Bu bahsin kazananı olmaz...

04:0013/12/2025, Cumartesi
G: 13/12/2025, Cumartesi
Ali Saydam

Spor sektörü diye bir şey var… Bir de futbol sektörü… Ana kaynağı ticari gelirler, yayın gelirleri ve maç günü gelirleri olan koca bir ekosistem… Üstelik İtalya ile birlikte UEFA EURO 2032’ye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyoruz… Bu arada olan bitenin haddi hesabı yok… Futbolda bahis soruşturması kapsamında hazırlanan MASAK raporunda, eski hakem ve spor yorumcusu Ahmet Çakar’a ait hesap hareketlerine ilişkin ayrıntılar yer alıyor… Aralarında Murat Sancak, Metehan Baltacı ve Mert Hakan Yandaş’ın da

Spor sektörü diye bir şey var… Bir de futbol sektörü… Ana kaynağı ticari gelirler, yayın gelirleri ve maç günü gelirleri olan koca bir ekosistem… Üstelik İtalya ile birlikte UEFA EURO 2032’ye ev sahipliği yapmaya hazırlanıyoruz… Bu arada olan bitenin haddi hesabı yok…

Futbolda bahis soruşturması kapsamında hazırlanan MASAK raporunda, eski hakem ve spor yorumcusu Ahmet Çakar’a ait hesap hareketlerine ilişkin ayrıntılar yer alıyor… Aralarında Murat Sancak, Metehan Baltacı ve Mert Hakan Yandaş’ın da bulunduğu 20 şüpheli tutuklandı.

Nesine sitesi üyesi olduğu tespit edilen Fatih Karagümrük futbolcusu şüpheli Kerem Yusuf Sirkeci’nin 19 Ekim 2025’te oynanan Fenerbahçe-Fatih Karagümrük maçına “1,5 üstü atar”, 2021’de oynanan Samsunspor-Fatih Karagümrük maçına “rakip takım kazanır” şeklinde bahis oynadığı tespit edildi.

TFF İkinci Lig Beyaz Grup’ta 28 Nisan 2024’te Ankaraspor-Nazilli Belediyespor arasında oynanan müsabakada şike yapıldığı, kulüp başkanlarının ‘beraberlik’ için anlaştığı öne sürüldü.

Tespitler, iddialar bu kadar değil, bunlar sadece son birkaç günden derlediklerimiz… Elbette son sözü, Yargı söyleyecek; “Ak koyun, kara koyun” Mahkeme tarafından belirlenecek…

Peki sonra? Her şey ‘güllük gülistanlık’ olacak mı?

Çok bekleriz…

Eğer savcılık, yargı makamı, TFF ve kulüpler tarafından yürütülmeye çalışılan ‘kriz yönetimi’ sürecinin -ki oralarda ne olduğuna dair de bir fikrimiz yok- benzeri ‘krizin iletişimi’ için devreye alınmazsa ve bunda daha da geç kalınırsa camianın hâli harap demektir…

Zaten gelir-borç dengesini bir türlü tutturamayan kulüpler ve de futbol ekosistemi, kaybettikleri güvenin bedelini çok ağır öderler… Bunu, Avrupa’dan resmi yollarla ya da resmi olmayan söylemlere dışlanmak takip edebilir… Futbol sektörünün etkilediği ekosistem ciddi darbe almakla da kalmaz ülkemizin itibarı da derinden sarsılabilir…

Peki bu süreci kim yönetiyor? Algılamanın, itibarın hasar görmemesi için neler yapılıyor? Biz bilmiyoruz. Duyan, gören var mı?..

Peki ne yapılması gerekir? Vücudunuzda bir hasar olduğunda ya da olduğunu düşündüğünüzde ne yapıyorsunuz? Eşinize, dostunuza, ChatGPT’ye danışmıyor, o işin uzmanına gidiyorsunuz, öyle değil mi?

Burada da benzer bir şey yapılmalı, iletişim mühendisliği konusunda uzman, stratejik iletişim danışmanlığı konusunda uzmanlaşmış çok sayıdaki ajanstan birine gideceksiniz… Gitmekle de kalmayacak, onların dediklerini yapacaksınız, içinizden geleni değil. Tabii eğer profesyonelseniz…

‘Dolma diplomasisi’

Başlık benim uydurmam değil… Malum Türkiye’nin en leziz yemeklerinden dolma, Ermenistan’da da sofraların baş köşesinde… Buradan yola çıkılarak geliştirilmiş ‘dolma diplomasisi’ de siyasi ve toplumsal diyalog süreçlerinde ortak kültürün vurgulanması, bir ‘kolaylaştırıcı’ olarak konumlandırılmasını adlandırmak, bazen de “İşler o kadar da basit değil” demek için kullanılıyormuş…

Tartışma vesilesi bile olması, ana meselelerin çözümü için bir adımdır… O nedenle yemek konusu mühim, hem de çok… Aile içinde, yani iç ilişkilerde olduğu gibi törenlerde, kutlamalarda, seremonilerde yani dış ilişkilerde de…

Bununla da sınırlı kalmaz… Yeme-içme fiziksel bir ihtiyacın çok ötesindedir, hatta kültürün ta kendisidir... Şimdilerde bireysel beslenme alışkanlıkları için kullanılan “Ne yersen osun”, bizce toplumları anlatmak bakımından son derece başarılıdır… Çünkü bir toplumu, onun kültürünü tanımak istiyorsan ne yediğine bakabilirsin…

Eh tüm dünyada midesine düşkün olmayan da yok gibi bir şey…

Hepsi birleşince yemek kültürünün diplomasi alanındaki önemi de ‘gastrodiplomasi’ tabirine neden ihtiyaç duyulduğu gayet iyi anlaşılıyordur…

Bu çerçevede MICHELIN Rehberi’nin Türkiye için açıkladığı 2026 restoran seçkisinin son derece kıymetli olduğunu düşünüyoruz. Bu yıl, Kapadokya’dan ilk kez listeye giren restoranlar dahil olmak üzere toplam 54 yeni restoranı içeren listede İstanbul, İzmir ve Muğla’dan mutfaklar yer almış.

Doğuş Yeme-İçme Turizm ve Perakende Grubu’nun durumu ise çok dikkat çekici: Bünyesindeki 10 restoranın Michelin Rehberi’ne seçilmesi, önemli bir başarı olmanın ötesinde anlam taşıyor. Michelin takipçilerinin gözünde Türkiye gastronomisinin temsilcisi konumuna gelmiş görünüyor…

Michelin’in belli bir kalite güvencesini simgelediği doğru. Ancak hangi kalite güvencesini? Anglosakson ve Frankofon kültürünü mü? Elbette öyle… Ümit ederiz ki; Acun Medya’nın TV8’de yayınlanan “MasterChef Türkiye”de ortaya koyduğu kalite ve ‘Türk mutfağı algısı’ndan yola çıkarak Türkiye kriterleriyle bize özgü bir seçki oluşturulabilir…

#Bahis
#Spor
#Kumar
#Ali Saydam