|
Demirel Gürüz"ü atayarak ne demek istedi?

Süleyman Demirel''in, YÖK Başkanlığı''na Kemal Gürüz''ü yeniden atayarak Cumhurbaşkanlığı seçimi borsasında Kamer Genç''in bile gerisine düşmeyi göze alması tam bir, "Tek dersle rejim eğitimi" örneğidir. Bu atama ve atayanın Çankaya üzerindeki beklentileri; ve demokratikleşemeyen bir sistemin yüzeye yansıyan çarpık görüntüleridir.

Önce işin olumlu tarafına bakalım. Gürüz''ün atanması; daha üç ay öncesine kadar Cumhurbaşkanlığı için "Demirel olmasın da kim olursa olsun" diyenlerin, bu günlerde âniden duçar oldukları Süleymaniyeden kurtuluşun ilacıdır. Demirel bu tercihi ile kendisini tek aday görenlere olduğu kadar, ehven-i şer kabilinden rıza gösterenlere de açık, dürüst ve net bir mesaj vermiştir. "Ben değişmedim, değişemem de..."

Ehven-i şerciler, "Aaa ne güzel baba artık demokrat oldu. AGİT, MAGİT derken evrensel özgürlük düşüncesini , hukukun üstünlüğünü keşfetti. Zaten başka adam da yok, varsın köşkte oturmaya devam etsin" diye kendilerini avutmaya alışmışlarken, Demirel bir kazan kaynar suyu başlarından aşağı boşaltıverdi. "Demokrasinin de kamuoyu eğiliminin de bir sınırı vardır o sınır devletir. Biz de burada devleti idare ediyoruz" demeye getirerek bir Cumhurbaşkanı''nda bulunması en önemli özelliği ön plana çıkardı. Çünkü Demirel, sadece "bir avuç romantik demokrat"ın değil herkesin Cumhurbaşkanı... Bu ülkede devletçi var, laikçi var, jakoben var. Sadece bu düşünceyi savunanlar değil; sansürcüler, otoriteryenler, tek parti hasreti çekenler, hukuku rejimin birey üzerdindeki aracı olmaktan ibaret görenler var....

Kurumlar ise bölük börçük sivil toplum örgütlerinden ibaret değil. Devlet var, derin devlet var, asker-sivil bürokrasisi var...

Demirel çok iyi biliyor ki, birinci gruptakilerin yâni demokrat, liberal, özgürlükçü cenahın kerhen ya da alenen bir desteği kendisini ikinci kez Çankaya''ya taşımaya yetmeyecektir. Son birkaç aydır girdiği demokrasi atmosferinin siyasi kariyeri için tehlike arzetiğinin farkındadır.

Bu nedenle kendisini, beraber çalıştığı, elele vererek bazen 28 Şubat''ta, bazen parti kapatmalarda, bazen de adı "bir şeylerle mücadele" olarak konulan ama aslında "Miletle mücadele"den başka bir anlam taşımayan yasaların çıkarılmasında teşvik-i mesai ettiği mahfillere bir selam göndermek zorunda hissetmiştir.

"Gürüzle yola devam" işte o selamdır.

Yoksa Demirel, DSP dışındaki bütün partilerin bir kaşık suda boğmaya yemin ettiği bir zatı hiçbir ülke ve hiçbir yerleşik teamül adına seçemezdi. Meclis''e pek fazla değer vermese de bunu, Çankaya yolunda o partilerin reyine ihtiyacı olduğu için yapmazdı.

Baba, böylelikle Avrupa yolunda oluşan yeni trendin Türk politikacılara yüklediği alaturka misyonun; "Nabza göre şerbet"ciliğin vazgeçilmez adamı olduğunu da göstermiştir. Avrupa Birliği''nin bizden beklediği demokratikleşmenin, Kophenag Kriterleri''nin v.s., Ege Kıbrıs konularının çözümünden çok sonra geldiğini pekâla bilmektedir. Bu yüzden hergün, demokratçılık oynamaya zahmet etmemektedir.

Gürüz''ü tercih ederek sanıldığ gibi Cumhurbaşkanlığı''na yeniden seçilmeyi riske etmedi. Bu onun için bir fırsattı. Sistemi, yani asker-sivil bürokrat sınıfının egemenliğini kabûl ederek statükoyu koruyacağına, muhataplarına şık bir şekilde göstermiştir.

Kritik anlarda herzaman "Halka karşı" devletin yanında olacağının, olabileceğinin güvencesini uygulamalı olarak göstermiş, mesajını vermiştir.

Bu ülkede Cumhurbaşkanı da zaten böyle olmalıydı.

24 saat kalabilmesi beklenemez.


٪d سنوات قبل
Demirel Gürüz"ü atayarak ne demek istedi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi