|
'Büyük Ortadoğu' yeniden çizilirken...
İki haftadır siyasi tarih anlamında bir 'yeni yüzyıl'a girmiş durumdayız. Herşey pek sıcak. Kafa karışıklığı olması doğal. Geçmişin birdenbire silikleştiği, geleceğin belirsizleştiği ve 'tehlikeler'le yüklü olduğu tarihin 'keskin virajları'nda insanların alıştıkları düşünce kalıplarına sığınmaları, o güne dek biriktirdikleri 'bilgi rezervuarları'na başvurmaları ve kendilerini güvenli hissettikleri 'sığınaklar'a çekilmeleri de doğaldır.

Böyle dönemlerde bizim yaptığımız gibi 'eski giysilerinizi dolaba kaldırabilirsiniz; üstelik naftalinlemenize de gerek yok' diye haykıranlar ve ilk planda ne kadar 'ürkütücü' de gözükse, önümüzde uzanan 'yol işaretleri'ni gerçekçi biçimde gösterenler, insanların önemli bölümlerini alışkanlıklarını terke zorlamış sayıldıkları için, rahatsızlık yaratırlar.

Zaten hayli karmaşık bir ortamda tarihin yeni dönemine geçiş sancılarının yaşandığı bir sırada, 'komplo teorileri' kafası karmakarışık insanlara daha fazla hitap eder. Hiçbir düşünce üretemeyen, 'yeni'lenmekte olan dünyaya ilişkin hiçbir 'yeni' öneri getiremeyenler, çaresizliklerinin açmazında 'şikayet mektupları' döşenirler; 'protesto bildirileri' yayınlarlar. Bu da, çekilecek 'sığınak' arayan insanların psikolojisine denk düşer. Hiçbir 'yeni öneri' sunamayan, olan-biteni 'komplo mantığı' dışında tahlil edemeyen beyinler, ister istemez, basitliğe ve 'slogancılığa'a saparlar. Örneğin, gelişigüzel havaya savurdukları 'Amerikancılık' ya da 'Amerika'nın her dediğini kuşkulanmadan kabullenmek' gibi ucuz etiketlerle, kendi tribünlerine oynamanın kolaylığına saparlar.

Dönemin şartları bakımından anlaşılabilir bir haldir. Doğaldır.

İki haftadır içine girdiğimiz 'yeni yüzyıl'ın özelliklerini geniş bir prizmadan görmemiz, sonuçlarının ne ve nasıl olacağını şimdiden bilemeyecek olsak bile, 11 Eylül 2001'de meydana gelen 'paradigma değişikliği'ni farketmemiz ve hiç değilse 'yeni dönem'in 'parametreleri'ni anlamamız gerekiyor.

Birinci Dünya Savaşı'nı tetikleyen olay, Avusturya-Macaristan (Habsburg) Veliahdı Franz Ferdinand'ın, Saraybosna'da dönemin ölçülerine göre bir 'Sırp terörist'in kurşunlarıyla öldürülmesiydi. 28 Haziran 1914, 'yeni bir dünya'ya yol açtığı için, '20. Yüzyıl'ın başlangıç tarihi' sayılır. Saraybosna'daki kurşunların tetiklediği savaşın sonunda Osmanlı İmparatorluğu, Habsburg İmparatorluğu ve Çarlık Rusya'sı çökmüş ve dağılmıştı. Dünya haritası değişmişti. Amerika Birleşik Devletleri, kıtasında çıkmış ve 'dünya politika denklemi'ne girmişti.

'Büyük Ortadoğu' diye tanımlanan ve Kuzey Afrika ve Endonezya bir yana bırakılırsa 'İslam coğrafyası' olarak da ifade edilen alan yeniden şekillenmişti.

Şekillenmişti ama Osmanlı İmparatorluğu'nun terkettiği alanda çizilen sınırlarla bugün dünyayı sarsan tüm 'istikrarsızlık tohumları' da, Filistin sorunu başta, Kürt sorunu dahil olmak üzere Birinci Dünya Savaşı ertesinde atılmıştı.

