|
Millete değil darbecilere karşı çıkabilseydiniz!

Bazıları, ne kadar sakin; ne 15 Temmuz'da bir darbe girişimi travmasına maruz kaldığımız ne de tehdidin sürdüğü umurlarında… Ama insanımızın kahir ekseriyeti, her Cuma günü teyakkuzda epeydir. Bu, kanlı bir darbe girişimi yaşamış, 250 şehit yüzlerce yaralı vermiş, sözüm ona iç savaş kışkırtma senaryolarının hep gündemde olduğu bir toplum için anlaşılabilir bir durum.



Geçen hafta önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Erzurum programı ertelendi, sonra Cuma günkü Van mitingine katılmayacağı açıklandı… Neo-con Michael Rubin'in “Erdoğan yolun sonuna geldi” alçak tweetinin ardından, Avrupa'da Erdoğan'ın katline ferman çıkartan iğrenç pankart, serbestçe tişört yapılıp piyasaya verildi… Başta “FETÖ'nün medya yapılanması davası” olmak üzere bazı mahkemelerden arka arkaya tahliye haberleri sökün etti… FETÖ'cü sosyal medya hesapları, gelişmeleri darbe imasıyla “beklenen bahar” diye sevinçle karşıladı… En büyük gıda holdinginin 1 Nisan reklam filminde “hesaplaşma” gibi alışık olunmayan ifadeler kullanıldı… Hepsi bir araya gelip 31 Mart Cuma gecesi infiale sebebiyet verdi. Kısıklı'ya, Beştepe'ye tıpkı 15 Temmuz ve sonrasında olduğu gibi nöbete inenlerimiz oldu.



Söyledim, şaşılacak bir durum yok bütün bunlarda. Eğer tekrar bir darbe kalkışmasının emareleri varsa, böyle zamanlarda uyanık olmanın, 15 Temmuz ruhunu harekete geçirecek, darbe heveslilerini ürkütecek böyle direniş canlanmalarının faydası, sayılmayacak kadar çok. Hal böyleyken, insanımızın bu teyakkuz haline karşı en alınmaması gereken tavır, “paranoya” diye alay etmeye, dalga geçmeye çalışmak. Hele bir de bu tavır, kendinizi sözüm ona külyutmaz, uyanık, milleti küçük gören o bildik eda takınılarak yapılırsa…İşte o umursamaz bazıları, aynen böyle yaptılar. Toplumu anlamak gibi bir dertleri yoktu. Onlara göre 15 Temmuz'da bir tiyatronun histerisine (!) kapılmış toplum, şimdi de paranoyaklaşmıştı (!). Fildişi kulelerinden baktıkları topluma ruhsal rahatsızlık etiketlerini acımasızca yapıştırıp geçiyorlardı. “Darbeci hainlere biz de karşıyız, darbeye direnen halkımızın yanındayız” diyemiyorlardı bir türlü ya da dil ucuyla söylüyor, söylediklerine kendileri de inanmıyorlardı.



“Hocam, ne oldu size böyle, hiç damardan günlük siyaset konuşmazdınız?” diye soran arkadaşlar, haklısınız. Geçen pazar günü, Yeni Şafak ve Tvnet'in organizasyonuyla Kayseri'deki “Evet” mitingini izledim. Çoluk çocuk el ele, yaşlı genç, kadın erkek kendilerinden emin bir vakarla alanı dolduran binlerce insan gözümün önünden gitmezken, bir de şu “denize dökme” maskaralığı ortaya çıkınca, dayanamadım. Ülkesi ve inançları için ellerinden ne gelirse yapacakları, tekrar ülkesi için Millî Mücadele'ye girişecekleri, darbecilere asla fırsat vermeyecekleri yüzlerinden belli olan bu halka böylesine yabancı ve düşmanca bakmalarına sözüm olmalıydı. Kayseri, dedik, Kayseri'de kalalım, Kayseri mühim…



77 yaşındaki Mustafa Kaftan, “Menderes'in yükselttiği bayrağı şimdi Erdoğan taşıyor… Tek adam falan değil onunla birlikte o kadar çok adam var ki... Bu anayasa artık yamalı esvap gibi oldu. Erdoğan şimdi millete yeni elbise getiriyor daha iyi hizmet edebilmek için...” derken öyle minnet dolu ve üstüne düşeni yapma kararlılığındaydı ki…



“Hayır”cı ülkücü olduğunu söyleyen bey, araya girdi Belçika'dan gümrükte “Evet” deyip geldiğini söyleyen gurbetçi Ahmet Soyak ile söyleşirken... Ahmet Bey'in Belçika'da yaşadıklarını ve Erdoğan'ın niye yanında olduklarını dillendirmesine “iyi ama Barzani bayrağı da çekildi, buna ne demeli!” diye karşı durmaya çalıştı. “FETÖ'ye dün aldananların bugün aldanmayacakları ne malum” diye öfkeyle söylendi. Ama işte o da mitinge gelmiş ve kısa sürede millet düşmanlarına karşı el ele vermek gerektiğine ikna oluvermişti. Başbakan Yıldırım'ın candan ve ikna edici konuşması, “Hayır”ını yumuşatmıştır büyük ihtimalle.



25 ve 23 yaşında Erhan ve Ethem Yılmaz, sanki tüm medyayı takip etmiş gibilerdi. Kayseri'deki “Evet”lerin %80'i bulabileceğini ifade ediyorlardı. 2010 referandumunda Kayseri'nin %73.33 “Evet” dediğini, AK Parti ve MHP oy toplamının son iki seçimde %84 olduğunu bile biliyorlardı. Ancak ağabeyi, 18 yaşın seçilme hakkına çok sıcak bakarken Ethem, biraz daha tereddütlüydü. “Benden vekil olmaz abi” dedi. Ben de “Senden olmaz ama belki YGS'de her soruyu yapan Bingöllü kızımızdan olur” deyince hak verdi. Sohbet ederken, gözüm miting alanının karşısındaki Kayseri Memur-Sen'in dev pankartına takıldı: “15 Temmuz'un nöbetçisi, 16 Nisan'ın Evet'çisiyiz!” Alandaki binlerce, ülkedeki milyonlarca insanın gönlünden geçeni yazan ama umursamazların asla anlayamayacakları pankarta…



#15 Temmuz
#FETÖ
#AK Parti
#MHP
#16 Nisan 2017
#Anayasa referandumu
7 yıl önce
Millete değil darbecilere karşı çıkabilseydiniz!
Ukrayna krizi Batı"nın iç savaşı mı?
Benlik’ten daha yüksek değerler…
Sıkıntılı bir maç yazısı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?