|
Sevgili Rıdvan Dilmen…

Sizinle sadece bir kere karşılaştığımızı hatırlıyorum. Yakinen tanışıklığımız olmasa da sizi en azından sahada yıllarca izlemiş biriyim. Galatasaraylı olmama rağmen size karşı her zaman büyük bir takdir ve beğeni hissiyle dolu oldum. Aynı duygularım aktif futbolculuğu bıraktıktan sonra başlayan yorumculuğunuz döneminde de devam etti. Ülkemize mal olmuş kıymetlerden biri olduğunuzun hep bilincindeydim.

Bu nedenle diğer hayranlarınız gibi ben de sizin duruşunuz ve davranışınız üzerinde akıl yürütme hakkını kendimde görüyorum.

Belli ki çok daralmış, belli ki çok üzülmüşsünüz… Belli ki size karşı yürütülen tezvirat ve karalama kampanyaları canınızı hayli sıkmış… Ancak bir futbol profesyoneli olarak sizin de çok iyi bildiğiniz gibi ‘sıkılma’ ve ‘daralma’ anlarında duyguları devreye sokup aklı kontrolden çıkarmak çok büyük hatadır.

Futbolda duygularınızı işin içine sokup size faullü müdahalede bulunan rakip futbolculara agresif bir saldırıda bulunduğunuza ve haklı iken kısmen de olsa haksız duruma düştüğünüze şahsen hiç tanık olmadım.

Futbolculuk hayatınızın sonlanmasına neden olan kişiye karşı dahi hayranlarınız nefretle yüklenirken siz, affedici ve sakin bir tutum izlediniz.

Sevgili Rıdvan Kardeşim,

Size meseleyi en doğru şekilde futbol metaforuyla anlatabileceğimi zannediyorum. Çok iyi bildiğiniz üzere, 18 içinde 10 kusurlu hareketten birini yaptığınız takdirde hakem, artık VAR’ın da (Video Yardımcı Hakem Sistemi) müdahalesiyle düşünmeden penaltıyı çalıyor.

İş, ilişki ve iletişim süreçlerinde de benzer bir durum söz konusudur. Gelin şimdi o kusurlu hareketleri burada sıralayalım:

1- Karşındakinin değerlerine ters düşecek, onun ‘değer sistemi’ne saygısızlık olarak algılanacak bir yaklaşım biçimi sergilemek.

2- Kendi iletişim hedefleriniz doğrultusunda ‘sosyal paydaşlar’ınızı (yakınlarınızı), onların izni olmadan kullandığınız algılamasına izin vermek.

3- Her profesyonel gibi ‘seçilmiş davranış sergilemek’ yerine içinden geldiği gibi davranmak.

4- “Bulunduğu ortamı kendi şahsi çıkarları (‘iletişim hedefleri’) doğrultusunda kullanıyor” izlenimi doğuracak bir yaklaşım sergilemek.

5- Öfkelenmek.

6- Sadelikten uzaklaşmak, kafaları karıştırmak; yani “Fazla olan yanlıştır” ilkesini unutmak. (Yalnızca iki şeyin fazlalığından zarar gelmez: Bilgi ve şefkat)

7- Sonuç odaklı olmamak. İletişim her zaman bir amaca hizmet eder, neticede istenilen amaç tecelli etmiyorsa ‘iletişim yolu’nda problem var demektir.

8- Sürdürülebilir bir ‘iletişim yaklaşımı’ sergilememek.

9- Kilit mesajı doğru saptamamak ve insanların algılamalarında hangi mesajın kalacağını önceden belirlememek.

10- Kendi krizine neden olmak.

Şimdi Sevgili Kardeşim,

Oturun düşünün lütfen. Siz bu 10 kusurlu hareketten hangilerini yaptınız? Eğer hiçbirini yapmadıysanız mesele yok. Ancak biliyorsunuz ki penaltı için birkaçını değil, yalnızca bir tanesini ihlal etmeniz yeterlidir.

Haklı olmak başkadır, haklı olarak algılanmak başka… İş, ilişki ve iletişim bağlamında 10 kusurlu hareketten birini insan bazen haklı olduğu zaman da yapabiliyor.

Sizi sayan ve seven bir büyüğünüz olarak naçizane tavsiyem, size yöneltilen saldırılara karşı iletişiminizi yönetirken yukarıdaki 10 maddeye göz atmanızdır. Yolunuz açık olsun…

#Rıdvan Dilmen
#Futbol
#VAR
#Televizyon
4 yıl önce
Sevgili Rıdvan Dilmen…
Selam durmadık rahat da durmayacağız
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!