Çok geçmeden patlak veren İkinci Dünya Savaşı, dünya haritasını bir daha değiştirdi ve 'Büyük Ortadoğu' ve 'İslam coğrafyası'nda yeni sorunlar üretti. İkinci Dünya Savaşı'nın ertesinde 'Güneşin Batmadığı İmparatorluk' İngiltere ile rakibi Fransa, 'uluslararası sistemin başlıca karar merkezleri' olmaktan çıkıp, yerlerini Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği'ne bıraktılar.

Savaş sonucunda, İngiltere 'imparatorluk alanı'nı boşaltırken, Asya alt-kıtasından da çekildi. Alt-kıtadan Hindistan ve Pakistan ve 'Keşmir sorunu' doğdu. Pakistan'ın Afganistan'la sınırı olarak alt-kıtanın 'Kuzeybatı Eyaleti Bölgesi'nin 1870'lerde saptanan fiktif 'Drummond Çizgisi' çekildi. Birinci Dünya Savaşı sonunda Türkiye-Irak-Suriye sınırlarının çizilmesini andırırcasına… 'Küçük Ortadoğu haritası'na da bir 'Yahudi ulus-din devleti' niteliğindeki İsrail eklendi. 'Filistin sorunu' ve Arap-İsrail ihtilafı ortaya çıktı.

1989-91 Soğuk Savaş'ın bitim dönemi. Sovyetler Birliği dağıldı. Avrupa haritası yeniden çizildi. Orta Asya haritası da… 'Uluslararası sistem', Roma İmparatorluğu'nun ilk döneminden beri ilk kez 'tek kutuplu', tepesinde Amerika'nın bulunduğu bir sistem haline geldi. Ancak, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sonundan itibaren varolan sorunlar ortadan kalkmadı.

11 Eylül 2001'de New York'ta 'İkiz Kuleler'i yerlebir eden 'terörist saldırılar' ancak Saraybosna'da 28 Haziran 1914 ile karşılaştırılabilecek 'dramatik' bir dönüm noktasına işaret ediyor. Siyasi tarihçilerin kayıtlarında, '21.Yüzyıl'ın başlangıç tarihi'; bir başka deyişle 'Üçüncü Dünya Savaşı'nın da başlangıç tarihi.

Bu 'savaş', içinde bulunduğumuz teknolojik çağın, 'siberuzay çağı'nın ölçülerini ve özelliklerini taşıyor. Bundan önceki konvansiyonel savaşlara benzemeyeceği besbelli ve bu yüzden 'konvansiyonel ölçüler'i birer 'değerlendirme yöntemi' olarak kullanmak elverişsiz.

Ancak bildiğimiz bir şey var: Bu 'savaş' döneminde ve sonucunda Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nın 'kapanmamış hesapları' kapatılacak. Filistin ve Keşmir sorunları -bu arada İkinci Dünya Savaşı sonrasının de-kolonizasyon döneminden kalma Kıbrıs- bir şekilde çözüme bağlanacak. 'Uluslararası dengeler' yeniden belirlenecek; 'uluslararası sistem' yeniden ve 'yeni değerler'le tanımlanacak. Hükümetler, rejimler ve elbette ki, kaçınılmaz olarak, sınırlar değişecek… 'Büyük Ortadoğu' ya da 'İslam coğrafyası', Orta Asya'dan, Alt-kıta'dan, Ortadoğu'ya; Afganistan'dan Irak'a yeniden şekillenecek.

Böylesine muazzam bir oluşumda Usame bin Laden ile Saddam'a ve benzerlerine (ve diyelim ki Ecevit-Yılmaz-Bahçeli gibileri ve türevlerine 'istikbal' görebiliyor musunuz?
#'Büyük Ortadoğu'
#Usame Bin Ladin
#Saddam Hüseyin
23 yıl önce
'Büyük Ortadoğu' yeniden çizilirken...
Efendimiz’in (sav) orucu-2
Alevi Çalıştayları Raporu
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!