|
Kanaltürk"ün “algı” matrahı!

Kanaltürk ve bu kanalda program yapan bazı isimler hakkında Maliye''nin inceleme başlatması sonrası Ahmet Hakan güzel bir yazı kaleme aldı.

Dedi ki Hakan: “Kendi malının hesabını veremeyen biri, başkasının hesabını nasıl soracak? "Bir elinde Kuran, bir elinde Nutuk, göğsünde iman" bulunan bir adam, bu tür sorulardan muaf mıdır? Bu soruları sorunca "Atatürk düşmanı" ya da "hükümet yalakası" mı olmuş oluyoruz?”

Evet, “olay” aynen böyledir ve olay Cüneyt Arcayürek''le birlikte ekranda “gevrek gevrek” gülmek kadar basit bir olay değildir.

Bu mali denetime karşı Tuncay Özkan ve bilumum ulusalcı cenahın “bağırıp çağırması”nın Cüneyt Arcayürek''in samimiyeti kadar bir samimiyet içerdiğini görmek için samimi bir adam olmak sanıyorum yetiyor.

Misal, şunu diyorlar: “Diğer basın kuruluşlarına karşı da mali denetim yapıyor musunuz?”

Ama örneğin şunu demiyorlar, daha doğrusu diyemiyorlar: “Bizim alnımız ak, bizi denetleyin tabii ki, göreceksiniz ki bir açık bulamayacaksınız. Bizi denetledikten sonra lütfen diğerlerini de denetleyin..”

Kaldı ki Maliye, Kanaltürk ile birlikte bu kanaldaki bazı isimlerin vergi kayıtlarının incelendiğini kendisi ihsas etmedi, “birileri” sızdırdı.

Elbette sızdırmak da suçtur ama Maliye''nin bazı şirketleri spesifik olarak “resmen” açıklaması da suçtur.

İşte Maliye''ye seslenerek “Denetlediğiniz diğer şirketleri de açıkla..” diyen Tuncay Özkan ve muhiplerinin “bildiği” ama “anlamak istemediği” husus da budur.

Dolayısıyla bir şirket hakkında vergi denetimi yapmak “mali terör” olmadığı gibi asıl “mali terör”, Maliye''nin olağan vergi denetimi yaptığı şirketlerin isimlerini açıklamaktır.

Bu “patırtı”nın asıl can sıkıcı tarafı, işin “Emin Çölaşan tarafı”dır.

Zira Kanaltürk hakkındaki vergi incelemesini ilk kez kamuoyuna “belgesi ile” birlikte sunan kişi Emin Çölaşan''dı.

Demek ki “vazifesini icra ve ifadan imtina etmeyen” Minik Kuş hala yaşıyordu.

Oysa aynı Emin Çölaşan, Petrol Ofisi hakkındaki vergi cezası gündeme geldiğinde ne diyordu?

Aynen şunu diyordu: “Petrol Ofisi hakkındaki cezaya dair belgeleri açıklamak suçtur. Ey Unakıtan neredesin? Hey gidi Atatürk Türkiye''si hey.. ”!

Evet, nasıl ki gülümsemek ile sırıtmak arasında bir fark varsa, samimiyet ile laçkalık arasında da o kadar fark vardır.

Şu da var: Kanaltürk hakkında Maliye''nin “ver-gi” denetimi yapması yeterli değildir.

Tahakkuk eden “al-gı”nın matrahı da hesaplanmalıdır!

Cüneyt Arcayürek “nedir”?!

Yazıya mademki Kanaltürk''ten girdik, bu “kanal”dan ilerleyerek devam edelim.. Bu “Dehliztürk”, pardon Kanaltürk hakkında yazıp da, bu kanalda Tuncay Özkan''la birlikte program yapan Cüneyt Arcayürek hakkında yazmamak “tehlikenin farkında olmamak”(!) kadar ciddi bir ihmalkarlık olurdu.Cüneyt Arcayürek, biliyorsunuz Süleyman Demirel''in cumhurbaşkanlığının ilk üç yılında yani 1993-1996 yılları arasında Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak görev yapmıştı.

Demirel''in, kalitesiyle temayüz etmiş onca gazeteci-yazar varken Cüneyt Arcayürek''i niçin tercih ettiğini anlamakta o günlerde zorluk çekmiştim. (Gerçi 28 Şubat sürecinde Demirel''in başrol oynadığını görünce bu tercihin ne kadar “isabetli” bir tercih olduğunu gecikmeyle de olsa fark etmiş oldum..)

O kadar ki Cüneyt Arcayürek, 50''li yılların ünlü Akis dergisinin genel yayın müdürlüğünü bile yapmıştı ve Demirel de bunu bile bile Arcayürek''i danışman yapmıştı.

Çünkü İsmet İnönü''nün damadı Metin Toker''in kurduğu Akis, Demokrat Parti''nin baş muhalifi, daha doğrusu baş düşmanı idi..

Böylece Demirel, Demokrat Parti''nin genel başkanını idama götüren organlardan biri olan Akis''in genel yayın müdürünü 45 yıl sonra kendisine danışman yapmış oluyordu!

(Akis''te çalışmış olmak elbette tek başına “kusur” değildir ama 50 yıl sonra bile aynı “cuntacı” zihniyete sahip olmak kusur bile değil, kusurdan da öte bir şeydir..)

İşte Cüneyt Arcayürek, bu danışmanlık anılarını “Babasının kızı” isimli bir kitapta toplamıştı.

Anılan kitap, öylesine pespaye dedikodular içeriyor, gazetecilik ve danışmanlık ahlakını öylesine yerle yeksan ediyordu ki Tuncay Özkan''ın Arcayürek''le karşılıklı diyalogları bile insanın bu kadar canını sıkmıyordu.

Örneğin, Demirel Din Şurası''na katılanlar için “hepsi yobaz..”demiş..

Tansu Çiller genel başkanlığı kazandığı için “Onun Allah belasını versin..” demiş..

“İyi ki cumhurbaşkanı oldum, aktif siyaset sağlığımı bozuyordu..” demiş..

Evet, bunun gibi sözleri Demirel kime söylemiş, Arcayürek''in dediğine göre Arcayürek''e söylemiş!

Yani Demirel''i eleştirelim ama hiç kimse Demirel''in “ebleh” olduğunu düşünmüyor, değil mi?

Şimdi burada geriye iki ihtimal kalıyor: Birincisi, bu sözler uydurmadır.. İkincisi, Demirel bu sözleri söylemiştir.

Birinci ihtimal söz konusu olacaksa, Arcayürek''in yaptığı, “yalancılık”tır..

İkinci ihtimal mevcut ise, Arcayürek''in yaptığı, “müzevirlik”tir..

Demem odur ki, danışmanlık bağlı olduğu makamdaki şahsın sırlarını ifşa etmek değildir.

Ve bu “sırra” erişmek de her babayiğidin harcı değildir..

17 yıl önce
Kanaltürk"ün “algı” matrahı!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle