|
RTÜK kadınların yanında…

Dün,
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ydü
. Bu günü hâlâ “Dünya ‘Emekçi’ Kadınlar Günü” olarak kutlamayı tercih edenler var… Bizce ‘
emekçi
’ olmayan kadın yoktur; o nedenle ilk yazdığımız adıyla kutlanması da son derece makuldür.
Ayrıca,
ev kadınlarını
küçümseyen ve onları “kadın statüsünde” tasnif etmekten imtina eden
Ekrem İmamoğlu
gibi kötücül zihniyetlerle mutabık olmadığımız için ev kadınlarının emekçi yanını - ki yaptıkları iş safi emektir- reddetmemiz mümkün değildir... Anne olarak dünyanın en kıymetli emeğini bir ömür vermeyi kabul etmiş olanların yükü daha da ağırdır… Ev içi emekleriyle yanındaki, yöresindeki herkesi ihya ederler, fakat bunun bir iş olduğuna ikna olmayan kötücüllerle muhatap olmaya da mecbur bırakılırlar…
Kadın ve Demokrasi Vakfı
’nın (KADEM) mottosudur; “Varoluşta eşitlik, sorumlulukta adalet”… Aslında her şeyi anlatıyor… Fakat anlatılması yetmez; bu bir
kültür meselesidir…

Bu kültürün yerleşmesinde özellikle; örnek alınan, toplumu yönlendiren, gençler üzerinde doğrudan etkisi olan analog ve dijital mecralarda kadının konumlandırılması önemli bir rol oynar…

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu
(RTÜK), bu kültürün yerleşmesi için tam da 8 Mart’ta “Medyada Kadına Yönelik Şiddetle Mücadeleye İlişkin Etik İlkeleri” açıklamış. Üst yönetimin oy birliğiyle aldığı karar, RTÜK Başkanı
Ebubekir Şahin’in
deyişiyle “Kadın istismarını medyamızın gündeminden çıkmaya” yönelikmiş…

RTÜK’ün açıkladığı etik ilkeleri özetleyelim:

- Mağduru değil, faili göster:
Haber içeriklerinde kadınları küçük düşürücü ve aciz gösteren ifadelerden sakınılması, şiddet eyleminin suç olduğu ve normalleştirilemeyeceği kapsamında eylemin failinin gösterilmesi.
- Şiddeti meşrulaştırma:
Şiddet olayını meşrulaştıran bir dil ve müstehcen hikâyeleştirmelerden kaçınılması.
- Saygın değil, suçlu:
Şiddet failine itibar katan (saygın iş insanı), suçu hafifleten (cinnet geçiren eş) veya suça peşinen (gece yarısı parkta) bahane sunan ifadelerden ve suçu olumlayan nitelendirilmelerden kaçınılması.
- Mücadeleyi destekle:
Şiddete uğrayan kadını yargılayan ve tetikleyici detay içeren ham görüntüler, ağır ayrıntılı çekimler, suç tekniğini öğretici detaylar, atmosferik müzik ve ses efektlerinin kullanılmaması.
- Çocuklara örnek ol:
Başta çocuk programları olmak üzere tüm yayınlarda gerçek ve kurgusal şiddetin olumsuz etkilerinin dikkate alınması, hayata, işe ve eve dair sorumlulukların dengeli sunulması.
- Güçlü kadını anlat:
Kalıp yargıları ortadan kaldırmak amacıyla kadınların sadece belirli meslek grupları dâhilinde değil farklı yaş, meslek, kültür ve sosyoekonomik grupları temsil edecek şekilde (millî sporcu, başarılı çiftçi, girişimci ev kadını) güçlü ve başarılı karakterler olarak yansıtılması.
- Cezayı yayınla, adaleti göster:
Caydırıcılığın artırılması amacıyla faile verilen cezaların kamuoyuyla paylaşılması ve şiddetin cezasız kalmayacağı yönündeki mesajların sıklıkla tekrarlanması.
- Destek al, destek ver:
İçerik üreticilerinin kadına yönelik şiddet konusunda uzman görüşlerine başvurması, özdenetim mekanizmalarının geliştirilmesi kapsamında etik kurulların oluşturulması, kamunun sağladığı şiddeti önleme ve destek mekanizmalarının (KADES, ALO 183 vb.) bilinirliğinin artırılması.
Bu hafta KADEM Yönetim Kurulu Başkan
ı Doç. Dr. Saliha Okur Gümrükçüoğlu
’nun bazı açıklamaları basına yansımıştı. “TV Dizilerinde Kadın” panelinde konuşan Gümrükçüoğlu, “Dizilerde kadının ‘insanlık onuru’ hiçe sayılıyor” demiş ve çözüm önerileri arasında şiddet sahnelerinin ‘rating’ ölçümü dışında bırakılmasını önermiş.
Öte yandan “Televizyon Yayınlarında Şiddet Araştırması”na göre; izleyicilerin
yüzde 70
’i TV’de şiddete çok fazla yer verildiğini düşünüyormuş, ayrıca ekranlarda en fazla rahatsız olunan şiddet görüntüsü
yüzde 36,8
oranıyla kadına yönelik şiddet imiş.
Yani kadın örgütleri hemfikir, toplum hemfikir, düzenleyici otoriteler hemfikir… Pek çok yasal yaptırım, koruyucu mekanizma ve uygulama da var… Ancak kadına yönelik şiddet konusunda toplumumuzu tatmin eden bir ilerleme sağlayamıyoruz. Bu bağlamda RTÜK’ün açıkladığı etik ilkelere, yetmeyeceği bilincini de taşıyarak “Evet!”… Ancak bizce yapılması gereken, şiddetin; kadında, toplumda bıraktığı hasar ölçüsünde ‘
şiddetli
cezalarla
’ karşılanmasıdır.
Günün sözü

“Şiddet, yetersiz kimsenin son barınağıdır.”

Isaac Asimov
Gözümüze takılanlar…

* Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, işverenlerin ve kurumların çalışan iyilik, sağlığı (wellness) için harcadığı her 1 dolar, 4 dolar olarak şirkete geri dönüyormuş. Kurumsal iyilik, sağlık çözümleri sunan LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri Genel Müdürü Elif Elkin, “Gallup İşyeri Refahı Raporu”na göre gün içerisinde çalışanların %44’ü stres ve %40’ı kaygı ile başa çıkmaya çalışıyor, demiş. (Yıldırım Gülseven, Markaevi)

* Sofia, Maylo, UltraBerrak, Nua gibi markalarıyla tanınan Lila Kağıt; Türkiye’nin üç farklı noktasında, toplam 50 MW gücünde yenilenebilir enerji yatırımını hayata geçirmeye hazırlanıyormuş. Ergene’deki üretim sahasındaki 14,5 MW kapasiteli Çatı tipi GES test üretimlerine başlanmış. Bu sayede 25 yılda 200 bin tona yakın karbon salımının önüne geçebilecekmiş. Tüm GES projeleri tamamlandığında; bu rakamlar üç kat artacak, ayrıca firma kullandığı elektriğin 4’te 1’ini yenilenebilir kaynaklardan karşılayabilecekmiş.


#Aktüel
#Kadınlar Günü
#Ekrem İmamoğlu
#Ali Saydam
2 ay önce
RTÜK kadınların yanında…
'Akdeniz Savaşı'nın enerji şirketleri
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit