|
ABD"ye ayak bağı: Şaron ve Türkiye

Ariel Şaron''un seçim zaferinin; Türkiye''ye yönelik bir caydırıcılığa ve baskı mekanizmasına dönüştürülmeye kalkışıldığı bir aşamada, İsmail Cem''in İran ziyaretine iyi dikkat etmek gerekiyor. Fakat siz buna, ne kadar dikkat etmeye çalışırsanız çalışın, Böyük Türk basın ve televizyon kuruluşları, hadisenin bu tarafını asla görmek taraftarı değiller.

Kirli basın ve İran

Varsa yoksa Hizbullah ve PKK!..

Yani Türkiye-İran ilişkilerini "Böyük basınımız" kursağına sinmiş 28 Şubat nimetinin bir icabı olarak, iki ülke arasında yaşanmış bir krizin tarihî hesaplaşmasına kilitlemek istiyorlar. Zaten komşu ülkelerle Türkiye''nin kriz içinde yaşaması değil midir onların muradı? İran''la, Suriye ile, Rusya ile kriz içinde bunalmış bir Türkiye!.. Vefasız dostluklar, arkadan vurmaklar vs. Eh, böyle bir yalnızlık ortamında size ne kalır? Batılı müttefiklerinizin himayesine sığınmak değil de nedir size düşen?

Tabiî bunun da, ufak-tefek bir bedeli olacaktır kuşkusuz. Kıbrıs''ta geri adım, tarihle yüzleşmek adına Ermeni soykırım iddialarının kabulü vs.

Benim anladığım kadarıyla, Türkiye''nin tarihsel tecrübesi açısından, ordaki problemlerin böyle okunması, hemen hemen imkânsız gibi birşey..

Yapayalnız bir İsrail!..

Şöyle ki, Ariyel Şaron''un İsrail''de seçim kazanması, hem de sertlik ve savaş yanlısı bir iktidarın işbaşına gelmesi; gelişmeleri doğru okuyalım; Türkiye''den ziyade İsrail''i ve yeni ABD politikalarını zora sokmakla sonuçlanacak bir gelişmedir.

Bir defa, önce şu tesbitte bulunalım:

Şaron iktidarı Türkiye''nin, bir sene öncesinden başlatılan Ortadoğu-İslâm ülkelerine açılma politikalarına, büyük çapta hız vermesi ile sonuçlanacaktır. İsrail seçimlerinin nasıl sonuçlanacağını az çok kestirebilen Türkiye''nin bir, birbuçuk aydır, ilişki geliştirmeye kalkıştığı ülkelere iyi dikkat edin lûtfen. Bu ülkeler Pakistan, Sudan, Libya gibi ülkeler değil mi? İşte Cem''in İran ziyareti de, bu açılımın yeni ve önemli bir halkası olarak kabul edilmelidir.

Buna bir de, ay sonuna doğru, Cumhurbaşkanı''nın Mısır ziyaretini eklemek gerekecektir. Yetmedi!.. Cem''in İran ziyareti ile aynı gün başlayan Türk parlamento heyetinin Irak gezisi!.. Bu babta Suriye ile olan ilişkilerin seviyesini zikretmeye bile gerek yok bana göre.

Bu ilişkilerin ulaşacağı sonuçları okuyamamak ihtimali, bizi ne hallere düşürür? Düşünün bakalım?

Ama ondan önce, Türkiye''nin ne yapmak ve nereye varmak istediğidir önemli olan!.. Kuşkusuz burada, herhangi bir askerî işbirliği vs. düşünülemez. Ama herhalde, çok erken olmasa bile, ekonomik bir açılım mutlaka beklenmelidir. Cem''in İran seyahatinde böyle bir arayış bulunduğu gibi, Suriye ve Irak''a yönelik yakınlaşma politikalarının da iyi kötü bir sonucu behemehal bulunacaktır.

İkinci olarak da Şaron iktidarı, Arap-İslâm ülkelerinin Türkiye''ye yönelik politikalarını, daha gerçekçi zeminlere doğru motive edecektir. Daha doğrusu, İsrail-Arap/İslâm çelişkisinin artması durumu; ister istemez bu ülkeleri Türkiye''ye yakınlaştırdığı kadar, Türkiye''yi de İsrail''e bağımlı bir ülke olmaktan kurtaracaktır. ABD''ye ve İsrail''e yakın politikalar izleyen Türkiye, Şaron iktidarını gerekçe göstererek yapacaktır bunu.

Şaron!.. ABD''ye ayak bağı

Ama, asıl burası önemli olan!..

Türkiye''nin İsrail eksenine mesafe koyması karşısında, ABD''nin tavrı ne olacaktır? Bundan aşırı derecede rahatsızlık duyar mı ABD? Ya da duysa ne yapar, tepkisi ne olur?

ABD-İsrail sözcüleri bana göre, asıl bu noktada yanılıyorlar. Sanki ABD-Şaron ilişkisini değişmez bir akitmiş gibi sunanların, önümüzdeki süreci iyi takip etmeleri icap edecek.

Seçimlerden önce, Balkanlar''dan çekileceğini bağıra bağıra ilân eden Bush yönetimi, bu politikasını nasıl değiştirdi ise, Ariel Şaron''a yönelik hesapsız kitapsız destek politikasını da ister istemez revize etmek durumunda kalacaktır.

Eğer buna aklınız yatmıyorsa, Bush yönetiminin yeni Irak politikasını masaya yatırmak icabeder. Bu da yarınki mevzûmuz olsun.

23 yıl önce
ABD"ye ayak bağı: Şaron ve Türkiye
Hamas’ın zaferi
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü