|
Başkaları da düşünebilir.. Problem değil, olmamalı

Gerçek zafer, bireylerin yasalar öyle emrettiği için değil, toplum zaten ancak öyle huzur bulacağı için özgürlükçü oldukları bir toplum var etmektedir.

"Düşünce özgürlüğü"nün bir hak olarak korunmasına mani olan ve çoğu kez bir suç olarak tanımlanmasına gerekçe teşkil eden şey; başkalarının düşüncesine karşı merhametsizliktir. İdeolojik fanatizm de; insanların, cemaatlerin, örgülerin, partilerin ya da sınırlı da olsa kollektifleştirilen bütün güruhların bağnazlığını da hep bu merhametsizlikten beslenirler. Safsata, baskı ve kuşatmalar da...

Ve zannedildiği gibi bir ideoloji olarak yalnızca faşizm ya da komünizm gibi "lanetliler"in değil, "izm"leştirilen bütün yolların doğasında bu acımasızlık egemendir. Hatta, görünürde "bütün farklı düşüncelerin hakkını müdafaa" gibi kutsal amaçlar taşıyanlarının bile... Modern dünyanın, 20. (ve 21.) yüzyıl demokrasisinin gelip dayandığı nokta da işte burasıdır: Demokrasinin ve tanımlanmış düşünce çeşitliliğinin devamı için tarihten gelen ya da bugün üretilen farklılıkları reddetmek!

Irkçı ya da dinci parti ve cemaatler kadar, ulusal düzeyde temsil imkanı bulamayan ama her haliyle cari tanımları reddeden, toplumlara ya mevcut özgürlüklerden fazlasını vaadeden ya da mevcudun arka planından haberler getiren her türlü teşebbüsün kaderi de dışlanmaktır.

"Düşünce", sistemi destekleyip, beslediği ölçüde yasal özgürlük elde edebilmektedir. Bazı devletler düşünce özgürlüğünü yasalarla kısıtlanmamakta, bazılarının korkusu ise kendisini yasalardaki ağırlaştırıcı hükümlerle göstermektedir. Devletin kısıtlamadığı yerde entelektüel sansür devreye girmektedir ki buna "modern demokrasi" adı verilmekte; bizzat devletin işin içine karıştığı hallerde ise bu tanım "az gelişmiş demokrasi"ye dönüşmektedir.

İdeolojiler ve devletler baskıcı, tahammülsüz ve korkak olsalar da bütün bunları sineye çekip farklılıklara rıza gösterseler de sonuçta, aslolanın sistemin değil bireyin demokrat olmaklığı gerçeği değişmemektedir. Tıpkı, adı faşizm olmasa da faşist bir kafanın idaresi altında en parlak demokrasinin en acımasız faşizme dönüşebileceği gerçeği gibi. Şu halde, bir yerde, bir toplumda, bir kurumda, bir partide, bir devlette, düşünce özgürlüğünden, demokrasi kültüründen, farklılıkların bir arada özgürce yaşaması ilkesinden söz edebilmek için oralardaki zihinlerin şeffaflığına müracaat etmek zorundayız. O zihinlerin, o kafaların demokratlığını görebilmeliyiz. Yasalarındaki hükümlerin mükemmelliği, kağıt üzerindeki zarafet ve gösteriş o toplumun elde ettiği Pirus zaferinden başka bir şey olmayabilir. Gerçek zafer, bireylerin yasalar öyle emrettiği için değil, toplum zaten ancak öyle huzur bulacağı için özgürlükçü oldukları bir toplum var etmektedir. Kimsenin özgürlüğü, bir başkasının özgürlüğünün başladığı noktada bitmez.. Özgürlük o noktada da varsa özgürlüktür.

İnsanların kas gücü ve yüreklerindeki yurtseverlik aşkı üzerinden bir devlet inşa ettikten sonra, onların zihinlerini kelepçeleyip, devletin bekasını bu kelepçelerin gerdirilmesine bağlamak, tarih önünde bir yenilgiden başka bir şey değildir. Hele bunu on yıllarca bıkmadan, usanmadan sürdürmek... İşte o, devletin kurumlarının değil, korkunun; basbayağı yarına çıkamayacağını düşünenlerin yaşadığı cinsten bir korkunun egemenliğidir.

O devlet, o ideoloji ve onların adamları merhametsizdirler ve başkaları adına düşünmüş olmanın istihzası ile her zaman küstahdırlar.

Peki, başkalarından esirgedikleri düşünce hakkı, ifade özgürlüğü, hukukun bir gün kendilerine de lazım olabileceğini düşünmüyorlar mı acaba? Hayır!... Düşünmezler çünkü, bütün bunların bir işe yarayabileceği düşüncesini vicdanlarından söküp attıkları, sinirleri alınmış bir hastanın acıya dayandığı gibi hissiz oldukları içindir ki, böyledirler! Korkularının efkarını ancak böyle dağıtırlar.

Başkalarının, kendi tapındığı ideolojiden daha iyi şeyler düşünebileceğini kabul edenler zaten baskı yapamaz, baskıcı olamazlar. Kendi düşüncesini sorgulayabilenler ister parti, ister örgüt isterse devlet olsun ruhlarını, ideolojik bir mekanizmanın ellerine teslim edemezler. Mesele de Türkiye''nin arayıp durduğu düşünce özgürlüğüne ulaşmak da bu kadar basittir.

24 yıl önce
Başkaları da düşünebilir.. Problem değil, olmamalı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti