Duyduğumuz seslerin bazıları kulağımıza hiç hoş gelmezken bazıları ise son derece rahatlatıcı ve uyumlu gelir. Bu sesleri birbirinden ayıran en önemli ayrıntı aslında onların oluşumunu sağlayan aletlerin uzunluk oranlarından kaynaklanmaktadır. Gitar, flüt, piyano vb. müzik aletlerinin tamamı bu oranları kullanır.
Evrendeki her varlığın belli bir uyum içinde ve basit bir matematiksel hesapla çalıştığını savunan Pisagor, astronomiden müziğe bu oranları her yerde aramıştır. Farklı demirlerin art arda dövülürken bazen uyumlu sesler çıkardığını fark eden bilim adamı, bu seslerin kaynağını araştırdığında uyumun demir uzunluklarından kaynaklandığını fark etmiştir.
Sesten Müziğe adlı belgeselde uzun bir şekilde ele alındığı gibi, Pisagor ve öğrencileri farklı uzunluklardaki demirleri karşılaştırdığında ½ ve 2/3 oranındaki demirlerden uyumlu sesler çıktığını görmüşlerdir. Çok küçük değişimlerle beraber modern müzik işte bu milattan önceki buluşa dayanmaktadır.
İlk olarak Filozof Boethius tarafından isimlendirilen notalar daha sonra 1030 yılında Arezzo Katedrali'nin rahibi Guido D'arezzo tarafından yeniden isimlendirilmiş ve günümüze kadar bu halini korumuştur.
Manastırında müzik dersleri verirken pratik bir yol arayan rahip, manastır ilahilerinden birinin ilk hecelerini alarak şu anki nota isimlerini oluşturmuştur.
Dominus
mutlak, Rerum
madde, Miraculum
mucize, Familias Planetarium
gezegenler ailesi, Solis
güneş, Lactea Via
samanyolu ve Siderae
gökler anlamına gelmektedir.