Hami, pasın en kralını atardı, iki ayağıyla da her türlü vuruşu yapardı, plase, üst, dış, kenar…Ne istersen. Ayrıca hava toplarında da yamandı.
Bir gün Hami toplara çok sert vurmaya başladı. O vuruyor, kaleciler topu içeriden çıkarıyordu. Adı, bombacıydı, frikikçiydi… Adeta bütün mesaisi vurmak olmuştu. Diğer melekeler usul usul çekildi aradan, bazen kapı aralığından gülümsediler o kadar. Farkına varmadan diğer meziyetlerine burun kıvırmıştı Hami. Modern futbolun öğretilerine de yeterince kulak asmadı. Bu yüzden adını Türk futbolunun en büyük yıldızları arasına yazdırdıysa da o 17 yaşındaki çelimsiz çocuğun ufukların arkasında resmini çizdiği dünya yıldızını seyretmekten mahrum bıraktı bizleri.
Sevgili Mehmet, sen de toplara muhteşem vuruyorsun ama sahip olduğun bambaşka melekeler de var. Bir defa o bilekler, o sağ ve sol ayak hünerleri, o oyun zekası dünya starlarına mahsus. Yeter ki biraz daha tempolu oyna, fiziki kapasiteni biraz daha artır.
Şayet, duran topların üzerine bağdaş kurarsan hem kendine hem de Trabzonspor’a büyük haksızlık yapmış olursun.