|
Bir röportaj...

Balçiçek Pamir''in İstanbul Üniversitesi Rektörü Mesut Parlak ile yapmış olduğu röportaj (Sabah. 22.01.2007) gündem yoğunluğundan dolayı arada kaynayıp gitti.

Hiç de “parlak” olmayan fikirlere sahip bulunan ve sözleriyle insanı “mesut” olmaktan uzaklaştıran Mesut Parlak''ın röportajı, üzerinde birkaç gün konuşulması gereken vahamette bir röportajdı.

Anılan röportaj hakkında Ergun Babahan (Sabah. 23.01.2007) ve Hakkı Devrim (Radikal. 23.01.2007) arzu edilen tepkiyi gösterdiler ve şahane birer yazı yazdılar.

Mesut Parlak, hele Hırant Dink''in katledilmesinin toplumsal hassasiyetin tavan yapmasına yol açtığı bir atmosferde öylesine vahim cümleler kurdu ki, bu cümleleri okuyunca içim acıdı, kanım dondu, dilim ve dimağım kurudu..

Röportajda özellikle şu üç cümle tam bir fecaat örneğiydi:

1) “Üniversitemin her tarafına, üstelik zoomlayan kamera yerleştirdim; artık öğrencilerin nefes alış verişlerini bile kontrol edebiliyorum..”

2 “Benim annem de başörtülüydü. Başörtüsünü yaşlı kadınlar takar. Ne işi var genç kızın başörtüsüyle?.”

3 “Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk benim üniversitemde ders veremez. Cumhuriyet kazanımlarına bağlı olmayan bir insanın üniversitemde ders vermesini istemem..”

Şimdi bu “düşünce”leri değerlendirelim:

1) İstanbul Üniversitesi gibi Türkiye''nin en eski üniversitesinin başında olan bir kişi, “nefes alış verişleri” dahi kontrol eden bir kamera sistemini üniversiteye koyabilir mi?

Hırant Dink suikastının failinin kamera görüntüsünden dolayı yakalanmış olması dikkate alındığında, herhangi bir failin yakalanması için üniversitenin her tarafına kamera yerleştirmek mi gerekiyor?

Üniversitede nefes alış verişleri dahi “yakalayan” bir kamera olmadığını ben de tahmin ediyorum. Ancak mecazi anlamda da olsa, bir rektörün bunu telaffuz etmesinin sinir bozucu bir tarafı yok mudur?

Tahmin ediyorum ki, Mesut Parlak önümüzdeki günlerde şu “parlak” icadı kamuoyuna deklare edecektir: “Üniversiteye öylesine bir kamera yerleştirdim ki, bırakınız nefes alış verişleri, insanın beyninden geçen düşünceleri bile okuyabiliyor”!

2) Rektör Parlak''ın, başörtüsü konusundaki cümlesi de inanç özgürlüğünden neyi anladığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

“Ben genç kızların başörtüsü takmaması gerektiğini düşünüyorum. Bununla beraber, genç kızların da başörtüsü takabilme özgürlüğüne sahip olması, hele hele eğitim hakkının elinden alınmaması gerektiğini düşünüyorum..” şeklinde bir cümle kursa, bu cümle düşünce özgürlüğü kapsamına giren bir cümle olurdu!

Aksi halde bir kadın rektörün çıkıp şunu demesi mi gerekiyor: “Benim babam da sakallıydı. Sakalı yaşlı erkekler bırakır. Ne işi var genç bir erkeğin sakalla?”!

Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk''a ders verdirtmeme gerekçesine gelince..

Ben Orhan Pamuk''un “Türkler 1 milyon Ermeni''yi, 30 bin Kürt''ü öldürdü..” şeklindeki yargısını da, Yaşar Kemal''in “Gerillaya terörist adını koyduk..” şeklindeki düşüncesini de kabullenemiyorum ama bu düşüncelere tahammül edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Fakat “üniversal” sözcüğünden gelen “evrensel” anlamındaki “üniversite”de en aykırı fikirler dahi zemin bulabilmelidir. “Cumhuriyet kazanımlarına bağlı olmayan bir insanın üniversitemde ders vermesini istemem..” demek ne demektir? Bir “hoca”, devletçilik,

halkçılık, milliyetçilik ilkelerini benimsemiyorsa, ama birinci sınıf bir cerrah ise, ona ders verdirtmeyecek misiniz?

Siz değil miydiniz, “Türbanlı bir kadın erkek hastaya bakmazlık edemez” diyen?

Kafam karıştı!

Radikal''in manşeti: O bir radikal: Orhan Pamuk

Radikal''in spotu: Hırant Dink''i vuran Ogün Samast, radikal bir milliyetçi..

Tercüman''ın logosu: “Halka ve Olaylara Tercüman”

Tercüman''ın alt manşeti: “Halkın kardeşliği değil, milletin kardeşliği..”

Hürriyet''in logosu: “Türkiye Türklerindir”

Hürriyet''in manşeti: “Hepimiz Ermeniyiz”

17 yıl önce
Bir röportaj...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset