Şu haber medyada hayli ciddi bir mürekkep payı ile yer aldı:
“Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle, ‘Türkiye’nin dışarıya açılan ihracat elçileri olarak sattığımız her üründe, uluslararası arenalarda kullandığımız ‘Turkey’ ifadesi yerine bundan sonra ‘Türkiye’ kullanacağız’ dedi. Türkiye’nin ismini pek çok etkinlikte dünyaya tanıttıklarının altını çizen Gülle, ‘Bu amaçla Türkiye’yi marka yapmak, Türkiye’yi yüceltmek hepimizin ortak mücadelesi ise bunu marka ve logo ile yapmamız gerekiyor. Bütün bu logoları bundan sonra Türkiye olarak yapacağız ve ihracatçılarımızdan da bundan sonraki süreçte bütün etiketlerinde, ürünlerin Türkiye’de üretildiğini gösteren bütün ibarelerde, Turkey yerine Türkiye kullanmalarını istiyoruz. Dünya bizi artık Türkiye olarak biliyor ve tanıyor. Bizim bunun üzerinden yürümemiz gerekiyor. Artık spor, kültür, sanayi ve ticaretteki her türlü başarımızı bu isim altında taçlandıracağız’ şeklinde konuştu.”
Yoksa olay Anglosakson kültüründe ifade edildiği gibi bir tür “Wishfull Thinking” (temenni, hüsnü kuruntu) olmaktan öte geçemez…
TİM’in bu çağırısının, konuyla ilgili sosyal paydaşlarda nasıl yankılanacağı, etkileyiciler ile karar vericilerin bu devasa projeye ne ölçüde sahip çıkacakları ve de hayli uzun bir zaman alması söz konusu olan lansman, tutundurma kampanyasına ne kadar kaynak ayrılacağı projenin kritik başarı faktörü olacaktır…