|
Transkültür ve transcinsiyet tehdidi karşısında gençlerimiz

Şu an Sarayın Gözdesi diye bir film oynuyor. 18. yüzyıl İngiltere ve Fransa arasındaki savaş döneminde sarayda kendi keyfine bakan kraliçeyi konu ediniyor. Kraliçe ve etrafındaki arkadaşları ve yardımcılarıyla lezbiyen hayatı anlatılıyor. Film, 18 yaş üstü gösterime girmesi gerekirken kanunlara göre Türkiye’de 13 yaş üstü diye belirlenmiş. Buradan çıkan sonuç dehşet! Çünkü ergenliğin daha başında olan çocuklarımız sapkın ilişkilerle baş başa bırakılıyor. Üstelik bu filmler, porno algısı ile de birleşerek “ayıp” ve “kötü” içine de yerleşmiyorlar. Sıradan ve normal gösteriliyor.



K-POP diye bir müzik ve dans türü genç ergenleri kasıp kavuruyor. BTS grubu başlı başına araştırılması gereken bir sosyal fenomen. 12-18 yaş grubu genç ergenleri hedefliyor. Güney Koreli bir grup genç erkek, tam bir “trans kültürü” içine yerleşiyor. Erkekler, ancak kadın gözüküyorlar. Giysileri, küpeleri, takıları, her birinin farklı saç renkleri, boyalı yüzleri ve dudakları, seksi kadın gösterme çabaları… Dans, müzikten öne çıkıyor. Hareketler kadınımsı. Şekilden şekle giren davranışlar. Bir harmoniden çok bir kaos. Trans kültürü diyorum buna. Kültürel imgelerin anlam dünyaları arasında bir bütünlük, uyum ve harmoni yok. Kaos, oluşum, hareket, akış öne çıkıyor. Post-modern kültürün çeşitliliği aşan karmaşa ve nihilizmi yansıtıyor. İyi ve kötü farklılığını belirsizleştiriyor. Geçişgenlik ve akış belirleyici.

Sınırları, normları ve düzeni alt üst eden imgeler var. Erkek ancak erkek değil. Genç ama çocuk gibi. Yaşlar ve cinsiyetler arasında yaylanan bir cinsiyetsizlik ve yaşsızlık. Çocuk da olabilirler, genç de. Kadın da olabilirler erkek de. Transcinsiyettir bu. Yani cinsiyet ötesilik. Aslında cinsiyet akışkanlığı da denebilir. Akışkanlık burada tamamen bilinmezliği, değersizliği, bedensizliği, cinsiyetsizliği temsil ediyor. Eğlence ve haz belirleyicidir. Eğlenmek ve haz almak! Bütün her şey bunlara feda ediliyor. Yeter ki eğlenelim ve haz alalım! Gerişi boş!

Bir “yumuşak kültürün” var oluşudur bu. Yumuşak kültür, çünkü genç ergenlerin naifliği üzerinden kendisini sergiliyor. Masum gibi gözüküyor. Zaten sert, isyancı, hart bir anlatım yok. Tamamen femin, duygusal, masum görünümlü ve çocukça. IŞİD’in sert isyancılığına karşı şarkıcı genç ergenlerin yumuşak isyancılığı bu. Aynı küresel varlığın iki ucu. Birisinde bombalanan evler, katledilen insanlar ve tecavüze uğrayan kadınlar, diğerinde ise bombalanan cinsiyet değerleri, katledilen normlar ve tecavüze uğrayan anlamlar. Yumuşak kültürü üreten, paketleyen ve pazarlayan bir endüstri var artık. Çeşitli kültür şirketleri bunlar. Doğrudan eğlence şirketleri adıyla anılıyorlar zaten. BTS grubunu da dizayn eden bu şirketler. Kapitalizm, insan ruhunun çılgınlıklarından sonuna kadar kar elde etmenin peşinde. Namusu bile satar! Onun için ruhların, namusun, değerlerin ve insanlığın hiçbir kıymeti yok. Sadece kar var! Hakikat de bu, varlığın özü de.

K-POP “trans kültürü”, tam anlamıyla sosyal kimlik inşa çabasına dayanıyor. İnsanların her zaman ihtiyaç duyduğu sosyal aidiyet hissi veriyor. Genç ergen, ailesi ile protest ilişkilerine girip aile dışı bir sosyal kimlik geliştirmeye ihtiyaç duyduğu dönemde ona alternatif olarak bu grup kendisini sunuyor. Nasıl bir grup kimliği ve aidiyeti? Sanal, zevkperest, trans, yumuşak kültür ve anomik. Bundan dolayı da genç ergenlerin kimlik krizlerine cevap veremezler. Ancak bir süre duygusal yoğunluklu bir “kimlik yanılsamasına” yol açarlar. Yani bu grupla ve anlamlarıyla duygu üzerinden özdeşleşen gençler kimlik kazandıklarını sanırlar. Sahih olmayan, gerçeklikle örtüşmeyen bir yalan yaşama durumudur bu. Genç ergenler bunun farkına vardıklarında başka bir varlığa dönüşürler. Bunalımlı, tatminsiz, hazcı ve duygu merkezli bir varlıktır bu. Hayal kırıklığı ve tatminsizlik içinde başka yeni şeyleri bulma peşinde sürüklenirler. Elbette “kültür şirketleri”, bunu bilirler. O nedenle onlara yeni “kültür hapları” üretirler. Mutluluğu bu defa bununla vaat ederler.

Ülkemiz genç ergenlerini doğrudan hedefleyen filmler ve müzikler kimlik krizlerini daha fazla derinleştirmeye yarıyorlar. “Trans kültürü” ile ahlak ve değer sınırlarını alt üst ediyorlar. Teröristlerin ülkemizin sınırlarını delip geçerek ürettikleri tehdit ne kadar büyükse, bizim değer sınırlarımızı alt üst ederek topraklarımıza akan bu “trans kültürü” de gençlerimiz için o kadar büyük bir tehdit.

#Sarayın Gözdesi
#K-POP
#Güney Kore
5 yıl önce
Transkültür ve transcinsiyet tehdidi karşısında gençlerimiz
Kara dinlilerle milletin savaşı
Diploma sahibi cahil bireyler...
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti