|
28 Ağustos 2014

Bugün. Yaşadığımız hengâmenin tozu dumanı, törenlerin "mevzuat gereği" hissiyatı içinde belki fark edilmeden geçebilir. Geçmesin. Seçilmiş Cumhurbaşkanımızın göreve başladığı bugün, modernliğin meydana okumasıyla karşılaşmamızdan beri milletimiz için en kritik virajlardan birisinin daha dönülmek üzere olduğu tarihi bir gün. Bu üçüncü viraj. Tarihe "keşke" diye yaklaşamayız, olanı biteni eleştirip muhalif olabiliriz ama artık müdahil olma şansımız yoktur. İstesek de istemesek de beğensek de beğenmesek de iki viraj dönüldü ve tarihe karıştı. Birinci viraj, II. Mahmut, ikincisi Gazi Mustafa Kemal tarafından dönülmüş, kendine özgü modernleşme yolu için millete istikamet verilmişti. Şimdi yeni bir istikamet tayinini Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başarmak üzere. Erdoğan, kendi ferdi ve siyasi varlığını aşarak, milletin istikametini şekillendiren tarihi bir kişilik olmak üzere.

"Millete istikamet verme", "tarihi kişilik" kavramları çok önemli, önümüzdeki Pazar yazımda bu kavramları ve neden sadece bu üç liderimiz için kullandığımı ayrıntılı olarak anlatacağım. Şimdilik bu girişle yetinelim ve bugünün önemini, Erdoğan"ın neyi başarmakta olduğunu anlayabilmek için Erdoğan"ın başardıklarına odaklanalım. 12 Haziran 2011"deki seçimlerinden sonra kardeşim Dr. Mehmet Selim Bağlı ile birlikte yazdığımız, ("Neden hep kazanıyor?") yazı, Erdoğan"ın, son 3 yıldakiler de dâhil olmak üzere, başarıları için oldukça açıklayıcı. Birlikte bakalım:

"Yıllardır sürekli oylarını yükselterek kazanmak sadece Türkiye"nin değil modern siyasi tarihin en önemli olaylarından. Japonya, İngiltere ve Hindistan gibi bazı ülkelerde bir partinin birkaç on yıl sürekli bir şekilde iktidarını koruduğu görülmüş. Fakat Türkiye"nin özgül durumu dikkate alındığında AK Parti, çok istisnai bir örnek.

Her seçimde yaklaşık olarak 5 milyon yeni seçmenin oluştuğu, gençlerin ağırlıklı olduğu, köylülüğün hızla tasfiye edilerek kentleşmenin doyum noktasına geldiği, iletişim ve ulaşım teknolojilerinin son sürat yayıldığı, işsizliğin yüksek düzeyde seyrettiği, düşük yoğunluklu çatışmanın yaşandığı, etrafının yangın yerine döndüğü, yıllardır bekleyen reformların, adeta sessiz bir devrimle gerçekleştirildiği bir ülke... Böyle bir ülkede üst üste bu kadar seçim nasıl kazanılabilir? İşte can alıcı soru bu. Bu kadar dinamik bir toplum ve değişken bir zeminde Erdoğan"ın kazandığı ve korumayı başardığı karizmanın bir başka örneği yok.

AK Parti, zamanın ruhunu kavradığı ve bu ruha uygun davrandığı için, toplumdaki değişim ve dönüşüm talebini iyi okuyup buna uygun siyaset ürettiği için, refah ve adalet vaat ettiği ve buna ilişkin umutları diri tutmayı başardığı için hep kazanıyor. Liberallerin sıraladığı bu nedenlere biz de katılıyoruz ama şunu da soramadan edemiyoruz. Cem Boyner"in başaramadığı ve Erdoğan"ın başardığı nedir? Bunun nedeni elbette Erdoğan"ın kişiliğinde, tarz-ı siyasetinde, eyleyiş tarzında, şahsi ilişkilerinde aranmalıdır. Yani bir Erdoğan analizi yapılmadan AK Parti"nin başarısını değerlendirmek mümkün değildir. Yanında "sünnet" diye çakı taşıyan, Refah Partisi"nde birlikte çalıştığı bir amcayı gece arayıp "Ne var ne yok, milletin durumu nedir?" diye sorabilen, mitingden ayrılırken kendisine pencereden seslenen bir hanımın "Çay koydum buyurun" diye seslenmesi karşılığında "Kaçıncı kat, tamam geliyorum" diyebilen, ahde vefayı lafla değil her daim fiiliyata geçiren bir lider... Başarının sırrı bu ve bu da şu anlama geliyor: Erdoğan ve Ak Parti, halkın ta kendisidir. Artık bizatihi halkın vakti geldiği için, Halk Erdoğan"da kendisini gördüğü için gerçek yükseliş başladı.

Bir diğer başarı sırrı da, siyasal katılımı hep açık tutması ve siyasete yeni aktörleri taşıyabilmesidir. Diğer partiler gibi dar bir kadro ile yıllarca yola devam etmek yerine, toplumdaki dinamizmi partiye yansıtabilmesidir. En fazla genç bu partide siyaset yapabilmekte ve siyasete ilişkin umudunu burada diri tutabilmektedir.

Muhalefet çok zayıf olduğu için AK Parti sürekli kazanıyor tezi, çok fazla inandırıcı değil. Siyaseti Ankara merkezli ve parti odaklı okumanın miyopik bir takıntısı. Gerçekten muhalefet boşluğu olsaydı yani toplum bir arayışın içinde olsaydı kendine uygun bir muhalefeti mutlaka ortaya çıkarırdı. Çıkarmıyor çünkü Ak Parti, tüm toplumsal dinamizmin katılmaya heves ettiği ana ırmak olma hüviyetini koruyor.

Tüm bunlardan sonra, "Peki, ne olacak ilânihaye AK Parti ve Erdoğan devam mı edecek?" diye sorulabilir. Öyle görülüyor ki, Erdoğan sonrasının liderleri de yine Erdoğan"ın dizinin dibinde yetişiyor ve AK Parti"nin bünyesinden çıkacak. Gençlik, dinamizm, umut ve zamanın ruhu orada birleşiyor. Yani Erdoğan sonrasını da Erdoğan kurgulayacak gibi görünüyor. Bizim ki sadece bir tespit vesselam..."

Twitter.com/erolgoka
10 yıl önce
28 Ağustos 2014
Kara dinlilerle milletin savaşı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!