Milli Takım ve Terim sırat köprüsünde...

00:0012/09/2007, Çarşamba
G: 29/08/2019, Perşembe
Ali Bayramoğlu - Spor

Milli futbol takımının Malta karşısında yaşadığı hüsran, Türk futbolunun gidişatıyla ilgili olarak üzerine tartışılması gereken ve muhtemelen uzun süre tartışılacak bir konu.İlk üç maçını (üstelik ikisi seyircisiz) kazanan, ardından grubun en güçlü takımlarından Yunanistan''ı deplasmanda 4-1 mağlup eden, Norveç''le iyi oynadığı maçta tesadüfen berabere kalan Türkiye, o gün bu gün, bu öykünün tam tersini yaşıyor.Bosna-Hersek maçında gelen 3-2''lik mağlubiyet, Romanya''ya karşı 2-0 kaybederken içine

Milli futbol takımının Malta karşısında yaşadığı hüsran, Türk futbolunun gidişatıyla ilgili olarak üzerine tartışılması gereken ve muhtemelen uzun süre tartışılacak bir konu.

İlk üç maçını (üstelik ikisi seyircisiz) kazanan, ardından grubun en güçlü takımlarından Yunanistan''ı deplasmanda 4-1 mağlup eden, Norveç''le iyi oynadığı maçta tesadüfen berabere kalan Türkiye, o gün bu gün, bu öykünün tam tersini yaşıyor.

Bosna-Hersek maçında gelen 3-2''lik mağlubiyet, Romanya''ya karşı 2-0 kaybederken içine düştüğümüz futbol şaşkınlığı ve inanılmaz dağınıklık, ardından gelen 2-2''lik Malta beraberliği...

Terim''in talebeleri ilk 5 maçta, 13 puan toplayarak nasıl çok zor bir işi gerçekleştirdilerse, son üç maçta, yani 9 puanlık bir seride 7 puan kaybederek bir başka zor işi başardılar.

Peki ne oldu bu takıma?

Sistem aynı, oyuncular aynı, hocaları aynı...

Sorun sadece kaybedilen puanlarda değil, aslında oynanan oyunda.

Asıl büyük değişim ve fark orada...

Adeta ortada ruhunu, özgüvenini, inancını kaybetmiş bir takım var...

Kontrollü, soğukkanlı, sabırlı (örneğin ilk Malta maçı), kanatları kullanan (örneğin Yunanistan maçı) , orta sahasıyla rakibin üzerinde baskı kuran bir milli takım gitti.

Yerine sahada ne yaptığını bilmeyen, panik olan, arkasını boş bırakan, top şişirerek oynayan, en vahimi orta sahası gevşek bir takım geldi.

Malta maçı bu açıdan tipik bir örnekti.

Spor sayfalarına ve spor yorumcularına bakınca faturanın Fatih Terim''e çıkarıldığını görüyorsunuz.

Terim, yeteri kadar cesur olmamakla, yanlış oyuncular seçmekle, milli takıma kendi takımıymış gibi davranmakla suçlanıyor.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, eleştirilerde elbet haklılık payı var.

Ancak bu takımın ilk beş maçlık performansı yine Terim''le, onun oyuncu seçimleriyle gösterdiğini unutmamak gerek. Tümer''i milli takıma monte edip, bir iki maçı onunla kurtaran yine Terim''di, en kritik maçlarda Volkan, Gökhan, Mehmet Topuz gibi futbolculara forma veren de Terim''di.

Evet, bugün Milli Takımın hocasına yönelik en büyük eleştiri, kendi takımlarında oynamayan ya da formda olmayan futbolcuları sahaya sürmüş olması. Emre, Tugay bunların başında geliyor.

Diğer eleştiri, örneğin Hamit gibi gerek milli takımda gerek Bayern Münih''te sağ kanatta çok başarılı olmuş bir oyuncuyu, Auerelio''nun yokluğunda ön libero oynatması, örneğin İbrahim Üzülmez''den sol açık yaratmaya çalışması...

Doğaldır kaybeden eleştirilir...

Kabul edelim Terim''in önünde iki yol var.

Ya takımı sadece ligde sürekliliği olan ve formda futbolculardan kuracak, bu durumda her maçta muhtemelen sahaya farklı 11''ler sürmesi gerekecek...

Ya da milli takımın temel iskeleti değiştirmeden, sakatlıkları ve form durumuna dikkate alarak takım kuracak...

Terim açıkçası ikinci yolu tutturmuş durumda...

Son maçta bunu özellikle yaptı. Tuncay''ın ve Emre''nin kalitesine inandı. Onları sıradan ya da henüz rüştünü tam ispat etmemiş formda futbolculara tercih etti.

Bizce yaptığı iş ve aldığı risk doğruydu.

Ama tutmadı, olmadı.

Sonuçta demek istediğimiz o dur ki, Terim''e yönelin eleştirilerin yönelme açısı doğru değildir. Bu eleştiriler başarı ve başarısızlık üzerine yapılmaktadır.

Ben futbol uzmanı değilim.

Olsa olsa profesyonel bir seyirci denebilir bana...

Bu profesyonel seyircinin milli takımın başarısızlığının nedenleri konusundaki görüşleri ve Terim''e yönelttiği temel eleştiri şöyle:

Türk futbolunun gerek kulüp bazında gerekse milli takımlar düzeyinde başarıya taşıyan temel unsuru güçlü ve hareketli bir orta saha gerçeği olmuştur.

Geriye ve ileriye doğru bir hava yastığı gibi hareket eden orta saha çaplı ve yetenekli futbolcuları içerdiği oranda bize EUFA Şampiyonluğu ve Dünya 3.lüğü gibi unvanları getirmiştir.

Terim''in bugün (üstelik buna ilişkin sistemi kuran ve geliştiren odur) bu gerçeği hafife almaktadır. Futbolcu bazındaki düşüncesi sistem bazındaki düşüncesinin önüne geçmiştir. Ve muhtemelen bu da ona bir dönemler başarıyı getiren bir öğeden, aşırı özgüvenden kaynaklanmaktadır.

Hamit''ten ön libero üretmek Hamit''in yeteneklerine, sistemden daha çok güvenmesinin sonucudur. Yani kendine güvenmesinin sonucudur.

Arda''yı sahada tutarak orta saha direncini düşürmek böyle bir bakışın sonucudur...

Görmek lazım Türk futbolu Avrupa''da yol almışsa, bu, sistem, orta saha ve teknik yetenek unsurları bir araya getirdiği için olmuştur.

Terim buraya geri dönüş yapacaktır...

Belki de bu akşam....