|
Suriyeliler, Türkiye ve vatandaşlık...

Bir konu var ki, tartışma konusu yapılamaz ve yapılmamalıdır.



Bu, Türkiye'nin, ateşten, savaştan, ölümden, sefaletten kaçan Suriyeli komşularına, olup bitene gözleri ve kapılarını kapatanların hilafına, tereddütsüz kucak açmış olmasıdır.



Suriye'de yaşananların son yüzyılın en büyük dramlarından birisi olduğunu tekrara gerek var mı?



Bu dramda Esat kadar, uluslararası kimi güçlerin büyük sorumluluğunun bulunduğu gerçeği tartışma götürür mü?



Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü ile Suriye Politik Araştırma Merkezi'nin Şubat 2016'da yayınladığı iki ayrı raporda yer alan veriler tüyler ürpertici:



Sivil kayıpların toplamı tam 123.000 kişi… Ölen çocuk sayısı 14.000 kişi… Ateş ve şiddet altında ölenler 400.000 kişi… Sağlık, açlık, bulaşıcı hastalık, susuzluk gibi nedenlerle ölenler 70.000 kişi… Yaralı sayısı 2 milyon kişi… İşini kaybeden sayısı 14 milyon kişi…



Savaş öncesi Suriye nüfusu 27 milyon kişiydi.



Bugün ülke nüfusu yüzde 21 oranında azalmış durumda.



Toplam nüfusun yüzde 45'i, yaklaşık 12 milyon kişi, göç etmek zorunda kaldı. Bunların yarısı, yani 6 milyonu Suriye içinde güvenli yerlere yerleşti, diğer yarısı ülke dışına göçtü. Ülke dışına göçenlerin yaklaşık yarısına, ki bu rakam Suriye nüfusunun yüzde 10'nu oluşturuyor, Türkiye kapı açtı.



Bu çağın bu büyük felaketi, tehciri, kırımı karşısında ana refleksi kendi sınırları ve düzenini korumak, mültecilere kapıları kapamak olan, bunun için para ödemeye, bu vicdansızlığı satın almaya çalışan bir güç dünyası var. Mültecilerin yöneldiği Avrupa Birliği ülkeleri bunların başında geliyor.



Yukarıda adını kuruluşlar raporların yayınlandığı gün, “Aylan bebeğin cansız bedeninin Bodrum kıyılarına vurduğu Eylül 2015'ten bu yanda günde ortalama iki çocuğun boğularak öldüğünü ve Aylan bebekten sonra tam 340 çocuğun onun gibi öldüğünü" de açıklıyorlardı.



Türkiye, tarih karşısında insani bir sorumluluğu yerine getiriyor.



Buna şüphe yok…



Şimdi mesele şudur:



- Suriye'deki ölüm çarkı, uluslararası çıkarların ötesine geçilerek, nasıl duracak?



- Türkiye'deki veya başka ülkelerdeki Suriyeli mültecilerin durumu ne olacak?



Bu sorulara tatmin edici bir yanıt bulmaktan uzaktayız.



Türkiye'ye bakalım…



Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriyeli mültecilerin vatandaş yapılmasından

.



“Vatandaşlığa geçirmek" idari-siyasi bir işlem. Bu, hızla mümkün.



Ancak esas olan, böyle bir girişimin gereklerini ve buna dair sonuçları iyi bilerek, bunları tartışarak, yaratacağı sorunları ortadan kaldırmaya yönelik planlanlar yaparak hareket etmektir.



Bir süre önce Açık Toplum Enstitüsü'nün bir çalışmasından hareketle

:



“Türkiye'deki Suriyeli mülteci sayısı 2.747.000 ve bunun neredeyse yarısını çocuklar oluşturuyor. Okul yaşındaki çocukların sayısı ise 860.000. Okul çağındaki çocukların 531.900'ü okula gitmiyor, çok büyük bir bölümü Türkçe bile bilmiyor. Bu çocuklar hiçbir eğitim imkanı olmaksızın sadece hayatta kalmaya çalışıyorlar."



Bu rakamların işaret ettiği dev sosyalizasyon, entegrasyon ve demografi sorunu kendiliğinden ortadadır.



Bunun aklımıza bir çırpıda gelen alt kalemlerini sıralayalım:



Devasa bir bütçe ve organizasyon…




Devasa bir entegrasyon politikası…



Çeşitli kentlerde ucuz işçilik, farklı yaşam biçimi, yeni bir etnik yapı, gettolaşma gibi sorunlar etrafında ortaya çıkma eğilimi taşıyan yabancı sevmezlik eğilimi ve riski…



Demografik yapıda ciddi ve kalıcı bir değişiklik…



Seçmen yapısında son derece önemli ve belirleyici, siyasi dengeleri ciddi olarak etkileyebilecek, Türkiye'nin sosyal dokusunun ötesinde bir duruma işaret edebilecek, popülist girişimlere açık bir kütlenin ortaya çıkması…



Suriyelilerin vatandaşlık tartışması, Türkiye'nin insani ve siyasi tutumunun bir devamı olmanın ötesinde bir durumdur.



Pek çok açıdan tartışılması, topluma anlatılması ve toplumdan onay alınması gereken büyük bir adımdır.



“Evet-hayır", “doğru-yanlış" hızlı ve kaba siyasi tavır almalarla geçiştirilemez…


#Suriyelilere vatandaşlık
#Açık Toplum Enstitüsü
8 yıl önce
Suriyeliler, Türkiye ve vatandaşlık...
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak