para yatırıyor ve faizle mağdur ediliyorlar.

Doğru yatırımlara ilerlemeliler… Dolarla ya da mevduat gibi faizli araçlarla hiçbir zaman kazanmayacak hep kaybedecekler.

Faiz son yüzyıldır borç alanın mağduriyetine değil, borç verenin mağduriyetine ayarlanmış durumda.
Ha al takke ver külah, ha al külah ver takke…
Borç alanlar ihya oluyor. Sistem her halükarda mali gücü ve kredibilitesi yüksek olanları aynı kişilerden seçip öyle ya da böyle alt ve orta gelir gruplarının aleyhine çalışıyor. Yeri gelince borç veriyorlar, yeri gelince borç alıyorlar. Faiz yüksek olsa da düşük olsa da kazanan hep aynı dar kesim oluyor.
#Borsaİstanbul
#BİST-100
#ABD
٪d سنوات قبل
Mis
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi