|
Kimi düşman bellediysen..

Eğer eylemci bir tabiata sahip olmak hoşunuza gidiyorsa aklınıza sokup bir daha çıkarmamanız gereken vazgeçilmez ilke şudur: Kavga hiçbir zaman kuvvetli ile zayıf arasında cereyan etmez. Bir kavganın çıkabilmesi için kavgayı göze alan her iki tarafın da kendini kavgaya girişecek derecede kuvvetli sayması kaçınılmazdır. Bu bir uyarı. Söz konusu ilkeyi akıldan çıkarmamanızı istiyorum çünkü içinde yaşadığımız kültür hepimizi aksi yönde şartlandırmaya mütemayildir. Bazı kanaat önderleri zayıfla kuvvetlinin kavgaya tutuştuğunu söylemekle kalmaz galibiyet ihtimalinin çoğu zaman zayıf tarafı sevdiğini ima eder. Sonuçta ne olur? İğfal edilmiş olan zayıf hasmını emniyetinden şüpheye düşürmek için kuvvetliye meydan okur ve naneyi yer.

O halde gerek kişi olarak ve gerekse mümkün olduğu taktirde ülke olarak kuvvetlilere karşı çıkmayacak mıyız? Kuvvet kapitalistlerin ve emperyalistlerin elindedir diye onlarla çatışmayı reddederek itaat yolunu mu seçeceğiz? Sapla samanı birbirine karıştırmaksızın bu soruları cevaplandırmak gerekir. Madde bir: Üzerimizde baskı kurmak suretiyle bizim yaşama imkânlarımızı daraltan kuvvetlinin müdahalesini kendi imkânlarımızı genişletmek kastıyla sınırlandırma çabamız kuvvetliyi yere sermeyi zaruri kılmaz. Kendini savunmak, teslim olmayı reddetmek, kendine yönelen darbeleri ustalıkla savuşturmak kavga olarak adlandırılmamalıdır. Madde iki: Kavga dediğin taraflardan birinin hasmını tasfiye ettiği taktirde kavuşacağı bir kazanç sebebiyle çıkar. Ortada kavga koparmaya sebebiyet veren öyle bir "meta" olmalıdır ki kuvvetini o metaı ele geçirmek isteyen rakibini bertaraf etmek suretiyle gösteren kazanca kavuşsun. Kapitalistin kapitalistle, emperyalistin emperyalistle kavgaya tutuşması anlaşılır bir şeydir. Kapitalizm ve emperyalizmden zarar görenlerin bu unsurlar karşısında en çok yapabileceği şey mümkün olduğu nispette kendini tasalluttan masum kılmaktan ibarettir. Bir kişi veya ülke kapitalizmin ve emperyalizmin darbelerini savuşturdu veya soygunculuk tecavüzleri karşısında bir muafiyet alanı temin etti diye kapitalizmin ve emperyalizmin sırtını yere getirmiş sayılmaz.

Mamafih zayıf düşmüş birinin gerek kişi, gerekse ülke olarak kuvvetli birine yapabileceği en büyük düşmanlık onun beslenme yollarına verdiği zarardır. Kimin gıdasına el uzatmışsan kendine düşman olarak onu seçmişsin demektir. Bu bakımdan kuvvetli ve zayıf birbirinin can düşmanı olabilir. Ne var ki düşmanların kavgaya tutuşmaları ancak her ikisinin de yek diğerine el ense çekebilecek seviyeyi tutturmalarıyla mümkündür. Yeni çağda savaş kaybeden ülkelerin ilk ağızda müstemleke kaybına uğramış olmaları, savaş kaybeden ülkeyi işgal etmenin galiplerce ikinci plana atılması hem kavganın kimle kim arasında koptuğunun, hem de modern ülkeleri birbirine neyin düşman haline getirdiğinin bariz göstergesidir.

23 yıl önce
Kimi düşman bellediysen..
‘1 gün savaşı’…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...