|
Çankaya Savaşları

Tam dört ay sonra Cumhurbaşkanı -büyük bir ihtimalle- değişecek. Türk siyasetinde hemen herzaman "arıza"lara yol açmış Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu defa da, siyasi arenayı karıştırıp da sonuçlanacak gibi görünüyor. Seçimlere bu kadar yaklaşılmışken Gazeteci Faruk Mangırcı''nın, Mustafa Kemal''den başlayarak Süleyman Demirel''e kadar Cumhurbaşkanları''nın seçimlerini konu aldığı Çankaya Savaşları isimli kitabı, iyi bir başvuru çalışması. Çankaya Sakinleri''nin o noktaya gelesiye kadar yaptıkları, kapalı kapılar ardındaki ikna, telkin, tehdit ve cebirlerin serencamı, seçim arifelerinde parlayan-sönen yıldızlar, askerlerin Cumhuriyet''in kuruluşundan itibaren bu "sivil koltuğa" duydukları aşırı ilgi ve sair renkli unsurların yer aldığı çalışma, özellikle son iki Cumhurbaşkanı''nın seçimlerinde mahrem gelişmelere şahit olmuşlarla yapılan birebir görüşmelerle farklı şeyler söylemeyi başarıyor. Mesela; merhum Türkeş''in, 1993''deki Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ismi gündeme gelen Nevzat Yalçıntaş''a para ve araç verme konusunda teklifte bulunduğu ilk defa kamuoyuna açıklanan bir bilgi. Yine kitapta, dönemin Başbakanı Demirel''in "ricası" üzerine Yalçıntaş''la ilgili haberlerin kendi gazetesi Türkiye''de "pul kadar" girmesine ilişkin bir anekdot da yer alıyor. Son not; Çankaya Savaşları''nın hitamesini oluşturan 28 Şubat''ın hikayesinde de, o kritik günlere ilişkin pekçok çarpıcı detaylar yer alıyor.

BUNLARI BİLİYORMUSUNUZ?

Süleyman Demirel''in 1969 yılında Başbakan olduğu dönemde Günaydın Gazetesi''nin kendisine karşı başlattığı ve Demirel''in de karşı ataklarla cevap verdiği mücadelenin altında, gazete patronu Haldun Simavi''nin yatına, "kışın üşütmeyen yazın da terletmeyen bir klozet" ithal etmek istemesi ancak Başbakan''ın gümrük mevzuatını gerekçe göstererek buna izin vermemesinin yattığını; bu kavganın büyümesinin ardından Adalet Partisi''ndeki muhaliflerin de yardımıyla kardeşlerine haksız çıkar sağladığı gerekçesiyle kurulan Soruşturma Komisyonu için hazırlanan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda siyasi iradeyi aklamayan 8 müfettişin aynı gün Başbakan Demirel tarafından görevden alındığını; komisyonda "Kardeşlerimin ticari işleriyle ilgim yoktur" diyerek kendini savunan Demirel''in bu sözlerine karşılık, Nazmiye Hanım''ın Hayat dergisine, "Aile içinde ayrı gayrı yoktur, kimsenin ayrı malı yoktur, herşey ortaktır" diye demeç verdiğini

Günde "birbuçuk kitap" okumak

Geçtiğimiz haftabaşı Ankara Büro''dan Kezban Ekşi ile birlikte Hasan Hüseyin Ceylan''ı Çubuk Cezaevi''nde ziyarete gittik. Refah Partisi''nin kapatılmasıyla da dur-durak bilmeyen hukukun siyasallaşması sendromunda kendisini cezaevinde bulan Hasan Ağabey''in morali yerinde. Kucaklaştığımızda, "geçmiş olsun" deyince bir an susan Ceylan, hemen bir anekdot aktarıyor: Erbakan Hoca, 12 Eylül sonrası cezaevinde... Ziyaretine gelenlerden birisi, "Geçmiş olsun" diyor. Erbakan, "Hayrola" diye karşılık veriyor, "Beni hasta mı gördünüz, bir yerimde birşey mi var?" Ziyaretçisinden, "Hayır" cevabını alan Hoca, "O zaman, ''Gazan mübarek olsun'' diyeceksin" karşılığını veriyor.

Hasan Hüseyin Ceylan, 4 ay 26 günlük cezasından "faydalar" çıkartmış bile. 82 kitap okuyup, 2 kitap yazdığını anlatıyor. Rakam müthiş, çünkü günde yaklaşık 1,5 kitap (yaklaşık 450 sayfa) okumuş oluyor Ceylan. Bununla kalsa gene iyi, bir de iki kitap yazmış dört aylık süre içerisinde. Kitaplarının adları, Bir Yol Haritası ile Brennüs''un Kılıcı. İlk kitap, Milli Nizam''dan Refah Partisi''ne uzanan siyasi çizginin karşılaştığı zorluklara dikkat çekerek, bir daha bu zorluklara düşülmemesi için dile getirilen önerilerden oluşuyor.

Ceylan''ın asıl iddialı kitabı ise Brennüs''un Kılıcı. Galya İmparatoru Brennüs''un, "hukuğa kılıç hakkı vermesi" hikayesi etrafında örgülenmiş ve bugünün Türkiyesi''ne, hele hele genelde inançlı kesime, özelde Refah camiasından bazı isimlere ve bunlardan birisi olan Ceylan''ın başına gelenlere "cuk" diye oturan göndermeler yapan bir hikaye anlatılıyor kitapta. Romalılar''ı yenen Brennüs, imparator ve adamlarından tazminat ve ayrıca 500 kilo altın istiyor. Romalılar istenenleri getiriyorlar. Brennüs tartmaya başlıyor ama tartısı bir garip ! Kefeye on kilo altın konuldukça Brennüs, "bir kilo oldu" diyor, denge sağlanacağı sırada da terazinin dilini kılıcıyla tutuyor. İtirazlar üzerine de meşhur sözünü söylüyor: "VAE VİCTUS" (yazıklar olsun mağluplara, yazıklar olsun mağlupken hiçbir şey yapmayanlara) Bunun üzerine Roma İmparatoru, önemli olanın devlet değil, hukukun üstünlüğü devleti olduğunu anlatıyor ve devletinin sembolünü oracıkta belirliyor. Adaletin meşhur terazi, kılıç ve adaleti gözleyen meleği de bundan sonra ortaya çıkıyor. Hasan Hüseyin Ceylan, "Gel gör ki bizdekiler, adalet meleğini kendi kılıçlarıyla beraber Brennüs''un kefesine koyuyorlar" diyor.

Cezaevinde tahmin edilenin aksine iyi bir vücud kondisyonu da tutturan Hasan Hüseyin Ceylan, yaklaşık 20 kilo vermiş. 31 Ocak günü hürriyetine kavuşacak olan Ceylan, sevenlerini "tığ gibi" bir vücudla karşılayacak anlayacağınız. Kısmetse, iki hafta sonra Çubuk Cezaevi''nin kapısında buluşmak üzere Hasan Ağabey''le vedalaşıp, kendisini günde 1,5 kitap okuma maratonuyla başbaşa bırakıyoruz.

24 yıl önce
Çankaya Savaşları
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’