|
Habertürk ve Basın Kulübü

Beğenilir veya beğenilmez ama örneğin İskele Sancak, 32. Gün, Teke Tek, Objektif, Sözün Özü, Ceviz Kabuğu, Genç Bakış gibi tartışma programlarının birer marka haline geldiği hususunda herhalde herkes hemfikirdir.

Ancak adı geçen programların “büyük kanal” diye tabir edilen kanallardan olduğu göze çarpıyor.

İşte arkasında fazla bir maddi güç olmayan Habertürk televizyonundaki Basın Kulübü isimli program son yıllarda ciddi anlamda bir başarı sağladı.

Evet geçen pazar günü eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş''in konuk olduğu programda, programı yöneten Melih Meriç''in başarısını somut bir şekilde görmüş oldum.

Örneğin Doğan Güreş, bir ara bir kitaptan bahsederek bu kitapta ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney''in ağzından verilen cümleleri aktardı.

Güreş''in pek beğendiği kitaba göre Cheney özetle ve mealen demiş ki: “Türkiye''nin güneydoğusu ile İran, Irak ve Suriye''deki Kürtlerin yoğun olduğu coğrafi bölgeleri birleştirerek Kürdistan''ı kuracağız.. Iran, Irak ve Azerbaycan''daki Şii nüfusun barındığı bölgeleri ayrı bir devlet haline getireceğiz.. Kerkük''ü İsrail''e bırakacağız..”

Ve Doğan Güreş ardından şu hükmü verdi: “Yaaa arkadaşlar, işte ABD budur, ABD bizi bölmek istiyor..”

Dikkat isterim; kitabı yazan arkadaş “ABD bunları yapacak..” diyerek kendi kanaatini belirtmiyor; sadece kanaatini belirtse elbette sorun yok.

Ama başka bir şey yapıyor; Dick Cheney''in bunları alenen ve resmen söylediğini yazıyor.

ABD''nin niyeti bu mudur değil midir elbette tartışılır; yani amacım “ABD bunları yapmaz..” demek değildir..

Ama kafası çalışan hiçbir kimse dünyanın bir numaralı devletinin iki numaralı yöneticisi olan bir kişinin bu cümleleri alenen ve resmen beyan edecek kadar geri zekalı olduğunu iddia edemez.

İşte komplo teorisyenliğinde “ekmek olduğunu” düşünen bir yazarın kitabındaki saçma sapan cümlelere atıf yapan Doğan Güreş konuşurken Melih Meriç''in ne diyeceğini merak ediyordum.

Pek çok televizyon programcısı bu tür konuşmalardan reyting sağlanacağını düşünüp konuşmacıya “gaz vermek” isteyecekken Melih Meriç tam tersini yaptı.

Yüzündeki o “ekşimsi” ifade diline yansıyan Melih Meriç haklı olarak dedi ki: “Kitapta Cheney''e atfedilen cümleler bana hiç (''pek'' değil ''hiç''.. F.A) inandırıcı gelmedi.. Bunu ne zaman nerede kime söylemiş, belli değil..”

Cüneyt Ülsever''den güzel benzetme...

Biliyorsunuz, İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi, YouTube''deki bir görüntüde Atatürk''e hakaret edildiği iddiasıyla dört gün önce YouTube adlı sitenin yayını durdurdu.

İşte bu yasağa karşı Türk medyasından pek çok kalem çok ciddi bir tepki verdi.

Üstelik görüntü son derece edepsizce olmasına ve yine üstelik görüntüde Atatürk karikatürize edilmesine rağmen..

Anlamsız ve faydasız hatta son derece zararlı bu yasağa karşı o kadar çok yazılıp çizildi ki..

Ama bu yazılanlardan bir tanesi vardı ki anılan kararı tek bir “teşbih”le tam manasıyla “benzetmiş” oldu.

Cüneyt Ülsever, Hürriyet''teki (08.03.2007) köşesinde bana dört yaşındaki kızımı hatırlatan şu vurucu benzetmeyi yaptı:

“Üç dört yaşında çocuklar başlarını yastığın altına gömerler, kıçlarını havaya dikerler ve görünmez olduklarına inanırlar ya.. İşte bu mahkeme kararı bana bu ''görünmezlik oyununu'' hatırlattı!”

İslamiyet içkiye cevaz mı veriyor?

Televizyonlarda yayınlanan “sırlı” dizilerle ilgili olarak RTÜK''ün Diyanet İşleri Başkanlığından görüş istemesi açıkçası beni şaşırttı.

RTÜK Diyanet''e şunu sormuş.. Mealen demiş ki: “Bu tür dizilerde anlatılanlar İslamiyet''in cevaz verdiği hususlar mıdır?”

Şimdi oturup düşünelim: Diyanet, bu soruya ya “uygundur..” diyecek ya da “uygun değildir..” diyecek..

RTÜK de, gelecek olan cevaba göre hareket edeceğini zımnen teyid ettiğine burada karşımıza şu “sorunsal” çıkıyor:

Diyelim ki Diyanet “Dizide anlatılanlar İslamiyet''e uygun değildir..” dedi.

Bu durumda RTÜK''ün bu cevaptan hareketle kanala yaptırım uygulaması doğru mudur?

Yani televizyonlarda içki sahneleri var, aldatma sahneleri var, kumar sahneleri var, cinayet sahneleri var; var da var..

Peki içki içmek, eşini aldatmak, kumar oynamak, cinayet işlemek İslamiyet''e uygun mudur?

Bu yolun açılmasını ben elbette “mantıksız” bulduğum için eleştiriyorum.

Yoksa “din” deyince zıplayan bazılarının iddia ettiği gibi olayı “din devleti-laiklik” bağlamında ele alma sığlığı ile açıklamıyorum.

Bir diziye yaptırım uygulamak için bir kurumdan görüş alınması yolu açılırsa bunun sonu gelir mi?

O halde, bazı dizilerdeki mahkeme sahnelerinin gerçeğe uygun olup olmadığını tespit için Anayasa Mahkemesinden; bazı sahnelerdeki askeri uygulamaların gerçeğe uygun olup olmadığını tespit için Genelkurmay Başkanlığından görüş mü istenecektir?

Ya da bu köşedeki yazıların gramer kurallarına uygun olup olmadığını, uygun değilse bana yaptırım uygulanması için örneğin Okur Sözcümüz Yusuf Ziya Cömert, Türk Dil Kurumu''ndan görüş mü isteyecektir?

17 лет назад
Habertürk ve Basın Kulübü
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi