Hedefi AK Parti'yi dünyaya acmak

Yeni Şafak
01:0015/02/2003, Cumartesi
G: 8/06/2017, Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

AK Parti Dış İlişkiler Başkanı Şaban Dişli, ABD ve Avrupa'daki bankacılık deneyimini AK Parti'yi dünyaya açma projelerinde değerlendiriyor. Ankara'da bir arkadaşının evinde kalıyor ve gününün 13-14 saati partide geçiyor.

----------------------- spot -------------------------

AK Parti Genel Merkezi'nde bir ekip, parti ve Türkiye'nin tüm dünyada etkinliğini arttırmak için hummalı bir çalışma sürdürüyor: AK Parti Dış İlişkiler Komisyonu. Ekibin başkanı ise ABD ve Avrupa'da ekip lideri ve genel müdür olarak tam 18 yıl bankacılık yapan Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli. Yurt dışı deneyimini AK Parti'yi dünyaya açma projelerinin hayata geçirilmesinde değerlendiren Şaban Dişli, Ankara'ya bile heniz tam yerleşmeden işlerin içine dalmış. Ankara'da bir arkadaşının evinde kalıyor ve gününün 13-14 saati partide geçiyor.

Şaban Dişli'yi ziyaretimizde, siyasetin yeni yüzlerinden biri olduğunu hatırlattık ve kısa bir hayat hikayesi istedik. Önce, -üstad Sezai Karakoç'un, içinden "Geyve'nin gülleri..." geçen "Mona Roza" şiirini de hatırlatarak- 1958 Sakarya Geyve doğumlu olduğunu, AK Parti kurucu üyeliğinden sonra Sakarya milletvekili seçildiğini bildiğimizi anlattık.

Gaz lambasından bugüne

Şaban Dişli de, bizim sözlerimizi, doğumuyla siyasete girmesi arasındaki uzun ve hayli dolu bir hikayeyle sürdürdü: "Biz 7 kardeştik. Gaz lambası ile geceleri ders çalışırdım. Osman Şafak diye bir hocam vardı; çok ilgilendirdi benimle. Ortaokuldan sonra yatılı sınavını kazanarak Haydarpaşa Lisesi'ne gittim. ODTÜ İdari Bilimler'i 1979 Kasım'ında bitirdim. İstanbul'da Wat Elektrik Motor diye bir şirkette işe başladım ve bir süre sonra Okumuş Holding'e geçtim. Bu sırada ABD'de master yapma imkanı çıktı ve New York'a gittim. 1984'te İktisat Bankası'ndan teklif aldım. Üniversitede 50 bin lira maaş veriliyordu ve bankanın teklifi 150 bin liraydı. Kabul ettim. Yurtdışı İlişkiler Bölümü'nde 3 yıl çalıştıktan sonra Garanti Bankası'na 2. müdür olarak geçtim. 91'de Hollanda'da kurulan United Garanti İnternatıonal bankasının Genel Müdürü oldum. 96'da ise Roterdam'da Demir-Halkbank'a geçtim."

Fenerbahçe transferi!

Şaban Dişli'nin hayat hikayesi günümüze yaklaşınca siyasetle bağlantısını sorduk ve karşımıza ilginç bir spor-siyaset ilişkisi çıktı. Şaban Dişli fanatik bir Beşiktaşlıydı ancak bir Fenerbahçeli tarafından yine Fenerbahçeli olan Tayyip Erdoğan ile tanıştırılmıştı: "Fenerbahçe Altyapı Derneği Başkanı olan amcamın oğlu Davut Dişli, Beni Tayyip Bey'le tanıştırmak istediğini söyledi. 2001'in Haziran ayında, Davut ve Futbol Federasyonu üyesi Murat Aksu (Abdülkadir Aksu'nun oğlu) ile birlikte Tayyip Bey'e gittik. Erdoğan'ın Üsküdar'daki ofisinde 45 dakika kadar bir görüşmemiz oldu. Bankacılık sektöründen geldiğim için Türkiye'nin yaşadığı krizlerle ilgili düşüncelerimi söyledim. Daha sonra 'kurucu üye olur musun?' dediler; kabul ettim."

'Manyak mısın' dediler

Dişli, bu teklife "evet" demesinden sonra aldığı tepkileri ve bunlara yaklaşımını şöyle anlattı: "Üniversiteden arkadaşlar 'ne işin var, manyak mısın' dediler. Ancak Tayyip Bey'in yaklaşımı bana yetti. Gelmeden önce 2 milyar euro bilançosu, 200 milyon euro ödenmiş sermayesi olan 16 şube ile Avrupa'da faaliyet gösteren Demir-Halkbank'ın genel müdürü idim. Bir unvana, makama talip olmak için gelmedim. Tayyip Bey'e inandığım için geldim."

ERDOĞAN VÜCUT DİLİYLE ETKİLİYOR
Şaban Dişli, AK Parti kurucusu olduktan sonra birlikte çalıştığı Tayyip Erdoğan'ın "vücut diline" özellikle dikkati çekti. "Abartı olarak söylemiyorum; Tayyip Bey'in müthiş bir etkileme gücü var" diyen Dişli, bunu Erdoğan'ın yurtdışı gezilerinde daha yakından gözlemlediğini şöyle anlattı: "Tayyip Bey 40 yıl siyasetin içinde. Asıl gücü bu gezilerde ortaya çıktı. Gittiğimiz her ülkede A tipi bir protokol ve saygı var. Tayyip Bey'in çizdiği lider tipi çok farklı. Avrupalılar'a da farklı geliyor. Bir defa fizik olarak bir üstünlüğü, rahatlığı var. Vücut dilini çok iyli kullanıyor. Karşısındaki kim olursa olsun kendi seviyesine getiriyor. Bir devlet adamı görüşme sırasında 'efsane biri' ifadesini kullandı. Erdoğan'ın İngilizce bilmemesi, bu özellikleri nedeniyle sorun değil, aksine 'avantaj' haline geliyor. Çünkü bütün ulusların liderleri kendi dillerini konuşmak isterler. Türkçe konuşarak; 'ben kendimden eminim, ülkemle övünüyorum' profili çiziliyor. Konuşmaları, üslubu tatlı-sert."


----------------- imza------------------

----------------- imza------------------



#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv